DOLAR TAHTINDAN İNDİRİLEBİLİR mi? - 1
Doğu Perinçek, geçen salı “Dolar saltanatı yıkılıyor” başlıklı yazısında ABD’nin ekonomik gücünü giderek kaybettiğini, askeri güç bakımından da son bölgesel savaşlarda hep yenilerek tartışmalı duruma geldiğini öngörerek doların saltanatının yıkılacağı kanaatini belirtmişti. Doların tahakkümünün yıkılması hususu öteden beri kendisinin dile getirdiği bir konu.
Bu görüş iddialı bir görüş mü? Yoksa tartışılabilir gerçekçilikte mi? Biz de bu yazıdan yola çıkarak doların tahtından indirilip indirilemeyeceğini, indirilemezse bile gücünü kaybedip kaybetmeyeceğini, avronun dolara karşı üstün hale gelip gelemeyeceği, doların uluslararası para birimi olmaktan çıkarsa yerine hangi sistem koyulabileceğini, Çin ekonomik anlamda güçlenirken Yuan doları alt edebilir mi, herkes kendi parası ile dış ticaretini yapabilir ve borç alabilir mi, sorularına genel çerçevede yanıt bulmaya çalışacağız.
Aslında 1973’den beri dolar üzerinde yapılan tartışmalar ve avronun önemli para birimi olarak 1999’dan beri dünya para sistemine girmesi, doların dünya para birimi olmaktan çıkması gerektiği veya çıkacağı konusunda görüş ve analizleri hep canlı tutmuştur.
Yukarıdaki soruların cevabını verebilmek için Bretton Woods’tan başlayarak uluslararası para sistemlerini gözden geçirmek gerekiyor.
1946 yılında Bretton Woods konferanslarında ikinci dünya savaşından güçlenerek çıkan ABD’nin isteği doğrultusunda dolar uluslararası para sisteminin birimi haline geldi.
Bu konferansta IMF ve Dünya Bankası kuruldu.
Anlaşmayı imzalayarak IMF’ye üye olan her ülke parasını sabit kurdan dolara bağlamıştı. Bu sabit kura ‘dolar paritesi’ deniyordu. ABD doları da 31 gram olan onz altına bağlanmıştı. Bir ons= 35 dolardı. Her ülke kendi dolar paritesi en fazla yüzde 1 üst ve alt olmak üzere dalgalanmaya bırakabiliyordu.
Bu anlaşma ile ABD dünya merkez bankası durumuna getirmişti. Dolar artık bir ‘değer ölçüsü ’ idi. Uluslararası ödemeler, borçlar ve alacaklar dolarla ölçülüyordu. Diğer yandan ulusal merkez bankaları piyasada dolar alım satımı yaparak dolar paritesini sabit tutmaya çalışıyorlardı. Bu da dolar ‘müdahale parası” haline getirmişti. Diğer yandan ülkelerin merkez bankaları dış rezervlerini dolarla tutuyordu. Bu da doları “rezerv para” statüsüne getirmişti.
Doların bu pozisyonları ABD’nin dünyanın en büyük ekonomik ve askeri gücü olmasından kaynaklanmıştı.
DOLARDAKİ İNİŞLER ÇIKIŞLAR
Sistem göreceli olarak iyi işliyordu. 1950 yılında dünyada bir dolar kıtlığı baş gösterdi. ABD’nin dış ödeme açıklarının büyümesi ile dolara olan güven sarsıldı. Bu noktadan itibaren altın öne çıktı.1960 başlarında spekülatörler dolar rezervlerinin altın stoklarını aştığını görerek dolardan kaçıp altına hücum ettiler.
Altın rezervlerindeki azalma doların aşırı değerlenmesine yol açtı. Ama burada ilginç olan şuydu: Dolar başka bir paraya bağlanmadığı için doların değeri düşürülemiyordu (devalüasyon). Bunun için diğer ülkelerin paralarının değerini artırmaları gerekiyordu. Yani revalüasyon yapmaları şarttı.
Bu noktada ABD büyük ödeme fazlalarına sahip Almanya ve Japonya’ya paralarını dolara karşı revalüe etmeleri için baskı yaptı.
1971 yılına kadar ülke paralarında ve dolarda dalgalanmalar sürüp gitti. 1971 yılında Nixon altın konvertibilitesini durdurdu. Yani altın penceresini kapattı. Başka bir deyişle altın ile doların ilişkisini kesti.
Kur ayarlamaları ve spekülasyonlarla geçen son yıllardan sonra 16 Mart 1973 yılında Avrupa ülkeleri sabit kurdan paralarını birbirine bağlayarak doları dalgalanmaya bıraktılar.
Bu, Bretton Woods sisteminin sona ermesi demekti. Bu tarihten itibaren günümüz para sistemi devreye girdi. IMF’in 1976’da belirlediği koşullara uymak kaydıyla dileyen ülke dilediği para sistemini uygulamakta serbest hale geldi.
1973-GÜNÜMÜZ
Bu dönemin en önemli gelişmesi Avrupa Para Birliği’nin kurulmasıdır.
7 Şubat 1992 tarihinde yapılan Maastrich Anlaşması ile 1 Ocak 1999’dan sonra avro tek para birimi haline geldi. 1999-2002 arasında avro sadece bankacılık ve finans işlemlerinde kullanılan kaydi (hesap) para idi. 2002’den sonra fiziki varlığı ile de tedavüle girdi. Şu anda 27 ülkenin para birimi eurodur.
Avronun devreye girmesi dolara karşı yeni bir para sistemi gerçekleştirmektir. Av ro-dolar savaşında petrolü olmayan Avrupa’nın dolarla petrol alması nedeniyle üstünlük şimdilik dolarda gözükmektedir.
Tartışmalar şu başlıklar altında olmaktadır:
1- Rusya ve diğer bazı ülkeler euro sistemine geçer mi, geçerse ne olur? Yani Avrupa Para Birliği genişletilebilir mi?
2- Para sepeti yaparak yeni bir para birimi oluşturulsa işler mi?
ABD, Çin, Japonya, AB ülkelerinin gibi seçilecek ülkelerin dünya dış ticaret hacmindeki nispi ağırlıklarına göre bir sepet yapmak.
3- IMF SDR (özel çekme hakkı = bir ülkenin diğer ülkenin merkez bankasından o ülkenin ulusal parasını çekmesini sağlayan haktır) dünya para birimi haline gelebilir mi?
4- Doların matbaa baskı maliyeti ile tüm ülkelerden mal ve hizmet satın alarak büyük kazanç sağlamasının önüne nasıl geçilebilir? Tüm dünya ülkeleri Bretton Woods gibi yeni bir anlaşma yapabilirler mi?
5- Bölgesel bazda her ülke kendi parası ile dış ticaret yapabilir mi?
6- Uluslararası para sistemleri küresel kapitalist sisteminin işleyişi dışında bağımsız bir sistem olarak düşünülebilir mi? Dolara karşı para sistemlerinin dünyada kabulü nasıl sağlanır? Hangi güç dengeleri buna izin verebilir?
7- Dijital para yaygınlaşıp dolara rakip olur mu?
8- Geleneksel takas sistemine(kliring) -bölgesel de olsa- dönüş olur mu?
Aslında tüm tartışmalar çok önemli bilimsel çalışma ve makale konusu. Biz burada dikkat çekici konuları genel olarak ortaya koymaya çalışacağız.
Devam edeceğiz..
https://twitter.com/MPamukoglu
https://www.facebook.com/mustafa.pamukoglu.90