DİYECEK SÖZÜMÜZ VAR!
Sırtımızdaki basıncın arttığını her gün biraz daha hissederek baştan kayıt düşelim. Her şeyi doğru yapan, her konuyu doğru kapan, her şeyi bilenlere göre; ihracat, istihdam, üretim ve yatırım alanlarında cumhuriyet tarihinin rekorları kırılmış. Bu arada olup bitenler karşısında iyimser olanlara gıpta ile bakmamak ne mümkün!
Bu köşede ısrarla sıklıkla vurguladığımız gibi açlık ve yoksulluk sınırları arttıkça artık kimse hayret etmiyor. Açlık sınırı 6 bin, yoksulluk sınırı 20 bine dayanmış. Olsun. Nasılsa yok. Başımıza gelenlerle başa çıkamadığımız için duyarsız mı olduk ne? Konser iptalleriyle sindirme politikalarıyla, madenciliğe kurban edilen yeşil alanlarla, Atatürk Hava Limanı ve Salda gölünün başına gelenlerle geçip gidiyor günler…
Ülkemizde 13 milyona yakın genç var. Hayli büyük olan bu sayı ülke nüfusunun yüzde 15.3’ü demek. Öyle ki Finlandiya’nın, Norveç’in, Slovakya’nın nüfusunun toplam sayısı bizim gençlerimizin sayısı kadar ediyor. Genç nüfusa sahip olmak çok iyi! Ancak gençlik; Enerji, atılganlık, yaratıcılık, direnç, dinamizm, umut, coşku demekken! Geleceğini göremeyen, önüne net çözümler konulmayan, gençlerin yüzde 28.3’ü ne işte, ne okulda iken! Günü kurtarma politikalarıyla zaman geçip gidiyor, çözüm bulunacağına çözümsüzlük artıyor, bu koşullarda yüzde 73’ü ülkeden gitmek istiyorken! Genç işsizliği için yönetimin acil önlemi nedir? Diye sormayalım mı?
MEB Londra’da konuşurken; “Bizde 1.2 milyon öğretmen var. 1 milyon Suriyeli öğrenci var. 150 ülkenin nüfusundan çok öğrencimiz var.” demiş. Sn. Bakana iyi hoş da eğitim öğretim, müfredat, derslik, kapatılan köy okulları, alt yapı hakkında da bilgi verir misiniz? Yine TÜİK verilerine göre işsizlikte Avrupa’da 8. G20 ülkeleri içinde 3.sırada yer aldık! Genç işsizlik yüzde 21.2’ye dayandı bu konular hakkında ne düşünüyorsunuz? Diye sormayalım mı?
Mutluluk yakıtları boşaltılan, alım gücü iyice azalan yurttaşa, “Çok eziliyoruz, çok üzülüyoruz!” diye yakınan emekliye; “Karpuz ekin, domatesi kilo yerine taneyle alın, evinizde atlet yerine battaniyeyle oturun, et pahalıysa kuzu kesin, soğan ekmekle idare edin. Krediyle ev alın!” diyen yöneticilere! Oldu! Başka bir emriniz var mı diye sormayalım mı? Ya da karpuzun dilime, yağın bardağa, domatesin taneye düştüğü günümüzde; Cumhuriyet’ten Kemal Urgenç’in içimizden geçenleri dile getirdiği sözleri karşısında düşünmeyelim mi? Erkek karısına gazeteyi okuyor; “Büyük fırsatlar ayağımıza gelmiş. Patates soğanı şimdi al, 6 ay sonra taksitle ödeyin diyorlar!”
Eksik ve yanlış tarih bilgisiyle, temelsiz dayanaksız, çarpık bir tarih bilinciyle konuşmanın moda olduğu günümüzde; Gıda fiyatlarının el yaktığı, zamların her ay yeni rekor kırdığı, mutfak enflasyonunun yüzde 160’a dayandığı ülkemizde! Ortama olağanüstü dinamikler hâkimken, olağan dışı çabalar yetmezken, yetkin olmayanların yetkili olması önlenemezken! Yıllık enflasyonla, enflasyon liginde Avrupa birincisi, dünya altıncısı olarak rekora koştuğumuz için sevinmeyelim mi?
Özetle! Bilimi ters yüz eden önerilerle, somut gerçekleri alt üst eden çelişkiler yumağı açıklamalarla, tabanı kollayan ilişkiler ağıyla heba edilen yıllar sonunda derinlerde yatan kaygılarımızı, korkularımızı, haklarımızı dile getirmeyelim mi?
Şimdi Kolombiya’dayız!
Biz Büyük Atatürk’ün resmi kurumlardan resimlerini, okul bahçelerinden büstlerini, stadyum ve havaalanlarından adını kaldırırken! Dünyanın öbür ucundan Kolombiya’dan kadın dışişleri bakanı Marta Ramirez bizim dışişleri bakanına dedi ki; “Atatürk, seçim ve demokrasi açılımlarıyla büyük bir miras bıraktı, kadınlara haklar tanıdı. Onun yolunda yürüyeceğiz, onun yolundayız.” Bakan Çavuşoğlu’nun ne dediği duyulmadı!
Yine Kolombiya Cumhurbaşkanı Ivan Dugue Marguez Bahçeşehir Üniversitesinde yaptığı; “Atatürk’ün Düşünce Mirası” konulu konuşmasında; “Siyası kariyerimde ve bir cumhurbaşkanı olarak Atatürk’ten bana ilham veren birçok dersler aldım. Biyografisini elime aldığım andan itibaren O’nun özenli vizyonunun derinliğine inmeye başladım. Her zaman eğitime inanan biriydi. Biz son 4 yıldır O’nun yolundan giderek, ondan ilham alarak toplumsal uçurumu kapatmaya çalışıyoruz. Bizde kadınlara ilk kez oy kullanma hakkı 1958 yılında verildi. Oysa Atatürk bu vizyona yıllar önce sahipti.”
Büyük Atatürk’ün bilinçaltımıza kök salan ve derinden özlemini duyduğumuz bilimi, ilimi, düşünce üretmeyi, çağdaş değerleri ve emeği savunan öğretilerini eloğlu nasıl içselleştirmiş! Hayret edip, hayranlık duymamak mümkün değil.
Özetle! Tarihe düşülen önemli belgeler niteliğindeki bu bilgilendirmeler, açıklamalar da olmasa olup bitene nasıl katlanır, ya da tarihe nasıl kayıt düşeriz?