DÜN 24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ İDİ…

DÜN 24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ İDİ…

Millet mekteplerinin açılışı, Gazi’ye “Başöğretmen” unvanının verilişi gibi tarihler esas alınarak Atatürk’ün doğumunun 100. Yılı olan 1981 yılında ülkemizde ilk kez kutlanan ve dün 38 yaşına giren “Öğretmenler Günü” nedeniyle kırıklarla dolu eğitim karnemizi masaya yatırmak istedim…

Her kademede beni ve kuşağımı eğiten, her konudaki duyarlılıklarıyla farkındalık yaratan, yüreğimde ve anılarımdaki yerleri çok derinlerde olan,  izlerini yollara, yıllara yaydığımız, onlara ait tüm anıları yüreğimizin toplumsal güzellikler müzesinin en orta yerinde taptaze sakladığımız, dokundukça gözlerimizi dolduran ve bizleri donatan hocalarımızı bir yazıyla anmak, vefa selamı sunmak istedim…

Öncelikle yaktığı ateşle yüreklerimizi ısıtan ve ışıtan BAŞÖĞRETMEN Gazi Mustafa Kemal’i bir kez daha minnetle, saygıyla, özlemle anmak istedim…

Cumhuriyet bilincini ve Atatürk sevgisini kutsal ve ulusal bir emanet gibi taşıyan ve ülkemizin geleceği olan çocuklarımızdan sorumlu olan tüm öğretmenlerimizi sevgiyle selamlamak istedim…

Kuş uçmaz kervan geçmez yerlerde, karda- kışta- yağmurda- çamurda kapanan yolda, akmayan suda,  okulunu boyayan, sobasını yakan hizmet sevdalısı eğitim emekçilerini aydınlığa attıkları yürekli adımlar için kutlamak istedim…

Geçirdiği kaza sonucu bastonla yürüdüğü için öğretmenlik hakkı elinden alınan; “Öğretmenlik benim hayatımdır, hayatım çalınmış gibi, sınıfımı geri verin!”  diye dilekçe yazan öğretmen Filiz Atacan’ı yoğun duygularla hatırlatmak istedim…

“Bütün matematik sorularını hemen çözüyorum. Ancak bu maaşla çocuklarımı okutmak, kirayı denkleştirmek, mutfağa yetişmek, aile bütçesini dengelemek, önüme gelen ve çözemediğim en zor problem. Yazın fındıkta çalışıp, kışın pazarlarda kazak satıyorum. Ama ailecek dışarda bir yemeğe, bir tiyatroya gitmişliğimiz yoktur” diyen matematik öğretmeni Yaşar Berberoğlu’na “haklısınız hocam!” demek istedim…

İstanbul Kartal’da özel bir okulda Biyoloji öğretmeni olarak çalışan ve tahta başında kalp krizi geçirerek yığılıp kalan, kendisini hastaneye götüren arkadaşlarına; “Ders yarım kaldı, hastane çıkışı tamamlarım artık!” diyen 25 yaşındaki Atalay öğretmenin bu yürek burkan sözlerini meslek aşkı ve iş disiplini olarak gördüğümü belirtmek istedim…

Gaziantep’te çalıştığı okulda yönetimin durmadan; “Yaşamın pamuk ipliğine bağlı” şeklindeki sözlerine dayanamayarak ölümü seçen Saadet Öğretmeni anmak istedim…

Okulları açık olmadığı halde her gün önlüklerini giyinip, çantalarını alarak okullarının önüne gelen; “Belki biz görünce okulumuz açılır diyen” Siverekli öğrencilere! Biliyor musunuz? Bu davranışınızla başımı önüme eğdirdiniz demek istedim…

MEB’e göre çok az, muhalefete göre 500 bin, gerçek kaynaklara göre 700 bin atama bekleyen öğretmen varken, 130 bin sözleşmeli, 100 bin ücretli öğretmen kalbi çarpa çarpa kadro beklerken ilgili bakanın; “60 bin dolayında öğretmen ataması için hazırlık yapıyoruz” dediği eğitim gerçeğimizi yazmak “hüner” (!) ister demek istedim…

Öğretmenlerin yüzde 70’inin ek iş yaptığı, yüzde 71’inin kirada oturduğu, yüzde 75’inin meslek hastalıklarına yakalandığı öğretmen gerçeğimizi, bir köşe yazısına sığdırmak ne zormuş demek istedim…

Duruşuyla, bilgisiyle, dış görüntüsüyle örnek olan, sözleriyle ve alt yapısıyla yüreğe dokunan, bizleri ülkemizin; tarihsel- kültürel- toplumsal- sanatsal- siyasal gerçekleriyle yüzleştiren- buluşturan öğretmenlerime yıllar sonra da olsa teşekkür etmek istedim.

Özetle bizlere Cumhuriyet değerlerini aşılayan, laik, aydın, bilimsel ve eşitlikçi düşünceyle bizleri buluşturan, Atatürkçülüğün ne olduğunu öğreterek yolumuzu açan- aydınlatan eli öpülesi öğretmenlerimizin bir kez daha ellerinden öpmek istedim. Onlardan etkilendiğimiz için mi öğrencilerimizi etkiledik diye düşünürken, onlara; Cumhuriyet kuşağının bir ferdi olarak ülkeme olan borcumu ödemek için elimden geleni yaptığıma ve yapacağıma söz veriyorum demek istedim…