DİPLOMASİ, YAYGARA ve ASIL TEHDİT!!!
Emperyalizmin bazen kirli, bazen kanlı ve genelde de rant planlarıyla süslenmiş işgal çemberi ikiyüzlü "diploması" ile dünya ülkelerini parmağının ucunda oynatırken, Türkiye sinsi bir kıskacın içerisinde ayakta durmaya çalışıyor...
Medya birkaç gündür Soçi zirvesine odaklanmış... Acaba Soçi'de ne konuşuldu, "Rusya ile Türkiye, Suriye'deki egemenlik konusunda anlaştı mı, Amerika bu konuda ne diyecek" derken, konu her zamanki gibi ABD ile Türkiye arasında kangrenleşen S-400'lere kilitlendi ve Erdoğan F-35 konusunda da kendince rest çekmeye çalıştı...
Geçmişte Irak karmaşasında olduğu gibi ve daha sonraları Libya meselesinde de yapıldığı gibi, Suriye konusunda da (bu ülkedeki iç karışıklığın başladığı 11 yıl öncesinden bu yana) yüzlerce uluslararası toplantı düzenlendi...
Yani emperyalizm, Suriye'de kan akıtırken, masada yaygara yapıp durdu...
Türkiye ile Rusya ve Türkiye ile Amerika arasındaki ikili görüşmelerin asıl gerekçesi de toprak bütünlüğünden çok, Suriye'nin nasıl paylaşılacağı meselesiydi...
İşte bu tartışma nedeniyle yüz binlerce kişinin öldüğü, onlarca şehrin yerle bir edildiği, milyonlarca insanın da (büyük bölümü Türkiye'ye olmak üzere) göç ettiği bir kaos ve tehdit ikilemi Suriye'yi bir bataklıkta tutmaya devam ederken, en yakın komşumuzun kaderi Soçi'deki masada bir kez daha tartışıldı...
Ancak konu Türkiye'nin çıkarları olunca ve "asıl tehdit" bertaraf edilmeyeceğine göre, Soçi zirvesi de oyalamaca ve aldatmadan öte gidemeyecek!..
Çünkü sanki sıradanmış gibi bir kenara atılan o "en önemli mesele" Türkiye için "asıl tehdit" olmaya devam ediyor?..
TERÖRÜ GÖZ ARDI EDEN OYALAMACA!..
Irak ve Suriye çıkmazlarının masada çözülmemesi birer kanıt olduğuna ve iki ülkedeki kaos sürdüğüne göre, sonucu olmayan bir diplomasi, zırvadan ibarettir her zaman...
Hele de siyasetçilerin masa başında ahkâm kestiği, iç siyaseti de oyalama peşinde oldukları göstermelik tutumlar "asıl mesele"leri örtbas edip sıradan konuları öne çıkarıyorsa ve medya da bunun üzerine tepiniyorsa, ülkelerin kaderini değiştirebilecek konular havanda su dövmekten ileri gitmiyor, gitmeyecek... Örnek mi istersiniz;
PKK, 15 Ağustos 1984'te terör eylemlerine başlayınca ve daha sonra Kuzey Irak'taki Kandil Dağı'nı üs olarak tutunca, uzun yıllar sınır ticareti ve ikili iş birliğinin sürdüğü Irak, Türkiye için bir kanlı karabasana dönüştü...
İki ülke arasındaki görüşmeler aksadı, büyük ticari girişimler durdu, bölge halkını ayakta tutan Habur'dan sınır ticareti baltalandı ve Irak artık Türkiye için bir terör üssü olarak tehdit olmaya başladı...
Irak ile Türkiye arasında son 35 yılda hem ilişkilerin düzeltilmesi hem de terörün sona erdirilmesi için yüzlerce diplomatik toplantı yapıldı ama ABD'nin işgalinin ardından başlayan kaosla birlikte; emperyalizm buradaki müzelerden merkez bankasına, yeraltı kaynaklarından petrol kuyularına kadar her şeyi yağmalarken en büyük darbeyi ne yazık ki Türkiye aldı...
Yani, Turgut Özal'ın deyimi ile bir koyup üç alamadı Türkiye...
Baksanıza; yapılan yüzlerce operasyona rağmen ve Irak yönetimi yüzlerce kez uyarılmasına rağmen, PKK, (Amerika'nın göz ardı etmesi nedeniyle) Kandil'i üs olarak tutmayı sürdürüyor, terör sadece oradan değil, Suriye'de de örgütlenerek memleketimizi vurmaya devam ediyor...
Peki; diplomasinin aynı zamanda laf cambazlığı ve uyutmaca, kandırmaca stratejisi olduğunu kanıtlayan tehdit bu kadar mı?.. Ne yazık ki değil...
SOÇİ, OFİS, GARK-GURK!!!
Soçi'de bir kez daha masaya yatırılan Suriye meselesi girdapta durmaya devam ediyor... Emperyalizm "parçala-yönet" stratejisini Irak'tan sonra uygulamaya koyduğu Suriye'de Esad'ı yenemeyince, diplomatik oyunlarını daha çok sahnelemeye başladı...
Bir taraftan da bu ülkenin sınır kesiminde, PKK'dan IŞİD'e, tarikatlardan aşiretlere kadar egemenlik savaşındaki unsurlar Türkiye'ye karşı cirit atmaya devam ediyor;
İşte tıpkı Irak'ta olduğu gibi, Suriye'yi de karıştıran ve milletleri birbirine düşüren emperyalizm... Bölgeyi yağmalayan, kuklalar yaratan emperyalizm...
Ve ne tuhaf ki oradan rant elde eden yine emperyalizm!..
Türkiye ise bir yandan, Suriye sınırda konuttan eğitime, sağlıktan güvenlik örgütlenmesine kadar bir dizi önlem alırken, diğer yandan da neredeyse 100 milyar dolarlık kaybı nasıl karşılayacağını düşünüyor...
Velhasıl, Amerika ile Rusya'nın "ileri karakol" yapmak için çırpındığı Suriye kendini toparlamaya çalışırken, Türkiye'nin yaptığı onlarca operasyona rağmen, önceki diplomatik zirvelerde olduğu gibi Soçi'de de göz ardı edilen "asıl tehdit" acı bir gerçek olarak masada durmaya devam ediyor!..
Emperyalizmin unsurlarına sormak lazım; Rusya-Amerika-Avrupa Birliği kendi çıkarlarının kavgasını masada sürdürürken, Türkiye'nin yanı başındaki IŞİD ve PKK tehdidine karşı ne yaptılar ve ne yapacaklar?.. Soçi'de, bunun üzerinde ısrarla neden durulmadı acaba?..
Yazının başında dikkat çektiğimiz "asıl tehlike" ve göz ardı edilen sıkıntı budur işte...
Daha geçen hafta, bir kez daha Amerika'yı PKK'ya ve teröre destek vermekle suçlayan Erdoğan, Soçi'de de aynı tehdidi gündeme getirirken iki önemli kanıta da dikkat çekmişti;
Biri Ankara'nın çok tehlikeli bulduğu ve PKK'ya desteği nedeniyle terör örgütünün plaketle onurlandırdığı Biden'in danışmanı Brett McGurk...
Erdoğan, "Bu şahıs terör örgütlerinin sevk ve idaresini yapıyor. Beni ciddi manada rahatsız ediyor" demiş McGurk için..
AKP liderinin rahatsız olduğu ikinci konu ise PKK/YPG'nin Rusya'da bir "ofis"inin bulunması!..
Şimdi sormak lazım; emperyalizm bir yandan bölücü-gerici örgütler için kamplar kurarak, düşmanlara para ve silah yardımları yaparak, teröristleri kamplarda eğiterek ve Rusya'da olduğu gibi "ofis"ler açarak PKK'ya destek verirken, Türkiye'ye karşı 40 yıllık "terör"ün göz ardı edildiği "diplomasi" zırvaları, sinsi birer oyundan öteye gider mi?..
https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac