EDEBİ BİR GEREKÇELİ KARAR!...

EDEBİ BİR GEREKÇELİ KARAR!...

Beklemediğime değmiş!.. Yargıtay 9. Dairesi'nin, Balyoz davası gerekçeli kararından söz ediyorum; bekleseydim ertesi günkü yazımı yetiştiremeyecektim büyük olasılıkla, en azından İstanbul dışı baskılarına...

Beklemek yerine, merak ettiğim soruları sordum; acaba mahkemenin 5 sayın üyesi, sahtelikler, tahrifatlar, isim, yer, mekanlarda yapılan vahim yanlışlar, bilirkişi raporları, yıllar sonra piyasaya çıkmış "calibri fontunun" nasıl olup da yıllar öncesinin darbe planlarında kullanıldığı gibi konularda ne gibi bir yol izlemişlerdi?.. Ne de olsa tüm sayın üyeler kararı oybirliği ile vermişlerdi.. Yukarda saydığım, binlerle ifade edilen çarpıklıklar hiç mi dikkatlerini çekmemişti?..

Kararın 16 dakikada açıklandığı Çarşamba günü akşamüstü, 60 sayfalık "gerekçeli karar" geldiğinde, beklememe değecek bir durum olmadığını gördüm. Zaten yazımda da verilen mahkumiyet kararlarına dayanarak tahminimi söylemiştim:

-Yukarda saydığım çarpıklıkların, sahteciliklerin, tahrifatların, kargaları bile güldürecek delillerin hiçbirinin esamisi bile okunmamıştı!..

Ve bu kararla, bu gerekçelerle, Yargıtay 9. Ceza dairesi ve kararın altında imzası bulunan 5 sayın üye, hukuk tarihine geçmeye hak kazandı...

-Bir ibret vesikası olarak!..

Hayatın olağan akışı...

Ancaak, gerekçeli kararın edebi bir dile sahip olduğunu söyleyebilirim!..

Diyeceksiniz ki, "Ne diyorsun kardeşim, bir hukuk metninde edebiyatın ne işi var?.. Gerekçeli kararlar edebiyat yapmak için değildir, verilen kararın hangi somut delillere göre değerlendirilerek verildiğini anlatır..."

Aslında haklısınız, bunca yıllık gazetecilik hayatımda ben de aynen öyle biliyordum... Ama hep birlikte yanılmışız?.. 9. Ceza Dairesi'nin sayın üyeleri, gerekçeli kararı gayet şiirsel bir dille kaleme almışlar... Şu paragrafa bakın:

-Dijital delillerin esasını korudukları, ilişkin oldukları olayları temsil niteliklerinin ortadan kalkmadığı, ulaşılma, elde ediliş ve muhafaza şekillerinin usule uygun olduğu, hayatın olağan akışına, akla ve mantığa uygun bulunduğu ve böylelikle de hukuka uygun deliller olarak hükme esas alınmalarının isabetli olduğu neticesine varılmıştır...

Nasıl, iddia etiğim gibi şiirsel değil mi? Şu sözlere bakın:

-Hayatın olağan akışına uygun bulunduğu...

Mesleğe, "Polis Adliye muhabiri" olarak başladım... Yüzlerce dava izledim, binlerce karar metni okudum, şu edebi bakış açısını bir hakimde, bir savcıda bile bulamadım yani... Daha bitmedi, bir de "hayatın olağan akışına uygun olmayan" bölüm var, okuyalım:

-Balyoz, Suga, Oraj planlarındaki yaklaşık 20 bin gerçek kişi ve kurumu ilgilendiren 2003'e ait bilgilerin tamamen kurgulanmış, asılsız, sahte olduğu savunmalarının, hayatın olağan akışına uygun olmadığı anlaşılmıştır...

Tabii, siz işin edebi tarafıyla ilgilenmekten, mahkemenin bu şiirsel anlatımını kavrayamamış olabilirsiniz. Dairenin, sanatçı ruhlu üyeleri aynen şunu demek istiyorlar:

-Dijital deliller, sapına kadar doğru, usule uygun, akla mantığa uygun, dolayısıyla hayatın olağan akışına da uygundur... Senin iddia ettiğin binlerce sahte delil, uydurma isimler falan da hayatın olağan akışına uygun değildir, o kadar!..

-Anladınız mı?!.

Yöntem önerisi

Hâlâ anlamadınızsa bir yöntem önerebilirim... Önce, bu ülkenin eğilip bükülmeyen hukukçularının, Baro Başkanlarının, hatta eski Yargıtay Başkanı'nın söylediklerine bakın; "Zanla hüküm kurulmaz", "Böyle bir gerekçeli karar emsal alınarak, herkes yargılanabilir", "Yargıtay varsayımda bulunamaz", "Evrensel hukuk katledildi" açıklamalarına kulak verin...

Sonra da, bir tek zil takıp oynamadıkları kalan, iktidar yanaşmalarının hukuktan bir nebze olsun feyz almamış laflarını, sevinç naralarını izleyin... İktidar sözcülerinin, "Karar çok doyurucu, adalete güvenin" açıklamalarını okuyun... Sonra, çok değil, 8-10 yıl önce aynı muhteremlerin açıkça, "Yargıya güvenmiyoruz" şeklindeki demeçlerine bakın... Haa, bi de Başbakanın "taşı gediğine koyuncaya kadar" özdeyişini hepsinin üzerine tüy niyetine dikin...

-İşte o zaman "hayatın olağan akışının" ne olduğunu kolayca anlarsınız!..