"DUVAR"a YAZILAN SON MESAJ!..
Ve uzaklarda bomba sesleri belli ki, duvarlarda titreyen kireci de döküveriyor çamura bulanmış ayak diplerine...
Oysa yüzünde tebessüm eden bir hüzün var "duvar"ın önünde oturan o genç adamın...
Korku yok yüzünde, belli ki hüznünü bakışlarında yoğuran bir hasret hâkim olmuş tertemiz çehresine...
Vatan hasreti, aile hasreti, yavuklu hasreti, kardeş hasreti, arkadaş hasreti... Ne derseniz deyin; uzağa bakan bir hasret var gencecik, pırıl pırıl ve umut dolu gözlerinde...
O hasret ki, vatan aşkının arkasına atılan, o hasret ki memleketi her şeyden üstün tutan...
Ve korkuyla alay eden bir manzara da nakşolmuş delikanlının çelik gibi bakışlarına...
Çektirdiği tüm fotoğraflarında dimdik, korkusuz, atak ve göreve hazır duruyor o genç adam...
İşte o delikanlı, ömrünün baharına damga vuran kararlılığıyla son mesajını da hiç düşünmeden ardındaki "duvar"a yazıvermiş...
Ve de kaderini rest çeker gibi nakşedercesine, poz vermiş o beyaz "duvar"ı süsleyen veda mesajının önünde...
Türkiye; Afrin'de önceki gün 7 arkadaşıyla birlikte can veren Nazilli nüfusuna kayıtlı 23 yaşındaki astsubay Mehmet Dinek'i işte bu yürek dağlayan fotoğrafıyla anımsayacak...
Ve bir şehidin; "kader"inin imzası gibi Afrin "duvar"larına cesurca yazdığı son mesajı da hiç ama hiç unutulmayacak;
"Biz öldük mü ki vatan bölünsün?.."
Şehidi gizleyen yandaş!..
Şehit Mehmet Dinek, yiğitliği gibi "kader"ini de gizlemedi, titremeyen elleriyle cesurca "duvar"a yazdı...
Peki ya kalemleri korkudan titreyenler onun "şehadet" haberini yazarken ne yaptılar acaba?.. Yanıtı çok basit;
Yolsuzluğu gizledi bu medya; rantı gizledi, memleketin nasıl soyulduğunu, yandaşlığın nasıl da kirli zenginler yarattığını gizledi...
Hırsızları gizledi bu medya; memleketi özelleştirme furyasıyla talan edenleri, millete küfür eden ahlaksız iş adamlarının vergi oyunlarını, peşkeşi, yağmayı, savurganlığı gizledi...
Atatürk'e namussuzca-ahlaksızca saldırıları gizledi bu medya; rüşveti, adam kayırmacılığı, torpili, yandaşlığın iğrenç güzergahlarını ve tüyü bitmemiş yetim haklarının gasp edilmesini örtbas etti bu medya...
Seçim oyunlarını, sandık yalanlarını, cemaat kuşatmasını, gericiliği-bölücülüğü hasıraltı etti bu medya...
Hileyi, gaspı, haksızlığı gizledi; zalimliği, ihaneti, yalanı, velhasıl son 15 yılda memleketin yararına ne varsa bir çırpıda, utanmadan-arlanmadan gizlemekten kaçınmadı bu medya...
"Matbuat"ın "basın"a, "medya"nın "yandaş"lığa pervasızca savrulduğu bir ihanet sürecinde, gizlemek, örtbas etmek, görmemek ve göstermemek için çaba harcanmayan tek mecra kalmıştı; o da "şehadet..."
Dün bir kez daha kanıtladılar ki; anlı şanlı, bol yalanlı Türk medyasının yandaşlık çukurundaki temsilcileri "şehit" haberlerini gizlemek için yine bin bir takla atmaktan kaçınmamıştı...
Bakınız dünkü yandaş gazetelerin utanç verici birinci sayfalarına... Göreceksiniz ki, manşette "başkomutan"lık ve kahramanlık naraları ve her zamanki gibi sayfanın en altında, "Afrin'de 8 şehit" haberi...
Bre zalimler; hadi "basın özgürlüğü"nü ayaklar altına aldınız, "şehit" haberlerini gazete sayfalarının en altına atmaya vicdanınız nasıl el verdi?..
Diyeceksiniz ki; "Şehadetini 'duvar'a yazan Mehmet Dinek'in cesaretinin zerresi yok ki onlarda?.."
Kayıp silah, "bomba haber!.."
Konu madem, kaybetmek, yok etmek, "göstermemek" o halde memleketi bir kez daha şaşırtan şu "kayıp silah" meselesine de dikkat çekelim...
Türkiye son iki yılda milyonlarca silah ruhsatı dağıtılan bir ülke olunca, silahtaki "kayıp" vakaları daha da önem kazanıyor, "kuşku"lar büyüyor, bu şaşırtıcı haber de işte bu nedenle sorgulamayı zorunlu kılıyor!..
Evet; insanı ürküten haberi okuyunca, memleketin özellikle güvenlik açısından neden bu kadar başıboş göründüğünü, "asayiş" meselesinin son yıllarda nasıl bu kadar çıkmaza girdiğini ve cinayetlerin-katliamların neden bu kadar arttığını bir kez daha sorgulamak zorunda kaldık...
İçişleri Bakanlığı'nın yayımladığı 80 sayfalık 2017 faaliyet raporundaki ürkütücü rakamların üzerinde ısrarla durmak lazım... Muhalefetin de bu meselenin peşini bırakmaması gerekiyor...
Çünkü 2017 yılında, 2 milyon 198 bin 774 kişinin araç tescil, "silah" ruhsatı, ehliyet ve kurum kimliği belgelerini kaybetmesi nedeniyle kayıt oluşturulmuş...
Tam 385 bin 178 çalıntı-kayıp araç kayıtlara geçerken, 1 milyon 147 bin kişi de araç plakasının "çalıntı-kayıp" olduğunu bildirmiş...
En vahimi ise tam 106 bin 740 vatandaşa ait "silah"ın çalıntı ya da "kayıp" olduğu resmi kayıtlara geçmiş...
Şaka gibi değil mi?.. Memlekette binlerce araç, plaka ve daha önemlisi "silah" kayıp!!!
Hangi ülkeyi anlatıyor bu rakamlar çok iyi biliyoruz; terör örgütlerinin bombalı saldırılar için binlerce aracı çaldığı, sahte plakalar kullandığı bir memleketi!!!
Son yıllarda cinayetlerin, mafya vakalarının, cinnet olaylarının ve faili meçhullerin neden bu kadar arttığını anladınız mı şimdi?..
Belli ki; köleleştirilen "yandaş" medya "şehit" haberlerini örtbas ettiği gibi toplumu tehdit altında tutan bu vahim rakamları da sorgulamayacak...
Yani iş birlikçi medya, AKP'liler, patronlar üzülmesin diye bu "kayıp" rezaleti ve sorumsuzluğunun da üzerine gitmeyecek ve başını kumda tutmaya devam edecek...
Merak etmeyiniz; bu kayıp silahlar ve çalıntı araçlarla işlenecek cinayetler ve yapılacak katliamların haberlerini yine yandaş medyanın "üçüncü sayfa"larında "bomba haber" manşetleriyle okuyacağız!..
Görmemek, "göstermemek", kapatmak, kaybetmek, üstünü örtmek açısından yalnızca utanç verici değil bu paradoks, aynı zamanda ne kadar da acı değil mi?..
https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac