Şimdilik en az “70 bin” kişi... Ve belli ki bu sayı her geçen gün hızla artacak, belki yüz bini bile aşacak...
Çünkü dehşet verici bir örgütlenmeye karşı başlatılan taarruzun dalgaları MİT’ten Genelkurmay’a, Başbakanlık’tan bakanlıklara, emniyetten üniversitelere, belediyelerden müftülüklere kadar devletin her kurumunu sarsmaya devam ediyor...
Devlet içinde, neredeyse devletten büyük bir organizasyon, çöküyor bugünlerde... “Paralel” falan değil, bizzat cumhuriyetin içine sızmış, uykuda bekleyen ve göz göre göre büyümüş -büyütülmüş, beslenmiş- sıvazlanmış bir devlet!!!
Evet, şimdilik 70 bin kişi... Koca bir devlet yapısı, koca bir “ordu”, koca bir hazır kıta gibi... “Sız, büyü, bekle” diye nihai emre odaklanmış, beyni yıkanmış bir hazır “kıta...”
Yani Türkiye’deki şehirlerin en az üçte birinin nüfusundan fazla insan... Sıradan değil; inanmış, palazlanmış bir karanlık tehdidin tugayları, tümenleri, orduları varmış!.. Ve de “kalkışma”ya hazır mürit-militanları!..
Kimseye haksızlık etmedik, etmeyelim; bertaraf edilenlerin kaçı “gerçekten” cemaatçi, kaçı gerçekten “darbeci” mürit bilinmiyor... Ne yazık ki bu kadar büyük bir “görevden alma” dalgasında “yaş ile kuru”nun aynı anda yanacağından da kimse kuşku etmiyor...
En büyük endişe ise “terörist” ilan edilen “darbeci” bir örgütle mücadele edilirken, bu büyük tasfiyenin devletin cumhuriyetçi çalışanlarına ve masumlara yönelik bir kıyıma da dönmesi...
Umarım böyle bir oyun oynanmaz...
‘Sızıntı’ mı dediniz?..
Bir kez daha soralım; şehit kanı üzerinde kurulmuş bu şanlı cumhuriyeti yönetenler son “40 yıldır” nasıl bir gaflet ve ihanet batağındaymış böyle?..
Bir tane vatansever çıksın da söylesin be kardeşim; bu kadar mürit nasıl sızdırıldı devletin katmanlarına?..
Söyler misiniz; ilkokul mezunu bir köy imamının çevresinde nasıl oluştu bu devasa organizasyon?..
Devletin anlı şanlı, cakalı bakanları, vekilleri, valileri, emniyet müdürleri, generalleri, polisleri, siyasetçileri, milyarlarca dolara hükmeden işadamları ve kendileri “bavul” taşırken, ulusun vatansever yazarlarına bile “kurye” diye iftira atacak kadar zırvalayan sözde “gazeteciler” hangi kafayla gittiler Gülen’in peşinden?..
Ey Türkiye; bu nasıl bir sabır, bu ne vahim bir örgütlenme ve bu ne yıkıcı bir “Sızıntı?..”
Evet, cemaatin ilk yayın organının adında da vurgulandığı gibi, devleti utandırması gereken bir “Sızıntı”dır bu!..
Ev ev, sokak sokak ülkenin her köşesinde mürit-militanların el altından dağıttığı sıradan bir cemaat dergisinden bugünlere nasıl gelindi ey devleti yönetenler?..
Hiç kuşku yok artık; bu basit ve sıradan, kapatılacak bir “Sızıntı” falan değilmiş!..
“Samanyolu”ndan “Bugün”e, “abi- abla” demeden, “Zaman”ın her anı kullanılarak, 40 yılın her saniyesinde, derinlere kürek çekerek büyütülen bir devasa akıntıdır bu!.. Ta ki, “Okyanus”la bile bütünleşen bir akıntı!..
Devletin içine sızan, devleti kocaman ve her köşeden uzanan kollarıyla sıkıca içine alan ve nihayet “15 Temmuz” günü alelacele, devleti kendi içinde boğmaya çalışan “Sızıntı”larla büyümüş bir devasa akıntıdır bu...
Kirli, bulanık, sinsi, karanlık ve ne yazık ki masumların da canına mal olan çok kanlı bir akıntı!..
‘Abi’ler, gafiller!..
Eminim herkes bu köşede, iki gündür yinelediğimiz aynı soruyu sorup duruyordur; “Bu militan müritler devletin içine sızarken, devletin istihbarat birimleri neredeydi?..”
Sorunun yanıtı 15 Temmuz “darbe” girişimiyle ortaya çıkıverdi... Cemaat, Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanı ve Mili Savunma Bakanı’nın özel kalem ve “yaver”lik makamına kadar “sızmış”ken hangi istihbarat çalışacakmış ki?..
Genelkurmay İstihbarat Dairesi, Emniyet İstihbaratı ve önceki gün 100 elemanına görevden el çektiren MİT bile cemaat müritlerince kuşatılmışken, askeri liselere ve harp akademilerine sınav sahtekarlıklarıyla giren on binlerce öğrenciyi kim araştıracakmış?..
Kimse araştırmamış zaten!.. İşte Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın darbecilikten yakalanan ve “pişman”lık belirterek FETÖ’nün yapısını itiraf eden yarbay Levent Türkkan’ın anlattıkları:
“Ortaokulda cemaatin ‘abi’leriyle tanışmıştım. 1989’da Işıklar Askeri Lisesi’nin sınavlarına girdim. Cemaatteki abilerim sınav olmadan önceki gece, Bursa merkezde bir cemaat evinde soruları vermişlerdi. 1990’larda TSK’ya giren subayların yüzde 70’i cemaattir. Genelkurmay Başkanı Necdet Özel Paşa’yı da dinleme cihazıyla sürekli dinliyordum. Radyo diye tabir edilen dinleme cihazını hergün paşanın odasına koyup akşam da çıkarken alıyordum. Kendi hafızası vardı. Pili bir gün dayanıyordu. Haftada bir dolan cihazı cemaat abime götürüp veriyordum, boş olanları alıyordum. Arada sırada Genelkurmay Başkanı’nın odasına dinleme cihazı araması yapılıyordu. Doğal olarak ben bu aramaların ne zaman yapılacağını önceden bildiğim için cihazı koymuyordum.”
Evet; 40 yıl önce bu devletin kuşatılmasına karar verilmiş, 1990’larda TSK’ye büyük “Sızıntı” olmuş ve “abi”lerin elinde büyüyen mürit askerler, TSK’deki rütbe abilerine darbe yapmaya kalkışmış!..
Kimse şu karambolde sakın ola kendini kandırmasın; bu “paralelci-haşhaşiler” darbeci de, bu militan müritlerin devlet bürokrasisi ve orduya sızarak darbe yapacak kadar palazlanmasına göz yuman ve destek veren siyasetçiler ak kaşık mı?.. Hadi be oradan!..
https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac