DEFOLUN GİDİN O GAZETEDEN!..
Bölücü, gerici ve liboşların kangrenleşmiş hastalığı akla gelmeyen yerlere de sirayet ediyor... Özgürlük iddiasıyla laikliğe, demokrasi takiyesiyle cumhuriyete ve “Kemalizm” üzerinden Atatürk’e saldırmanın dayanılmaz sinsiliğidir bu...
Büyük Devrimci Atatürk’ü eleştirmeyenlerin “entel” sayılmadığı 12 Eylül 1980 sonrasındaki liboşlaşma hastalığıdır bu... Ancak acı olan, bu hastalığın son yıllarda hızla yayılması değil, adını Atatürk’ün koyduğu merkezlere bile derinden sirayet edebilmesi!..
Rotayı şaşırtan yan etkileriyle, bulaşanı zıvanadan çıkartan bu hastalığı kim bünyesinde tutarsa tutsun da böylelerinin, eskiden gericiliğe, bölücülüğe ve liboşluğa direnen Cumhuriyet gibi bir gazeteyi zehirlemesinene demeli?..
İşte Nuray Mertttttttt!.. Daha geçen 29 Ekim’de, ellerinde Cumhuriyet gazetesiyle Bağdat Caddesi’nde yürüyen yurttaşlarla, “cumhuriyetçi azınlık, mezardan ıslık çalarak geçti” diye alay eden bu zavallı, önceki gün de sözde AKP’yi eleştireyim derken, “Kemalizm” üzerinden yine Gazi’ye saldırdı...
Mert’in mide bulandırıcı hezeyanlarıyla bu sayfayı kirletmek istemiyorum... Ancak hepinizin aklındakinin bir kez daha sorulması gerektiğini düşünüyorum; Bu zavallı ve yoldaşlarının o gazetede ne işi var?..
Ve halen Cumhuriyeti almaya devam eden sevgili okurlar, bunun gibileri daha ne kadar beslemeye devam edecekler acaba?..
Diyeceksiniz ki, “Kubilay” diyenleri sansürlerken, Ata’ya saldıranları gazeteye dolduran FETÖ’den tutuklu Akın Atalay değil mi bunu koruyan?..
Bu şaşkına sayfaları açan Orhan Erinç değil mi ki, FETÖ’cülük damgasıyla Cumhuriyet’in itibarını yerle bir ederek İlhan Selçuk’un kemiklerini sızlatan?..
Ve bir zamanlar FETÖ’ye laf kondurmayan Mert gibilerle FETÖ’nün sofrasına oturan Hikmet Çetinkayaların halen aynı gazetede yazabilmesi rastlantı mıdır ki?..
Velhasıl yöneticilerinin FETÖ’yü akladığı bir gazeteye çok yakışıyor Nuray Mertler... Peki, söyler misiniz; mert olduğunu iddia edenler, adını Atatürk’ün koyduğu gazeteden ekmek yerken Atatürk’e saldırırlar mı hiç?..
Mertmiş... Pehhhhh... Defolun gidin o gazeteden!..
IŞİD’İN MİLADI!..
Abdulkadir Masharipov... 1983 Özbekistan doğumlu. Afganistan’da eğitim almış... “4 dil bilen, iyi yetiştirilmiş bir terörist...”
İşte o katil, “2016” yılının ocak ayında yasadışı olarak Türkiye’ye gelmiş... Yani “bir yıldır” aramızda dolaşıyormuş!!! Kiralık tetikçi geçen yılbaşı gecesi, Reina’da 39 insanı acımasızca katletti...
Teröristin elini kolunu sallayarak geldiği eylem bölgesinden rahatlıkla kaçabilmesi kuşkulara da yol açmıştı... İstanbul polisi artan tepkiler üzerine teröristi yakalamayı yalnızca görev bilmedi, adeta onur meselesi de yaptı...
Ve 2 bin polis günlerce uyumadan iz kovaladı... Tam 7 bin 200 saat kamera incelemesi yapıldı... Yapılan 2 bin ihbar üzerine de 152 adrese operasyon düzenlendi...
IŞİD teröristi önceki gece İstanbul Esenyurt’ta “197 bin dolar”la birlikte ele geçirildi...
Bu operasyon yalnızca bir güvenlik başarısını özetlemiyor, aynı zamanda IŞİD hücrelerinin artık rahat nefes alamayacağını da kanıtlıyor ki, Türkiye’nin huzuru açısından en çok da bu önemli...
Evet; IŞİD’in çökmeye başlayacağının miladıdır bu amansız operasyon... Hiç kuşkunuz olmasın, Masharipov’un yakalanması uykudaki nice tehlikeli hücrenin deşifresi olması ve olası onlarca eylemin engellenmesi anlamına da geliyor...
‘TÜNELDEKİ IŞIK’ AKINGÜÇ...
“Bu aralar, hayatın, ülkenin iklimi, havası puslu. Yanı başımızda olup biten olaylar, acı manzaralar, empati telimizi bir hayli gerdi... Yoruluyoruz, zaman zaman tükenmiş hissediyoruz kendimizi. İşte böyle puslu zamanlarda babam, benim, ailemizin ve işletmemizin rehberi olmuştur. Kendisi, tünelin sonundaki ışıktır. Onun ışığının en önemli özelliği ise şudur: İnsanın gözünü almaz. Işığı etrafına daima dengeli dağılır ve kararındadır. Adil, dengeli, tutarlı ve kararlı duruşundan çok şey öğrendik ve hala öğrenmeye devam ediyoruz.”
Yukarıdaki konuşmayı önceki akşam 91 yaşına giren bir eğitim abidesinin doğum gününde, kızı Bahar Akıngüç Günver’den dinledim...
1960 yılında İstanbul’da, Kültür Koleji’ni kurarak eğitim sektörüne giren İnşaat Yüksek Mühendisi Fahamettin Akıngüç, bugün Kültür Üniversitesi’nin onursal başkanı olarak çağdaş bir eğitim topluluğunun daha da gelişmesi ve büyümesi için 91 yaşında, tüm direnciyle kafa yormaya devam ediyor...
Cumhuriyetin en çok yokluk çekmiş kuşağının, aydınlanmanın peşinden giden örnek temsilcisidir Akıngüç...
Hele de “biz 57 yıldır Atatürk’ü anlatıyoruz” demesi yok mu; çağdaş eğitimin emin ellerde gelişmesinin Türkiye için ne kadar önemli olduğunun da en net mesajıdır bu...
Öğrencisi olmak benim için de mutluluk verici Akıngüç’ün...
Eğitim kurumlarını, kızları Ful Akıngüç Över, Lale Akıngüç Sevgen ve Bahar Akıngüç Günver’in ellerine teslim eden Fahamettin Akıngüç, eğitimin ışığını saçarak, ülkenin geleceği olan başarılı gençleri yetiştirmeye devam ediyor... Nice yıllara...
https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac