EMİR DEMİRİ KESİNCE!

EMİR DEMİRİ KESİNCE!

“Bedeli ağır olur” tehdidiyle başlatılan, İstanbul’dan Ankara’ya, Bursa’dan Balıkesir’e uzanan ve devamı beklenen istifalar zincirinin aslında bir azil olduğu net ve ortada! Bir yanda liyakat ve sadakat vurguları, diğer yanda aileye kadar uzanan baskı ve tehdit açıklamaları, öbür yanda hazırlanan veda bülteninde partiden söz etmeden, hele de Erdoğan’a yer vermeden, manidar bir mobbing yazısı! (çalışanı iş yapamaz hale getirip, istifaya zorlama)

Bu genel girişten sonra gelelim özel ve öznel örneğe!

Görev süresinin bitimine 1.5 yıl kala istifa emriyle karşılaşan Bay Gökçek, istifasını açıklarken 23.5 yılını özetledi. Ama ne özet! Övünmek bu kadar mı olur? Özgüven bu kadar mı patlama yapar? Mesaj bu kadar mı net verilir? ‘Ben neymişim be abi!’ bu kadar mı göze sokulur?

Depremden sele, üniversiteden havaalanına, şehir hastanelerinden plastik dinozorlara, oymalı süslü giriş kapılarından, sosyal ve kültürel projelere girmedik alan, düzeltmedik yer, alınmadık önlem bırakmayan ve kendisini “dinamo” olarak tanımlayan Bay Gökçek, davaya ve lidere bağlılığının altını çizerken kimine helak olun, kimine helal edin dedi.

Bol rakamlı, çok övünmeli, gıdadan giysiye, kömürden ev bakımına, kırtasiyeden bulgura uzanan ciddi yardımlı, parktan ağaca, bahçeden okula, camiden köprüye, üst geçitten alt geçide, yaya geçidinden tünele, yoldan ulusal ödüllere, uluslararası ödüllerden 7,5 büyümeye bir başkan bu kadar mı başarılı olur?

Bay Gökçek konuşurken genelde memleket özelde ben neler öğrendik neler! Meğer ailemizin büyük bir bölümünün oturduğu Ankara, hiç de onların anlattığı gibi değilmiş. (ben onlara bunun hesabını sormaz mıyım?) Dünyanın en yeşil, en havası temiz, suyu en içilebilir kenti imiş başkentimiz! İnsan gökte ararken yerde bulduğu, daha doğrusu bulamadığı böyle bir başkana kıyar mı, onu değiştirir mi? Ya da niye değiştirir? Hele de; “Biz Ankara’nın içinde yeşili değil, yeşilin içinde Ankara’yı arıyoruz” sözünden sonra!

Büyük kentlerin baş belası olan kentsel dönüşümde 1 numara olacaksınız! Tüm kupon arazileri kentsel dönüşüme peşkeş çekeceksiniz. 23.5 yılda yeni bir kent yaratacaksınız! Kıymetiniz bilinmeyecek ha! İnsan böyle bir başkanı değiştirir veya istifaya zorlar mı?

Geldikleri günden beri ülke genelinde doğa yağmalanmış, Ankara’ya hiçbir şey olmamış! Hazine tam takır olmuş, cumhuriyet değerleri tırpanlanmış, devrimler ortadan kaldırılmış Ankara dimdik durmuş! Dünyaya açılan ve yerel yönetim modelinde bir çığır açan böylesi bir imza nasıl gözden çıkarılır?

Demedi demeyin, yazdıydı dersiniz!

Bu performans, bu başarı, bu çaba, bu deneyim göreceksiniz Ankara’nın sınırlarını aşacak, dünya genelinde ses getirecektir. Artık dünya başkentlerinden transfer teklifi mi olur? Ben diyim Washington, siz deyin Tokyo’dan başkanlık önerisi mi gelir? Partinin önemli kademelerinde görevlendirmek mi olur? Diğer tüm namlı başkanları geride ve işsiz bırakacak şekilde düzenlenen yeni ve özel bir makam mı olur? Bekleyip görcez onu…

Bir yanda tası tarağı toplayıp sessiz sedasız tıpış tıpış kuzu kuzu gidenler, diğer yanda ağlayarak makamdan ve partiden istifa edenler, bir yanda gürleyerek davaya ve reise bağlıyım mesajı verenler, bir yanda parsel parsel satanlar, diğer yanda tehditlere varan baskılara dayanamayanlar! Bir yanda gün sayanlar, diğer yanda “söylemişine gerek yok, iması bile yeter” diyenler!

Özetin özeti derseniz! Başlıktan yola çıkarak, emir demiri kesiyor, seçimle gelen emirle gidiyor, ya da gönderiliyor. Buna da kendileri demokrasi, başbakan da; “Türkiye’yi üç kat büyüttük, dünyada bizden daha fazla büyüyen iki ülke kaldı. Çin ve Hindistan’dan sonra üçüncü ülkeyiz. Bu işler icraatla oluyor, icraatın adresi de biziz” diyor!

Bu hay huy içinde Ankara’nın görsel ve işitsel şovu dikkatlerden kaçmamıştır kuşkusuz! İster misiniz Ankara’nın müstafi belediye başkanına Washington ve Tokyo yerine Pekin ve Yeni Delhi’den teklif gelsin…