DEİZM NEDİR, GERÇEKTEN YAYILIYOR mu?
Son dönemde özellikle gençler arasında deizmin yayıldığına ilişkin bir yığın habere, araştırmaya, görüş ve düşünceye rastlıyoruz. Hatta öyle ki bu yayılıştan imam hatip liseli öğrencilerin bile deyim yerindeyse “nasiplendiği” ileri sürülüyor.
Bu, öylesine ortaya atılmış bir iddia değil. Deist imam hatipliler gerçeği birkaç gün evvel Konya İl Milli Eğitim Müdürlüğünün kentteki bazı dinci kurumlarla birlikte gerçekleştirdiği bir çalıştay sonucu kamuoyuna açıklandı.
İmam hatip liseliler arasında bile deist düşünce yayılıyorsa gençliğin diğer kesimlerinde bu düşüncenin daha fazla taraftar bulması doğaldır. Ya da kim bilir tam tersi de mümkündür. Yani aslında gençliğin diğer kesimlerinde değil de özellikle İmam Hatip Liseliler arasında bu düşünce daha çok yayılıyor olabilir. Zira deizm, din karşıtı bir düşünce olarak yoğun dini eğitime karşı geliştirilen hesaplanmamış bir refleks olma özelliğini de içeriyor.
Kimileri deizm gerçeğini yadsıma yoluna da gidiyor. “Aslında deizmin yayıldığı falan yok, böyle bir propaganda var sadece…” deniliyor. Deistler, deizmin yayılması için bu iddiayı özellikle pohpohluyor, diyenler de var. Ama bu noktada en ilginç görüşlerden biri olarak zikretmemiz gereken bir iddia daha var. O da şudur:
“Aslında deizmin yayıldığı falan yok. Dinci kurumlar dinsel eğitimin dozajını daha da artırmak için deizm adlı bir öcüyü piyasaya sürüp yeterli dini eğitim verilemiyor, o nedenle deizm yayılıyor diyerek eğitime şeriatçı düşünceyi tam anlamıyla hakim kılmak istiyorlar.”
Açıkçası ben bu son iddiayı gerçekçi bulmuyorum. Zira bana göre de değişik biçimlerde de olsa toplumda ve özellikle de gençler arasında deizme yönelişin yadsınamaz bir sosyal bir realite olduğunu görüyor, gözlemliyor ve hissediyorum. İlaveten şunu da belirteyim ki, evet, imam hatip liseliler arasındaki deist yöneliş çok güçlü ve çok derinden ilerliyor. Gidişat bu yönde devam ederse birkaç yıl sonra deistler Türk toplumu içindeki en büyük inançsal / felsefi grup olma noktasına ulaşabilir.
Peki, nedir deizm? Deizmi doğru anlıyor muyuz?
Bu konuya projektör tutma vakti geldi…
Dilerseniz konuyu madde madde açıklayalım:
1- Öncelikle ifade edelim ki, deizm kesinlikle bir inançtır. Deizmi bir inançsızlık türü olarak nitelemek gerçeği kabullenemeyen dinci çevrelerin bir mücadele argümanıdır. Deizm bir inanç olduğundan ötürü deistleri de doğal olarak “inançlı” kimseler olarak görmek durumundayız. Dinci çevreler kendileri gibi inanmayan herkesi inançsızlıkla suçladıkları için deistleri de bu şekilde tanımlama yoluna başvuruyorlar. Böylece muhtemel deist adaylarını engelleyebileceklerini sanıyorlar. Oysa bu mümkün değildir.
2- Deizm, felsefî literatürde Türkçeye “yaradancılık” olarak çevrilmektedir. Bu da deizmde bir yaratılma inancının varlığını ortaya koyması bakımından dikkat çekicidir.
3- Deizmde temel işlevi yaratmak olan bir Tanrı inancı vardır. Zaten deizm sözü de Latince Tanrı / Allah anlamına gelen Deus sözünden türemedir. Buna Türkçe olarak bir nevi Tanrıcılık / Allahçılık / Tengricilik diyebiliriz.
4- Deizme göre bütün varlıkları var eden / yaratan bir Tanrı vardır. Kişi bu Tanrıyı kendi aklıyla keşfedebilir.
5- Deizmde tek Tanrı inancı vardır. Deizme göre Allah / Tanrı / Tengri birdir.
6- Deizme göre Tanrı / Allah bütün varlıkları var etmiş ve evrenin işleyiş kurallarını belirlemiştir. Evren Tanrı’nın koyduğu işleyiş kuralları çerçevesinde işlemektedir. Tanrı’nın evrene sürekli müdahale etmesi diye bir şey söz konusu değildir. Oysa deizm karşıtı teizmde Allah evrene sürekli müdahale etmektedir. Teizm kategorisinde; Musevilik, Hıristiyanlık, İslam, Hinduizm gibi dinler vardır.
7- Deizme göre din yoktur. Tanrı; peygamber yahut kutsal kitap göndermiş değildir. Tanrı’nın peygamber, kutsal kitap ve din gönderdiğine inanmak akıl dışıdır. Zira insan, zaten Tanrı’nın verdiği akılla neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlayabilir, bilebilir. Bunun için vahye, peygambere, kutsal kitaba, dine gerek yoktur.
8- Deizme göre insan, ahlaki kurallara uymakla yükümlüdür. İnsan yükümlü olduğu ahlaki kuralları aklıyla keşfedebilir.
9- Deizmde ölüm sonrasına ilişkin düşünce net değildir. İyilik ve kötülüğün neden sonuç ilişkisi çerçevesinde sonuçlarını zaten dünya yaşamında herkes görmektedir. Bu nedenle, ölüm sonrası başka bir yaşam ve o yaşamda ödül ve cezanın olacağı şeklindeki düşünce genel olarak reddedilmektedir. Ancak deist olduğu halde ölüm sonrası yeniden dirilişi ve ödül – ceza inancını savunanlar da vardır. Hatta reenkarnasyona inanan deistler de vardır.
10- Deizmde keramet, mucize, cennet, cehennem, cin, melek, büyü, şeytan, sevap, günah, ibadet, kader gibi kavramların yeri yoktur.
11- Deizmde iyi insan olmak esastır. Günah ve sevap yahut haram ve helal değil iyilik ve kötülük vardır. Her insan iyilik yapmak ve iyi insan olmakla yükümlüdür. İyilik yapan, karşılığını iyilik olarak görür.
12- Deizme göre evrim olabilir de olmayabilir de… Deizme göre insan, Allah’ın / Tanrı’nın oluşturduğu kurallar çerçevesinde, daha ilkel canlıların evrimleşmesi sonucu oluşmuş olabilir. Bir var ediciye / yaratıcıya inanmak, o yaratıcının, insanı aşama geçirmeksizin bir anda yarattığı düşüncesine inanmayı gerekli kılmaz.
13- Deizmde yaratıcıya ilişkin Yüce Varlık, Evrenin Büyük Mimarı, Doğanın Tanrısı gibi nitelemeler yapılır.
14- Tarihte pek çok deist düşünür; filozof, sosyolog, bilim insanı olsa da deizmin bir lideri, kurumsal bir yapısı, merkezi, örgütü yoktur. Deizm insanların bireysel olarak keşfettikleri doğal bir inanıştır. Hatta deizm için mevcut bütün dinleri ve din mefhumunu reddeden akıl ve doğa dini diyebiliriz.
Tarihsel deizmin bu felsefi ve inançsal temeline rağmen deizme ilişkin farklı yaklaşımlar ve farklı anlamlandırma çabaları da söz konusudur. Şöyle ki; tam anlamıyla deizmi benimseme de mevcut ve egemen dinsel anlayışa karşı geliştirilen bazı itirazcı tavır ve düşünceler deist bir yöneliş yahut deist bir tutum olarak görülebilmektedir.
Dinlerin ve özellikle de egemen İslam’ın değişmez fıkhî / şer’î kurallarına karşı değişimi savunan, yeni yorum ve görüşlerin ayetleri dahi farklı anlamlar yükleyerek yeniden manalandırması gerektiği yönündeki tutum ve yaklaşımlar bu düşünceye karşı çıkanlarca deist bir tavır olarak görülebilmektedir.
Hatta bazı dinci çevrelerce, dine inandığını söylediği halde amel etmeyen yani dinin kurallarını uygulamayan kişiler de deist olarak nitelenebilmektedir. Zira amel etmeyenin aslında inanmadığı için yahut çok büyük inanç sorunları yaşadığı için amel etmeye yönelmediği düşünülmekte, bu durum da deist bir tavır olarak kabul edilmektedir. Bu noktada özellikle imam hatip liselerindeki deist yöneliş tabiri, dine uygun amel etmeyen yahut amel etmek istemeyen gençlerdeki söz konusu tutum için kullanılmaktadır.
Gerçek şu ki günümüzde din adına anlatılan pek çok şey, sergilenen pek çok uygulama, bilgi ve iletişim çağının gençleri tarafından kabul edilmemektedir. Özellikle çeşitli cemaat ve tarikat liderlerinin ve bir kısım ilahiyatçıların verdikleri fetvalar, açıkladıkları görüşler ve baskıcı tutum ve davranışları büyük tepki uyandırmakta, ilaveten dinin bütünsel anlamda sorgulanması sonucuna yol açmaktadır.
Dinin kendisine ilişkin oluşan kuşkular, pek çok kimseyi ibadet denilen dinsel ritüelleri yapmaktan da doğal olarak uzaklaştırmaktadır. Bu uzaklaşmanın bir süre sonra dinin kendisinden de tümüyle uzaklaşma sonucunu doğurması olasıdır. Bununla birlikte din, böylesi bir kimsenin yaşamından tümden çekilmekte değildir. Din; bir kültürel, folklorik unsur olarak elbette varlığını devam ettirmekte ama bir iman konusu olmaktan çıkmaktadır.
Deist yönelişin nedenlerinden biri de dinin ve dinsel değerlerin basit, sıradan ve dünyevi çıkarlar için hayâsızca kullanılıyor olmasının bazı kesimlerde yol açtığı travmadır. Özellikle siyaset kurumunun bazı figürleri tarafından dinin bir siyasi propaganda aracı olarak kullanılması acıklı sonuçlar doğurmaktadır. Pek çok kimse kendisinin din kullanılmak suretiyle aldatılmaya çalışıldığını fark etmekte ve bu fark ediş büyük bir sorgulamayı da beraberinde getirmektedir.
Türkiye’de deizm üzerine konuşan, hatta bu kavramın popülerlik kazanmasında çok önemli rolü olan kişilerden biri olması hasebiyle merhum Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün bu konudaki özgün tutum ve görüşlerinden de bir nebze olsun bahsetmekte yarar vardır.
Yaşar Nuri Öztürk’e göre; “Kur'an, deizmi teşvik eden bir kitap değil ama ona kapı aralayan bir kitaptır. Deizmin aynı anda hem felsefî hem de teolojik karakteri bu inancın Tanrı dışında insanüstü tanımamasıdır.
Deizmin bu temel karakteri onun kutsal kavramını da etkilemiştir. Deizmin kutsalı ne dindir ne ilham ne havra ne kilise ne de cami. Onun kutsalları akıl, bilim ve ahlaktır. Dincilik bu temel değerleri tarih boyunca yıkan, işlemez hale getiren, hatta onlara savaş açan temel musibet olduğu için deistler dine hayatlarında yer vermemişlerdir.
Deistler bilmişlerdir ki, Tanrı dışında insanüstü tanıdığınızda bunun arkasından sadece peygamberler değil; evliya, ermişler ve daha bilmem neler insanüstü varlıklara dönüştürülerek birer yedek ilah halinde insan hayatına musallat edilecektir, edilmiştir. Akıl dışında kutsal tanımanın sonucu ise aklın hayatın dışına itilmesi, onun yerini kutsallaştırılmış birtakım adamların, ilhamların, rüyalarının alması olacaktır.
Tarih, özellikle dinler tarihi deistlerin bu iddialarını (veya öngörülerini) tamamen doğrulamıştı. Ve doğrulamaya devam etmektedir.”
Merhum Öztürk’ün “Deizm” adlı bir kitabının olduğunu da anımsatarak belirtelim ki, ona göre aslında deizm, tarihsel kimliğinin yanı sıra güncel anlamda dinci baskıya karşı bir direniştir.
Bize göre de, merhum Öztürk’ün yaptığı çalışmaları, konuşmaları ve yazdığı kitaplarıyla deizmin kazandığı yeni ve güncel boyut, dindeki özellikle şer’î kurallara karşı bir başkaldırıdır. Buna bir nevi, dine evet ama şeriata hayır tavrı da denilebilir.
Deizmin kazandığı güncel boyuta “güncel deizm” diyebiliriz.
Biraz evvel ifade ettiğimiz hususlarla birlikte aynı zamanda güncel deizm; şeyh, cemaat, tarikat gibi yapıları da kesin ve keskin bir biçimde reddetmeyi de içermektedir. Bu yönelişin durdurulamaz olduğu çok nettir. Türkiye’deki deist yönelişin çok da uzak olmayan bir zamanda bütünüyle dini olmasa bile dinciliği, dinci baskıyı, şeriat özlemlerini, cemaat, tarikat, şeyhlik gibi kurumları yok edip tarihin çöplüğüne göndereceği kesindir. Bu bağlamda kimilerince deist olduğu ileri sürülen cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün laiklik mücadelesi de aslında bir nevi güncel deizmin ulaşmak istediği noktayı ifade etmektedir. Din, özel yaşamın konusu olsun ama hukuksal, toplumsal ve siyasi yapıdan uzak dursun şeklindeki bir talep hem bir laiklik talebi hem de aslında bir nevi güncel deist bir talep şeklinde değerlendirilebilir. Bu noktada büyük Atatürk’ün şu ünlü sözünün güncel deist tavra ne denli uyduğu da apaçık ortada değil midir?
“Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. Yaşamda en gerçek yol gösterici bilimdir, fendir.”
Konuya dair değinme gereği duyduğum bir diğer boyut da Türkiye’deki güncel deizmin Emevi İslam’ına karşı bir direniş olduğu gerçeğidir. Meselenin bu yönü çoklarınca görmezden gelinse de gerçekte güncel deizm, aslında İslam tarihi boyunca çoğunlukla iktidar lehine yorumlanan, aşırı derecede politize edilmiş, yer yer insan fıtratına aykırılık teşkil eden, cinsiyetçi, saltanatçı din anlayışına karşı sabırların ve dayanma gücünün taştığının görkemli bir ifadesidir. Tarihsel deizmden bağımsız olarak bu bağlamdaki bir deist tavrı olumlulamamak mümkün değildir.
Türkiye toplumu ve İslam dünyası deizmi özellikle de güncel deizmi bir süre daha konuşacaktır. Ta ki dinci baskı sona erinceye değin ve dinin fıtrat karşısına konumlandırılması sapkınlığından vazgeçilinceye kadar…
İlahiyatçı-Yazar Cemil Kılıç
https://twitter.com/m_cemilkilic