DEHŞETE DÖNÜŞEN İHANET!!!
İnsanın kanını donduracak kadar ürkütücü, bir o kadar da acımasız görüntülerdi bunlar...
İlçeleri yutarcasına ilerleyen sel baskınında, suyun şiddetinden oraya buraya savrulan otomobiller, otobüsler hatta devasa kamyonlar ve kerpiçten yapılmışcasına suyun ilk darbeleri ile birlikte yerle bir olan sözde betonarme binaların, köprülerin virane çöküşü, imar alanındaki bütün aymazlıkları, ihmali, ihaneti, hatta rüşvetin kirli utancını da deşifre etti aslında!..
Cep telefonlarıyla, suyun devasa bir canavar gibi, öfkesini saça saça, şiddetini savura savura ilerlemesini görüntülerken; bir yandan da canlarını kurtarmak isteyen insanların canhıraş çırpınışlarını imdat çığlıklarıyla duyurmaya çalışan kadınların yürek yakan sesleri, suyun o şiddetli gürültüsünün ortasında cılız bir isyana dönüşmekten ileri gidemedi!..
Amerikan filmlerinde, yıkım senaryolarını canlandıran yüksek bütçeli, olağanüstü teknolojilerin kullanıldığı felaket filmlerinden birinin perdeye yansıyan manzarası değildi bunlar...
Çünkü Karadeniz'i vuran sel felaketi, ihanete uğrayan doğanın öfkesinin nerelere ulaşacağını bir kez daha kanıtladı... Hem de çok acı biçimde...
BOZKURT'u YUTAN FELAKET!..
Rize ve Artvin'den sonra tarihte görülmemiş şiddetteki sel felaketi bu kez Sinop, Kastamonu, Bartın ve çevresini adeta yerle bir etti...
Sinop'ta 2, Bozkurt'ta en az 27 can kaybından söz ediliyor...
Ancak Bozkurt'taki ölü sayısı kimi kaynaklarca "yüzlerce" şeklinde de ifade ediliyor!!!
Evet; Hollywood'un hiçbir efekt teknolojisi ile yaratamayacağı felaket görüntüleri sadece Kastamonu'nun Bozkurt ilçesi ile Bartın'da yaşayan on binlerce insanı korkutmadı...
Sosyal medyaya yansıyan ve tufanı andıran dehşet görüntüleri milyonlarca insanı da ürküttü...
Çamura bulanmış metrelerce yükseklikteki su baskını, özellikle Bozkurt ilçesinde evleri, araçları, insanları yutan şiddetiyle, sadece bir sel görüntüsü vermedi, adeta üzerinden deprem geçmiş bir coğrafyadaki kahredici yıkımı da resmetti... Peki, nedir bunun sebebi?..
İki hafta önce Hollanda'dan Danimarka'ya, Almanya'dan Belçika'ya kadar birçok ülkede yaşanan su baskınları elbette ki değişen iklim koşullarının tüm dünyadaki etkileri olarak da görülebilir...
Ancak şu bir gerçek ki; Türkiye'de son yıllarda yaşanan sel felaketleri sadece doğal koşullar ve iklim değişiminden kaynaklanmıyor...
Tam aksine; ormanların kesilmesi, doğanın katledilmesi, yeşilin tüketilmesi ve Türkiye'nin ovalarından yaylalarına, kıyılarından metropollerin en yeşil alanlarına kadar dehşet verici biçimde betonla donatılmasının ağır sonucudur su baskınları...
Çünkü denizler nasıl her yıl milyonlarca ton atığı sularının kabarmasıyla, şehirlerin değil, doğa düşmanı insanlığın suratına çarpıyorsa; su baskınları da doğanın dengesinin bozulması- vadilerdeki çarpık yapılaşma ve hatta Karadeniz'de olduğu gibi, dere yataklarına konut yapılması gibi şoke edici imar rezaletlerinin sonuçları olarak da insanlığı sert biçimde vurmaya devam ediyor... Peki; etkisi giderek artan sel felaketi ve su baskınlarının ağır sonuçlarından nasıl kurtulacak Türkiye?..
Suyu bir ölüm makinesine dönüştüren imar ve bürokratik çarpıklığın perde gerisinde; ilk etapta doğa mı var, yoksa insanlığın ezeli ihaneti mi, bitmeyen "rant" gafleti mi?..
ASIL SUÇLU İNSANLIK!..
Kimse kendini kandırmasın, doğal felaketlerin perde gerisinde doğaya karşı acımasızca yürütülen ihanet zinciri de var...
17 Ağustos 1999'daki Marmara depreminden sonra yaşanan onlarca yıkıcı depremin asıl etkisi faylardaki kırıklar olsa da, sarsıntıların ölümcül düzeye ulaşmasındaki en büyük etken çarpık imar faaliyetleri, kaçak binalar, kötü zeminlerdeki yapılaşma, müteahhitlerin hırsızlıkları ve belediyelerde rüşvetin büyüttüğü denetimsizliktir...
Velhasıl; iklim değişiklikleri ve doğadaki erozyonun etkisinden çok, su baskınlarına açık alanlarda "risk yüksek" olmasına rağmen (özellikle Karadeniz bölgesinde) ağaçlar kesilerek yamaçlara yapılan kaçak inşaatlar ve en çok da dere yataklarındaki utanç verici çarpık yapılaşma giderek daha fazla ölümcül olmaya başladı...
Sinop, Bartın ve Bozkurt'ta, suyun şiddetiyle kartondan bir kule gibi yerle bir olan koca apartmanların dere yataklarında yapılmış olması, sel baskınlarında doğanın gazabından çok, insanlığın ihanetinin en önemli etken olduğu bir kez daha anlaşıldı...
Devlet; AKP lideri Erdoğan'ın Rize'deki sel felaketinin ardından, "ne olur yamaçlara 5-10 katlı evler yapmayın" uyarısından çok daha etkili müdahaleler yapmadan, depremin yanısıra, sel felaketlerinin ağır sonuçları da kesinlikle önlenemez...
AKP'nin çıkardığı imar affından en çok yararlanan Karadeniz Bölgesi'nde, çoğu derelere ve yamaçlara yapılmış kaçak inşaatların 70 binden fazla olduğunu anımsatmak da yeterli bir uyarı olmalıdır...
Evet; önümüzdeki dönemde de olası su baskınlarının yeni felaketlerin habercisi olacağını söylemeye gerek yok...
O halde yapılacak olan bellidir; yamaçlara ve dere yataklarına en çok konut yapılan Karadeniz ve çevresindeki coğrafyalarda "acilen bir imar eylem planı" devreye sokulmalı, tehdit altındaki konutlar yıkılmalı, dere yataklarının çevresi güçlendirilmeli, ağaç kesimi önlenmeli, yamaçlardaki çarpık yapılaşmanın önüne geçilmelidir...
Aksine Türkiye; Rize ve Arhavi'den sonra Sinop'u, Bartın'ı mahveden, Bozkurt ilçesini de adeta yutan sel felaketinden çok daha vahim yıkımlarla karşı karşıya kalmaktan kurtulamayacaktır...
https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac