ANALİZ
Dünya ile kafa mı buldular?
“Bu işin sonu kötü. Üçüncü dünya savaşı mı geliyor?”
Olayın ilk sıcak anlarında Tele1’de canlı yayındaydım.
Henüz bölük pörçük bilgiler geliyordu.
Buna karşı içimde bazı şüpheler vardı.
Öncelikle “süper Amerikan güvenlik sisteminin” adeta çökmüş olmasını aklım pek almamıştı.
İran’ın balistik füzeler attığı üslerden biri çok değil, tam bir ay önce Şükran Günü’nde Trump’ın ziyaret ettiği üslerden biriydi.
Trump’ın güvenle gittiği bir üsse füze saldırısı olması tuhaf geliyor ister istemez.
Sabah yayınında açıkçası biraz da çekinerek bunları anlattım izleyiciye.
Hatta “Burada durur bu iş. İran’ın, Amerika ile baş edecek askeri gücü yok aslında” dedim.
İlerleyen saatlerde durum biraz daha netleşti.
Önce İran tarafı “Çok ağır hasar verdirdiklerini, en az 80 Amerikalı terörist askerin! öldüğünü, çok sayıda askerin de yaralandığını, üslerin çok ağır hasar gördüğünü” ileri sürdü.
Bize göre akşam saatlerinde ise Amerika Başkanı Trump, kameraların karşısına geçti ve gayet güleç bir yüzle “Tek kaybımız bile yok, yaralı bile olmadı, ayrıca üslerde çok az bir hasar var” dedikten sonra ekledi; “Zaten erken uyarı sistemi sayesinde buradaki bütün personelin güvenliğini almıştık.”
Garip değil mi? Madem erken uyarı sistemi çalışmış, füzeleri gelmeden imha eden “o meşhur güvenlik sistemi” neden çalıştırılmamış acaba?
Sonuç olarak şunu görüyorum; “Karşılıklı ağız dalaşının bir anda fiili bir çatışmaya dönmesi, iki ülkedeki liderlerin de işine geldi. İran’daki protestoların önü kesildi, birlik ve beraberlik ruhu öne çıkarılarak muhalefetin sesi kesildi. Amerika’da ise azil talepleri şimdilik rafa kaldırıldı.
Tabii aslına bakarsanız zaten daha uzun süreli bir silahlı hesaplaşmanın öncelikle İran’a hiçbir faydası yok. Çünkü Amerika’nın silah gücü, İran’ın bütün ekonomik değerlerini birkaç saat içinde ortadan kaldıracak güçte.
İran’ın ise Amerika’ya saldıracak durumu yok. Yakın çevredeki askeri tesislerine saldırabilir belki ama onları imha edecek teknolojileri ise yok.
O halde sanki bu iki ülke tüm dünya ile kafa mı buldular?
Belki kafa bulmadılar ama Amerika, İran dışındaki herkese “Beni çok öfkelendirme, gücümü kullanırım” mesajı vermiş oldu.
Bu konuda Rusya’nın duruma müdahil olacağını düşünenler de bana göre yanılıyor, çünkü Rusya da ağız dalaşının ve ticari savaşın önüne geçerek silahlarını ateşleyecek cesareti gösteremez, bunun yaratacağı sonucu hayal edemez.
Peki bundan sonra ne olur?
İran, muhtemelen “çok yüksek perdeden” bağırıp çağırmalarını sürdürecektir.
Hatta “Henüz intikamın tamamını almadık, devamı gelecek” açıklamalarını da sıkça yapabilirler.
Çünkü bu coğrafyadaki halklar çok rahat kandırılıyor.
İran’ın bu üst perdeden bağrışmaları artık dünyaya değil, kendi halkına yönelik olacaktır.
Ki zaten İran halkı, Amerika’dan fena halde intikam alındığına inanıyor.
İran yönetimine lazım olan da bu değil mi?
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
Her yapılan Birleşmiş Milletler kararlarına uygun!
Amerika, İranlı generali öldürdü.
Bu eylemini Birleşmiş Milletler Şartı’nın 51’inci maddesine dayandırdı.
Bu maddeye göre; her devlet kendini savunmak için orantılı önlem alabiliyor.
Ardından İran, Amerikan üslerine füzeler attı.
Onlar da gerekçe olarak Birleşmiş Milletler Şartı’nın 51’ini maddesini gösterdi.
AKP iktidarı, Libya’ya asker göndermeye karar verdi.
Saraydan, Meclis’e onaylanması talimatıyla gönderilen tezkerede asker gönderme gerekçesi Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2259 (2015) sayılı kararına dayandırıldı.
Bu kararda, Erdoğan’ın sevdiği İhvancı yönetimin BM tarafından meşru sayıldığı belirtiliyor.
Sonuç olarak kim ne yaparsa yapsın bunu mutlaka Birleşmiş Milletler’e dayandırıyor.
Yani Birleşmiş Milletler bir anda her şeyin koruyucusu haline getirilmiş oluyor.
Tabii benim kafam karışıyor bu durumda.
AKP Genel Başkanı, her seferinde Birleşmiş Milletler’i eleştiriyor, “Dünya beşten büyüktür” diyor.
Anlamıyorum, dünya mı beşten büyük, beş mi dünyadan bu durumda?
ŞAŞIRDIM
Başörtülü olunca ne oluyor anlamadım
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, önceki akşam bir kanalda soruları cevapladı.
Programdaki üç yandaş sözde gazeteci cep telefonlarına gelen soruları sordular İmamoğlu’na.
İmamoğlu, kibarca bu tetikçilerin kasıtlı sorularını püskürtmeyi becerdi.
Bu arada İmamoğlu’nun tetikçilerin CHP’yi karıştırmaya yönelik sorularından birine verdiği cevap ilgimi çekti.
Şöyle dedi İmamoğlu; “Bu ülkede alın teri, liyakat ve başarılı olma duygusu tamamen yok olmuştur. Bu ülkede kimin yeğenisin, hangi partilisin, partiye üye oldun mu, işe gireceksen o partiden kaydını sildir, bu ne yahu! Başörtülü ise ona iki kat daha ilgi göstermeye çalışıyorum. Ben bir iddiayla geldim, bu şehrin insanlarını barıştıracağım. Yüzde 55 kadın girdi işe biliyor musunuz? İSPARK’ta hiç kadın yoktu. İki defa ilan açtık, sadece kadın alıyoruz diye.”
İyi güzel de başörtülü kadına neden iki kat ilgi gösterilir ki? Kadın kadındır.
Başı kapalı olunca ekstra ilgi gösteriliyorsa bunun adı ayrımcılıktır.
Hayret ettim yani.
ÇOK GÜLDÜM
Sosyal medyayı sallayan İran Amerika geyikleri
Sosyal medyadaki pek çok kişi hesapta dünyanın yüreğini ağzına getiren “İran-Amerika dalaşmasının” sahte olduğuna inanıyor.
Dün sosyal medya ağlarında dolaşmaya başlayan “Geyik muhabbetini” henüz görmemiş olanlar için sunmak istiyorum;
Trump: Sen kaç FÜZE atarsın?
İRAN: 10 yeter mi?
Trump: Yeter şimdilik.
İRAN: Tam olarak nereye atalım?
Trump: Bizim boşalttığımız üslere sallayın.
İRAN: Mantıklı.
Trump: Koordinatları veririz, yanlış olmasın.
İRAN: Ayıpsın bizde yanlış olmaz, ne diyorsak o.
Trump: ÖPTÜM CANIM.
İRAN: Bye.
★ ★ ★
İRAN: Bir şey daha soracaktım.
Trump: Sor canım.
İRAN: 80 ABD askeri öldürdük diyelim mi?
Trump: De canım. Yalandan kim ölmüş.
İRAN: Tmm cnm.
Trump: Tmm cnm. Biz bir gün sonra yalanlarız, maksat dünya ekonomisi şöyle bi zıplasın.
★ ★ ★
İRAN: Tekrar rahatsız ettim de bro. Size ateşlicez derken Ukrayna uçağını düşürdük.
Trump: Ohh yeah! Gündem değişti desene.
İRAN: Allah’tan savaşmıyoruz ya kardeşim. Cenazede 80, uçakta 180 derken savaşmadan 300 adam gitti nerdeyse.
Trump: Camooon maaan! Sıkma canını.
İRAN: Cansın.
KOMİK
Türkiye gibi düşününce böyle oluyorlar
New York’un kalbi sayılan Manhattan’da yükselen bir Türk gökdeleni var.
Bilal Erdoğan’ın himayesindeki TÜRKEN Vakfı, 50 milyon dolara mal olacak bir Türk Evi inşa ettiriyor.
Ancak bu gökdelen inşaatı, Belediye İnşaat Dairesi tarafından durdurulmuş. Manhattan’da ‘300 East 41st Street, New York, NY’ adresindeki binanın inşaatında bazı usulsüzlükler olduğu ileri sürülmüş çünkü.
Nedir bu usulsüzlükler acaba?
Şunlarmış: “İnşaatın etrafında güvenlik ağı yokmuş, acil durumlarda tek çıkış varmış. Bu çıkışın da önünde inşaat artıkları duruyormuş, inşaat sahası bakımsızmış. Çalışma saatleri dışında çalışılıyormuş, hafta arası saat 7’den önce çalışmaya başlanıyormuş. Çimento kamyonu bir arabaya
çarpıp zarar vermiş, malzemeler kaldırıma yayılmış. Geceleri ışık konmuyormuş, yayalar sokakta yürümek zorunda kalıyormuş, İnşaat izinsiz bir şekilde hafta sonları da devam ediyormuş.”
Şimdi AKP’li birinin Türkiye’deki inşaatı bu eften püften! bahanelerle durdurulmaya kalkışılsa ne olur?
Ne olacağı var mı, inşaatı durdurmaya kalkan anında perişan edilir.
New York’taki gökdeleni yapanlar, “Nasıl olsa arkamızda saray var, bize bir şey olmaz” diye sanki Türkiye’de yaşıyorlarmış gibi düşünmüşler besbelli.
https://twitter.com/can_atakli_