DEVLET ELİYLE KATLİAMA DİKKAT!..
Memleketin her alanda çıkmaza girdiği bir dönemde, siyaset denilen kara tiyatro sorunları iyice derinleştirirken, ne yazık ki mühendisinden tıp adamına, hukukçusundan öğretmenine, çiftçisinden çobanına ve öğrencisinden ev hanımına kadar toplumun dilinden de düşmüyor...
Oysa siyaset ülkelerin yönetiminde ve sorunlarının çözümünde en etkili söz sahibi gibi görünse de, bir yandan da sorunları kışkırtıyor ve tüm bu sıkıntıları göstermemek için utanmazca bir takiyeyi dayatmaya devam ediyor...
Peki; toplumun "siyaset"le adeta uyuşturulduğu bir ülkede, millet, vatan ve ulusal zenginlikler neleri kaybediyor acaba?..
Yanıtı nettir bu sorunun; siyasetin bir yandan tükettiği, diğer yandan da geride kalanları yaşatmak için hiçbir şey yapmadığı bir ülkede, vahamet "doğa" üzerinden de insanlığın geleceğini vuruyor...
Velhasıl, yollar, köprüler, havaalanları, oteller, devlet yöneticilerine köşkler yapmak için orman katliamlarının yapıldığı, göllerin kurutulduğu ve tarihi eserlerin pervasızca yağmalandığı bir ülkedir Türkiye...
Ve tabii bunları yapanlar "siyasetçi" olduğu için, doğa ve yaban hayatı katliamında sınır tanımayan insafsızlar da onlardan, yani kanunsuzluktan cesaret alıyor...
İşte tam bu sırada, yalnızca "doğa" vurulmuyor, yaban hayatı da bencilce - ahlaksızca tüketiliyor...
Özetle; Türkiye'nin insanlıktan "uzakta" (!) yaşamaya çalışan bir başka doğal zenginliği de sincice yok ediliyor... Ne mi peki?..
YIRTICILAR (!) İŞBAŞINDA!..
"Dayanışma Hayvan Hakları Federasyonu", TBMM Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu'na yaban hayatına yönelik insafsız tehditlerle ilgili çok önemli bir rapor sunmuş...
Türkiye gazetesinin manşetine de yansıyan rapordaki veriler ve devletin önlem konusundaki duyarsızlığı, her açıdan dehşet verici... İşte, aşağıdaki rakamlar da yaban hayatı açısından "imdat" dercesinde çığlık atıyor!..
Türkiye'de, devletin avlanmasına izin verdiği hayvan sayısı yalnızca 39 olarak belirlenmiş...
Bunlardan yedisi memeli, geri kalan 32'si de kanatlı hayvanlarmış...
Devletin avlanması için avcılara izin verdiği memeli hayvanlardan yalnızca tavşan yenilebiliyor... Kuşlarda da bir tek ördek benzeri bir iki tane kanatlı daha varmış...
Bir tavşan senede en az 24 yavru yapıyormuş ama artık tavşan bulmak da mümkün değilmiş, çünkü tavşanın da nesli tüketilmiş!..
Tilki, vurulması "sirkülerle serbest hayvan" olarak gözüküyormuş ama onlar da tehdit altındaymış... "Zehirle, siyanürle, kürkünü almak için öyle bir kırım yapmışlar ki, Trakya'da ne yazık ki tilki kalmamış..."
Ve barbarca yapılan sözde "avcılık" yüzünden tilki, kurt gibi hayvanlar da kalmayınca, yırtıcılar ve domuz popülasyonunda patlama olmuş... Artık bütün çiftçiler domuzdan şikâyet ediyormuş!..
KAÇAKÇILIK, VAHŞET ve İMDAT!..
Kaçak avcılığın boyutlarının da rakamlarla açıklandığı rapora göre, 2018 yılında, Orman Bakanlığı'nın kayıtlı avcılarından 6 bin 972 kişi "kaçak av"lanırken yakalanmış...
Bunların vurdukları yasaklı yaban hayvan sayısı 7 bin 170 olarak belirlenmiş... Kaçakçılara ortalama kesilen ceza, hayvan başına 933 liraymış... Savcılığa sevk edilen bir tek avcı yokmuş!!! Yani kanunların uygulanması konusu hak getire!..
Peki, yaban hayatını yok eden sözde "av" taarruzunun devlete faydası neymiş acaba?..
TBMM'ye sunulan rapora göre, Türkiye'de aktif 219 bin avcı varmış ve devlete ödedikleri yıllık harç sadece iki yüzer liraymış!!!
Yani, tüm avcıların yaban hayatını yok etme pahasına, devlete getirileri yalnızca 40 milyon lira civarındaymış.
Buna karşın geçen sene bin 200 hayvan "av turizmi" denilen barbarlık sonucu katledilmiş...
"200 liraya koca bir tabiatı, koca bir yabani hayatı yok eden bir güruhla karşı karşıyayız" demiş federasyon yöneticileri...
TBMM'ye verilen rapora göre; kaçak avcıların, yok olma tehlikesi altındaki türlerden yaraladıkları hayvan sayısı 12 bin 178. Bunlardan 5 bin 733'ü tedavi altına alınmış, 4 bin 744'ü ise kurtarılamamış...
AVCILIK TAMAMEN YASAKLANSIN...
Dayanışma Hayvan Hakları Federasyonu Yönetim Kurulu Başkanı Timur Ugan, geçtiğimiz hafta Meclis'te kaçak avcılıkla ilgili sunum yaparken, avcılığın süresiz olarak yasaklanmasını talep etmiş.
Türkiye'de yaban hayatının bitme noktasında olduğuna dikkat çeken Ugan, "avcılık" adı atındaki katliamla ilgili şu çarpıcı örneği de vermiş:
"Trakya'da, Istranca Ormanları'na girdiğimde artık gözlerim yaşarıyor. Ardıç kuşu kaçak avcıların patlattığı silahlar yüzünden Trakya'yı terk etti. Artık ardıç ağacı yetişmiyor..."
Doğayı ve yaban hayatını korumak için çırpınan derneklerin, vakıfların ve federasyonun TBMM üzerinden yürüttüğü girişimler de dikkat çekici...
Ancak hayvana ve doğaya karşı durmayan vahşete dikkat çeken yukarıdakine benzer raporlar yalnızca yaban hayatına yönelik barbarlığı anlatmıyor, aynı zamanda kimi kesimlerin "hayvansever"liklerinin ve "duyarsızlık"larının da sorgulanması gerektiğine işaret ediyor...
Bir sokak köpeği ya da papağan için ortalığı ayağa kaldıranların çabası iyi de, "hayvansever" olmak sadece sokak hayvanlarına "mama" vermeye indirgenirken, yaban hayatındaki katliamları görmezden gelmek- sessiz kalmak nasıl bir ikiyüzlülüktür?..
Ne yani; nesli tükenen hayvanlar ve yaban hayatı gözden uzak olunca, merhametten de mi uzak kalıyor acaba?..
https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac