EKMEĞE MUHTAÇLAR ÜLKESİ!..
Her şey neden eleştiriliyor bu memlekette, her icraat neden kuşku barındırıyor?..
Çarpıklık niçin her yeri sarmış, erozyon niçin her tarafı durmadan tüketiyor?..
Bir toplum kendini neden bu kadar çaresiz, sahipsiz, seçeneksiz hissediyor ve tüm yıkım politikalarına rağmen, herkes gidişatı niçin seyretmekle yetiniyor?..
Evet; Korona salgınından sonra döviz çalkantısı ve ardından dünyanın büyük bölümü ile birlikte Türkiye'yi de esaret altına alan enflasyon-hayat pahalılığı ve zam furyası milyonlarca insanı yaşamdan bezdirirken, çarpıklıklar, vurgunlar, yanlışlar son hızla sürüyor...
Ülkenin dört bir yanını kuşatan emperyalist tezgâhın terör ve kaçak göçüyle birlikte, 100 milyar dolardan fazla paraya mal olan sığınmacı politikası ülke kaynaklarını tüketmeye, bozulan ekonomi ve yanlış icraatlar ise toplumun tüm kesimlerinde ağır yaralar açmaya devam ediyor...
Peki; bu ağır darbeler toplumu ve ülkeyi derinden vururken, iktidar neden boş vermiş gibi davranıyor, sosyo ekonomik gidişat nasıl bir alarm veriyor?..
YIKIMIN ALTI AY SONRASI!..
Yıllardır ve özellikle de son aylarda muhalif gazete manşetlerinden kahır, öfke ve çaresizlik akıyor...
Ne gazete sayfaları, ne de mürekkepler yetişiyor milletin dertlerini yazmaya...
Üstelik fahiş zamlar ve enflasyon yüzünden milletin derdini yazan medya bile erozyon yaşıyor, muhalif gazeteler ardı ardına kapanıyor, gazeteciler işsiz kalıyor!..
Çünkü piyasa vurgunculuğu, denetimsizlik ve fahiş zamlar sıradanlaştı artık bu ülkede...
KDV indirimleri vs. bile piyasa soyguncularını durduramıyor, marketlerde, çarşıda, pazarda etiketler artık anlık değişiyor ve toplum kendisini tüketen bu rezaleti de, aç kalma pahasına sessizce izlemekle yetiniyor!!!
Çünkü devlet vurgunculara karşı görevini yapmıyor...
İşte bakınız, bu ülkede milyonlarca insan giderek ekmeğe bile muhtaç hale geliyor...
Çünkü İstanbul'da fırıncılar 6 ayda 3 kez fiyatı artan ekmeğe yine zam yaptılar...
İstanbul'un bazı ilçelerinde 4.5 liraya ekmek satılıyor...
Tarımın tüketilmesi nedeniyle Türkiye'de buğday sıkıntısı artıyor, buğday ithal edilmek istenen Hindistan sorun çıkartıyor...
Giderek büyüyen bu kıskacın, ekmeğin fiyatını çok yakında 8 liraya çıkaracağı öne sürülüyor...
BUĞDAY, KRİZ, ALARM!..
Bir yılda girdi maliyetlerinin yüzde 200 artması nedeniyle 700 bin çiftçinin tarlaları terk etmesi de buğday krizinin büyük boyutlara ulaşacağının işareti sayılıyor...
Çünkü AKP'nin skandal tarım politikaları, artan girdiler ve pazarlama sorunları yüzünden son 10 yılda 1 milyon çiftçinin tarlalardan uzaklaştığına dikkat çekiliyor...
Ziraat Odaları Birliği'ne göre, çiftçi sayısı artmasına rağmen, 2002'de 2.5 milyon çiftçinin 2.4 milyar olan banka borcu 185 milyarı aşıyor...
Bu yüzden üreticiler tarlalarını, traktörlerini, ineklerini satıyor ve çaresizce beklemekten öteye gidemiyor...
Peki; tarım bitince ve neredeyse her gıda maddesinde dışa bağımlılık artınca neler mi oluyor?..
İşte yaz sıcakları etkisini göstermeye başlarken, marketlerde halen 30 liraya domates, biber satılıyor, meyveye, sebzeye kimse yaklaşamıyor, bakliyat, yağ ve benzeri ürünlere yapılan zamlar otomatiğe bindirilmiş, durdurulamıyor..
"Açız" diye bağırarak muhalefet liderlerinin omzunda ağlayan köylülerle "iki aydır eve domates alamıyorum" diyen vatandaşların çığlıkları ise gazete manşetlerinden savruluyor...
Yalnızca emekliler, çalışanlar, dar gelirliler ve üreticiler değil, esnaf da kan ağlıyor!..
Bankacılık Düzenleme Ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK) raporuna göre, 4 milyondan fazla küçük ve orta işletmenin kredi borcu yüzde 34 artmış, batık krediler 631 milyara ulaşmış...
Yani iflaslar artıyor, işsizlik büyüyor, çıkmaz derinleşiyor...
UCUZLAYAN TEK ŞEY NE mi?..
Peki; AKP yukarıda yansıtılan vahim tabloya karşı çözüm bulamazken, duyarsız, pervasız davranırken ve muhalefet partilerinin öfkesine rağmen Türkiye'yi kaosa sürükleyen hayat pahalılığının etkileri giderek büyürken, bu vahim gidişat daha nereye kadar uzanacak?..
Siyasi partileri hortumlayan, milleti yanıltan, sahte umutlar pompalayan sözde araştırma şirketlerinin siyasi anketlerinin çoğu ne kadar yalansa, toplumun içinde bulunduğu sosyo ekonomik kaosa dikkat çeken piyasa araştırmalarının sonuçları da bir o kadar çarpıcı ve kahredici...
İşte IPSOS araştırma şirketinin, Türk halkının esarete sürüklendiğini gösteren son anketindeki veriler de büyük bir sosyo ekonomik kaosa dikkat çekiyor;
Vatandaşların yüzde 80'i yüksek enflasyon ve hayat pahalılığından hükümeti sorumlu tutmuş...
Halkın yüzde 84'ü, sığınmacıların, ülkedeki yaşam maliyetlerinin artmasında etkili olduğunu söylemiş...
Vatandaşların yüzde 66'sı ekonomik olarak büyük zorluk çektiğini dile getirmiş...
Ve en vahimi ise vatandaşın yüzde 75'i "gelecek 6 ay içinde" faturalarını ödeyemeyeceğini düşünüyor...
Evet; yazının başında "hiç mi doğru bir şey yok bu ülkede, neden her şey bu kadar yanlış ve çelişkili" diye sorduk ya, işte bu sorulara paradoks içeren yanıtları da söylemek gerekiyor...
PKK açılımı ve Fethullahçıların desteklenmesi gafletine rağmen, bu ülkede en istikrarlı ve belki de en etkili icraat olarak terörle mücadele öne çıkıyor...
Ancak bu mücadele bile son 38 yıldır Türk ekonomisini darbelemeye ve bütçe açığını arttırmaya devam ediyor...
"İyi bir şey var mı" benzeri sorulara, Memleket Partisi lideri Muharrem İnce'nin de zaman zaman dikkat çektiği aşağıdaki saptama da ironik bir yanıt veriyor;
"İğneden ipliğe her şeye fahiş zam geldi, sadece vatandaşlık ucuzladı, işportaya düştü!.."
https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac