EKMEL BİR SONUÇTUR!..

EKMEL BİR SONUÇTUR!..

İnsanların hayret etmesine hayret ediyorum!.. Hayal kırıklıklarını, çaresizliklerini, öfkelerini büyük bir şaşkınlıkla ve acıma duygusuyla izliyorum!.. Sanki Ekmeleddin İhsanoğlu gökten indi, Türkiye Cumhuriyeti, 76 yıldır (bazı ufak kesintiler dışında) sanki güllük gülistanlık yönetiliyordu... Ülke, koşar ayak şeriata doğru devrilmiyordu... Ekmel Bey bir anda ortaya çıktı, hepimiz donduk kaldık, öyle mi?!..

-Uyanın ey ahali, Ekmel din kardeşiniz bir sonuçtur!..

GEÇMİŞİ HATIRLAYIN

Cumhuriyet'in ilanıyla birlikte yeraltına inen gericilik, zaman zaman yaptığı çıkışlar dışında Büyük devrimcinin ölümüne dek, girdiği inden kafasını çıkarmadı, çıkaramadı...

Türk Devrimi'nin duraklamaya girdiği an, İsmet İnönü'nün Cumhurbaşkanlığı'na seçildiği andır... Sonrası Cumhuriyet'in hazin hikâyesidir, ne yazık ki...

40'lı yıllar, İkinci Dünya Savaşı'nın ağır koşulları altında, İnönü ve CHP'nin yaptığı vahim hatalar, yanlışlar ve günahlarla doluydu... İnönü, kendi emriyle Hasan Âli Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç tarafından kurulan Köy Enstitüleri'nin savaştan sonra içinin boşaltılmasına göz yumdu örneğin!.. Nazi rejimine göz kırpan, ardından ABD ile ilk yakınlaşan, ikili anlaşmalara imza atan da oydu maalesef... Sol görüşlü, bilim insanları, aydınlar onun zamanında acımasızca ezildi yine o yıllarda...

Demokrat Parti'yi de CHP'nin içinden çıkanlar kurdu. "Demokrasi", "yeter söz milletin" söylemleri de palavraydı. "Dörtlü Takrir" denilen bildiriyi imzalayanların kimliği, DP'nin CHP içinde yuvalanmış, sağcı, feodal ve liberal birliktelikten başka bir şey olmadığını gösteriyordu..

1950 seçimleriyle birlikte Türkiye, karşıdevrimin yörüngesine otur(tul)du!.. Gericiler inlerinden çıktı ve DP'nin içine yuvalandı. İktidarın ilk yaptığı işlerden biri, Arapça ezanı serbest bırakmak oldu. Ardından Köy Enstitüleri kapatılacak, İmam-Hatip okulları açılmaya başlanacaktı!.. 1950'lerin en büyük sloganını hatırlayanınız var mı?..

-Küçük Amerika olacağız!..

On yıllık DP iktidarı, ABD'nin askeri, ekonomik ve siyasi kurumlarıyla Türkiye'nin içine çöreklendiği süreçti... 27 Mayıs İhtilali'nden bir süre sonra acı gerçekler yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı... Devrin Başbakanı İnönü, "Aldığımız gizli kararlar bile, daha biz odadan çıkmadan Amerikalıların önüne gidiyor" diye yakınıyordu!.. Sonradan Milli İstihbarat Teşkilatı'nın maaşlarını bile ABD'nin ödediği ortaya çıkacaktı!..

60'ların ikinci yarısı yine sağcıların egemenliğinde geçerken, CHP "ortanın solu" ideolojisini açıkladı. Sağcılar buna "Moskova'nın yolu" demeye başlayınca Bülent Ecevit'in Konya mitinginde ne dediğini hatırlayan var mı?..

-Ortanın solu, Hz. Muhammed'in yolu!..

ECEVİT VE SONRASI

Ehh, tam sırasıydı işte; 1969'da gericiler sağ partilerin kucağından indi ve Milli Nizam Partisi'ni kurdu!..

12 Mart, 1961 Anayasası'nın bol geldiğini "siyasi inkişafın ekonomik inkişaf", yani ilerleme önüne geçtiğini söyleyen Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç liderliğinde ara rejime geçişin tarihiydi. Bir kukla Başbakan bulundu ve "kadife eldiven içinde yumruk" sloganıyla devrimci gençler avlanmaya başlandı. Ecevit, 1970'lerin başlarında Kemalizm'i ve Türk Devrimi'ni yerden yere vuran, İdris Küçükömer'in fikirlerini savunan Ecevit, Turan Güneş, Kamil Kırıkoğlu gibi ağır topların desteği ile CHP'nin başına geçirildi.

Sonrası daha hazin!.. Generaller tarafından partisi kapatılıp, Almanya'ya kaçan Necmettin Erbakan, yine aynı generaller tarafından Türkiye'ye getirilecek, Milli Selamet Partisi'ni kurup 40 küsur milletvekili çıkaracak ve Cumhuriyeti kuran partiyle, CHP ile koalisyon kuracaktı!..

70'lerin ikinci yarısı, Milliyetçi cepheler, öldürülen 5.500 yurttaş ve ABD'nin desteğinde 12 Eylül'le noktalandı. Yerim bitti. Hikâyenin devamı Pazar günü...

-Siz hâlâ Ekmel Bey'de misiniz Allah aşkına!..



https://twitter.com/umit_zileli