DARBENİN ARKASINDA KİM VAR KOMEDYASI!

DARBENİN ARKASINDA KİM VAR KOMEDYASI!

Darbenin arkasında kim var?..

15 Temmuz darbe girişiminin hemen ardından sorulmaya başlanan bu sorunun yanıtı çok basitti aslında; öncelikle darbe günü Henri J. Barkey’in Büyükada’da olduğunu öğrenmiştik. Sonra bilgiler kristalize oldukça, Barkey’in 5 Temmuz’dan bu yana İstanbul’da olduğu, darbe günü de Büyükada’da “uzman” oldukları söylenen 15 Türk yurttaşıyla saatler süren bir toplantı yaptığı ortaya çıktı!..

Bu haberin şoku sürerken, darbe günü CIA’nın önde gelen uzman isimlerinden Graham Fuller’in de İstanbul’da olduğu, işler istenildiği gibi gitmeyince “şaibeli yollardan” bir komşu ülkeye kaçtığı ileri sürüldü... İleri süren kim peki? Cumhurbaşkanlığı  danışmanlarından ve Milliyet gazetesi yazarı Cemil Ertem!. Ertem, Fuller’in ismine dikkat çektikten sonra darbenin amacı ile ilgili de şunu yazdı:

-Esasında 15 Temmuz’da olan yalnız konvansiyonel bir darbe girişimi değildi., doğrudan Türkiye’ye bir saldırı ve bunun sonucunda gerçekleştirilecek, Türkiye için “Neocon Balkanlaştırma projesi” idi!..

Şimdi burada biraz duralım... Neocon deyince, “Balkanlaştırma projesi” benzetmesini yapınca ister istemez CIA ve Türkiye’yi su gibi ezbere bilen Fuller ve Barkey’in isimleri akla geliyor; ve bu iki isim birden hem de darbe günü İstanbul’da ortaya çıkıyor, tesadüfün bu kadarı biraz fazla değil mi?!.. Bir Richard Perle eksik, hani 12 Eylül darbesini ABD Başkanı Carter’a “our boys have done it- bizim oğlanlar başardı” diye müjdeleyen “Karanlıklar Prensi”lakaplı şu ünlü CIA istasyon şefi!..

-Hala “darbenin ardında kim var” diye soranlara armağanım olsun!..

 

Her taşın altında o “uzmanlar!” ve gazeteci dostları!..

 

Önce darbe gecesi İstanbul’da zuhur eden sonra buharlaşan şu iki, “uzman kılıklı” CIA ajanının kimliklerine biraz daha yakından bakalım:

-Henri J Barkey: İzmirli bir Musevi ailenin İstanbul doğumlu oğlu... ABD’ye yerleştikten sonra hızla sivrildi. Son olarak CIA’ya yakınlığı ile bilinen Woodrow Wilson International Center for Scholars’ta Ortadoğu programının direktörlüğü görevini yürütüyor. Etkin Amerikan gazetelerinde makaleler yazıyor, büyük televizyonlarda siyaset yorumculuğu yapıyor.

-Graham Fuller: CIA’nın önde gelen ajanlarından... 20 yıllık dışişleri görevlerinin 17 yılını Türkiye, Almanya, Lübnan, Suudi Arabistan, Kuzey Yemen, Afganistan gibi ülkelerde geçirdi. Bir dönem Türkiye Masası Şefi olarak görev yaptı. Ünlü Rand Düşünce Kuruluşu’nun daimi politik danışmanı... Bu düşünce kuruluşunun Rahle-i tedrisatından geçmemiş liberal-eski solcu-dönek gazeteci- yazar, bilim adamı, kalmamıştır! “Kemalizm aşılmalı” ve “Türkiye İslam ile Batı arasında köprü olmalı” tezlerinin Prof. Samuel Hunthington ile birlikte fikir babalarından biri.. Fetullah Gülen’in ABD’de daimi oturma izni alması için tavsiye mektubu yazan ve ünlü CIA elemanlarına da imzalatan kişi!..

Gelelim bu ikilinin birlikteliğine; içtikleri su ayrı gitmiyor. Son olarak “Türkiye’nin Kürt Meselesi” isimli kitabı birlikte kaleme aldılar. Türkiye’de Bir çok gazeteci-yazarla sıkı bir işbirliği ve dostluk ilişkileri bulunuyor.  Henri J. Barkey,“ya İstanbul’un kalbinde bomba patlarsa” dedikten sonra hem Sultanahmet’te, hem de İstiklal caddesinde bombaların patlaması da dikkatlerden kaçmamıştı!.. Yıllar önce aynı ikili, İtalya’ya sığınan Abdullah Öcalan’la da Roma’da görüşmüş, AKP’nin “Çözüm Süreci” yıllarında da epey aktif roller üstlenmişlerdi!.. İkisinin de Fetullah Gülen’le sıkı ilişki içinde olduğu, herkesin bildiği bir sır!..

Yıllar yılı bu iki arkadaşla sıkı fıkı ilişki içinde olan, Rand Düşünce Kuruluşu’nun aylar süren “bilgilendirme” toplantılarında bilgi ve görgüsünü geliştiren, Türkiye’ye geldiklerinde ağırlama yarışına giren gazeteci-yazar sıfatlı muhteremlerin konuyla ilgili görüşlerini merak edip baktım, tık yok!.. Halbuki arşivler dostlukları hakkında gayet zengin bilgiler sunuyor, bir çırpıda silip atmak ayıp değil mi?!.

-Arşivlerden “Best seller” kitap çıkar vallahi!..

 

Bu çeşit gazetecileri en iyi Nazım anlatır!..

 

Amerikan “düşünce kuruluşlarında” fink atan, ABD’li uzmanlarla içli dışlı olup, övgüler düzen, ABD’nin menfaatleri uğrunda kalem sallamaktan hiç utanmayan “gazeteci-yazar” müsveddeleri için Nazım Hikmet’in yazdığı şahane bir şiir var. Bakın nasıl anlatıyor dünkü “herif-i naşerif”lerin suretinde bugünün ahlak düşkünü kalemşorlarını:

“Selanikli Osman Efendi/ keskin muhasebecilerdendi/ ama o da yanıldı ömründe bir kere/ yanlış bir tohum atıp rahm-i madere./ Bu tohum dünyaya çıkıp insan biçimini aldıysa da,/ boyu bir karış kaldıysa da,/ öyle haltlar yedi, öyle işler karıştırdı ki/ sövdüler kabrinde bile babası Osman Efendi’ye./ Osman Efendi, Ahmet Emin adını takmıştı tohumuna,/ Ahmet Emin, Yalmanlığı kattı buna/ ve Ahmet Emin Yalman/ önce Alaman oldu sonra Amerikan./ Ona göre her devirde, her zaman/ satılacak bir gazeteydi “Vatan”/ ve hazret sattı vatanı./ Hapse atacaklarmış Ahmet Emin Yalman’ı/ Amerikana yaranmaktaki rekabet yüzünden./ Hapisteki hırsızlara acıyorum ben, ahlakları bozulacak/ Emin beyle aynı damda yaşayarak...”

Nazım’ın 1959’da yazdığı bu müthiş şiir , zamanın ünlü gazete patronu Ahmet Emin Yalman’ın adını taşıyor. Kadın ya da erkek fark etmez, siz istediğiniz ismi yakıştırabilirsiniz...