CUMHURBAŞKANI ADAYIMIZ BELLİ OLDU

CUMHURBAŞKANI ADAYIMIZ BELLİ OLDU

Bilindiği gibi Ağustos ayında cumhurbaşkanı seçimi yapacağız.

Dünyada benzeri olmayan bir model  yaratmışız. Ama bizim haberimiz  yok.

Ne ABD’ye ne de Fransa’ya benziyormuş. Bu “Türk işiymiş”.

Umarım Mart 2014 seçimi gibi dünyaya rezil olmayız. Elimize yüzümüze bulaştırmadan bu seçimin altından kalkarız.

Eğer adaylardan birisi, hile yapıldı diyerek mahkemeye başvurursa hiç şaşırmayacağım. Çünkü biz, her işimizi ancak karakolda bitirebiliyoruz.

Şimdiden söylüyorum. Biz, cumhurbaşkanı seçimini yenilemek zorunda kalacağız.

Kentleşmeyi başaramamış, burjuva  sınıfını  üretememiş, demokrasiyi yaratamamış tüm uluslar aynı şekilde komik duruma düşmektedir.

Tabii ki, buna trajikomik duruma düşmek denir.

Adaylar bugünden belli mi?

Kimin olmaması  gerektiği belli oldu.

Kemal Kılıçdaroğlu, asker olmasın, dedi. Yani, eski genelkurmay başkanı İlker Başbuğ olmayacak. Zaten onun dışında da, bu makama uygun bir askeri  şahsiyet  şimdilik yok!

Demek ki, Kemal Bey'in tavrı Başbuğ’a yönelik.  Kılıçdaroğlu, aday konusunda uzlaşmaya hazır oluduğu mesajını verdi.

Şu anda üç adayımız var.

R.T.Erdoğan, Abdullah Gül ve Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç.

İlk etapta bu üçlüden en az şansı olan kim?

Cumhurbaşkanı, eğer cumhurun başkanı olacaksa, R.T.Erdoğan’ın bu adaylıkta şansı olamayacağını söyleyebilirim.

Gül,  Arap ellerinden seslendi; artık Başbakanla cumhurbaşkanlığını konuşmak zamanı geldi, dedi.

Açıkçası pazarlık yapacağız demedi ama, muhasebeye oturulacağı gün gibi ortaya çıktı. Bakalım, “kalamoza” sayfalarındaki hesaplarda kim borçlu kim alacaklı çıkacak!

Putin ve Medvedev modeli Türkiye’de olursa, hemen, diktatörler, demokrasiyi katlediyor diyeceğiz. Bu nedenle, ileri demokrasimizin kurucusu Erdoğan’ın buna “evet” demeyeceği ortada!

Gül ise Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri olamayacaksa, “küresel sistemin” kurucularına Türkiye’nin cumhurbaşkanı olarak  kalması için gerekenin yapılması hususunda rica edemese bile, ricacıları kendiliğinden durumdan vazife çıkaracaklardır.

Küresel güç aktörleri Erdoğan’la Gül arasında bir tercih zorunda kalırlarsa, hiç kuşkum yok ki, Gül tercihleri olacaktır.

Ama, seçim Türkiye’de olacak, Küresel güçler nasıl etkili olabilir, diyebilirsiniz. İlk bakışta çok haklı görünüyorsunuz. Ancak, durum hiç de böyle değil.

Biz yalnızca, sandığa gidiyoruz. Seçtiğimiz kişi, seçilmesini istedikleri kişidir.

Erdoğan içinden gelmeden de olsa tüm AKP mensuplarına dayatarak, seçtirdiği  A.Gül’ün bir kez daha cumhurbaşkanı olmasını engelleyecektir.

Erdoğan’ın “egosu” Gül’ü artık Çankaya’ya göndermez.

Fizik biliminde iki ışık dalgasının savaşında, aradaki bölge karanlık olur. Herhangi bir deniz aracı da bu ışık savaşının altından görünmeden kurtulur, çıkar.

Gül ve Erdoğan kavgasının karanlığından Anayasa Mahkemesi Başkanı  Haşim Kılıç çıkıp yokuştan yukarıya tırmanacaktır.

Kılıçdaroğlu da “ Çankaya’ya politik olmayan bir kişi çıkmalıdır” demişti, zaten.

H.Kılıç seçilirse aynı zamanda Ahmet Necdet Sezer’in de rövanşı da alınmış olacaktır. 2002 ve sonrası hep rövanşist olmuştur.

H.Kılıç 35 yaşındayken Turgut Özal tarafından 30 yıl boyunca kimsenin görevden alamayacağı mahkeme üyeliğine seçildi.

Peki, AYM’nin  yargıçları sözde Kemalist sistemin temsilcisiydiler ama ne hikmetse, dünya görüşünü bildikleri Haşim Kılıç’ı “başkan” seçtiler. Acaba, neden?  Öteki üyelere  neler vaat edilmişti? Ben merak ediyorum. Sizi ise bilemem!

2015 yılı ilginç bir yıl olacak. PKK’nın ve Kürt milliyetçilerinin önderi Apdullah Öcalan da “adadan” Diyarıbekir’e gelecek. Sonrası?

2015-2022 Haşim Kılıç’ın “cumhuriyetinde” yaşayacağız. 2023’ün cumhuriyetinde ise Apo’nun adaylığına tanık olacağız.

Ömrümüz varsa!