ANALİZ
Eskiden “ayıp olur” duygusu vardı
Cumhuriyet tarihinde bu kadar uzun ömürlü hiçbir iktidar olmadı.
Cumhuriyet’i kuran Atatürk, 15 yıl cumhurbaşkanı olarak ülkenin başında oturdu.
Ardından İsmet İnönü 12 yıl… Ki bunun 6 yılında İkinci Dünya Savaşı vardı.
Adnan Menderes 1950’de geldi, 1960’da 10 yıl sonra gitti.
Demirel, aralıksız 10 yıl başbakanlık yapamadı…
Turgut Özal, 1983-93 arasında iktidarda kaldı bunun 4 yılında yarı güçlü cumhurbaşkanı olarak yolarak görev yaptı.
Recep Tayyip Erdoğan ise 2002’de bir geldi, yıl 2021 oldu hâlâ iktidarda.
Elbette Erdoğan’ın her seferinde seçilerek bu makama geldiğini görmezden gelemeyiz.
Bu 19 yıl içinde Türkiye çok büyük değişim geçirdi.
Demokrasi ve hukuk sistemi artık sadece göstermelik olarak var.
Rejim demokratik yapıdan çıktı, tek adam yönetimine dönüştü.
Toplumun bütün değerleriyle oynandı.
Modern binalar, yollar, köprüler, havaalanları, tüneller yapılırken, toplumun niteliği aşağı çekildi.
Ülke daha parlak görünümlü ama daha yoksul hale getirildi.
Ahlaki değerler müthiş erozyona uğratıldı.
Namus ve vicdan gibi hasletler yok edildi.
Eskiden herkes sakınırdı, “ayıp olur” duygusu vardı örneğin.
Bugün sizlere “ayıp olur” duygusunun tamamen kalktığına kanıt bir olayı sunmak istiyorum.
Bakın haber şu; İçişleri Bakanlığı, kısa adı TESUD olan Türkiye Subay Emeklileri Derneği’nin yönetimini görevden aldı. Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, “TESUD yöneticilerinin 104 emekli amiralin bildirisine destek açıklaması üzerine bakanlığımızca da 8 Nisan tarihinde mülkiye müfettişi ve dernekler denetçileri görevlendirilmiştir. Müfettiş ve denetçiler tarafından inceleme sonrası hazırlanan rapor; yasal işlemlerin takdir ve ifası için başsavcılığa tevdi edilmiştir. Ayrıca dernek yönetim kurulu başkanı ve diğer yönetim kurulu üyeleri, geçici bir tedbir olarak bakanlık makamının onayı ile görevden uzaklaştırılmıştır” denildi.
Emekli 104 amiral bir açıklama yapmışlar.
Montrö Antlaşması’nın tartışılmasının sakıncalarını dile getirmişler.
İktidar çok öfkelenmiş, polisi harekete geçirmiş, 10 emekli amiral hemen gözaltına alınmış, sorgu bahanesiyle tam 8 gün emniyette odalarda tutulmuşlar.
O sırada Milli Savunma Bakanı, TESUD yönetimini yanına çağırmış. Görüşmeden sonra bakan, “TESUD yönetimi amirallerin bildirisini kınadı” diye açıklama yapmış.
TESUD yöneticileri ise bu açıklamaya çok şaşırmışlar ve “Görüşmemizde asla böyle bir şey olmadı” demişler.
Vay sen misin bakanın lafı üzerine laf söyleyen.
Derneğe hemen müfettişler gönderildi.
Yetmedi birkaç gün sonra Süleyman Soylu, emekli subayların yöneticilerini görevden aldı.
Eskiden olsa siyaset büyükleri böyle bir girişime hemen müdahale ederdi. “Yapmayın şu sırada, ayıp olur, herkes intikam aldığımızı düşünür, olmaz böyle şey” derdi.
Ancak artık utanma duygusu belli ki kalmadı.
Tam tersine utanma yerine “Bana ters gelen herkesi yakarım, bunu da hemen oracıkta yaparım ki başkalarına da ibret olsun, bize karşı çıkmaya kimse cesaret edemesin” duygusu ve eylemi ağır basıyor.
Buna “Yeni Türkiye” demiyorlar mı, içim gerçekten çok acıyor.
İlkel, ahlaki değerlerini yitirmiş, vicdansızlık egemen olmuş, acımasızlığın ve intikamcı duyguların kutsandığı bir ülke, insanın içini acıtmaz mı?
BAŞIMDAN GEÇENLER
İSKİ’nin kanalizasyon tünellerini gezdim
Aradan biraz zaman geçti aslında ama bir türlü denk getirip yazamadım.
İki hafta önce cumartesi günüydü.
Sokağa çıkma yasağı var.
Öğleye doğru telefonum çaldı, arayan kişi, “İSKİ Özel Kalem Müdürü’yüm, genel müdürümüz şu an Beylerbeyi şaftında inceleme yapıyor. Sizi de davet etmek istiyoruz” dedi.
İki gün önce İSKİ hizmetlerini anlatırken, Beylerbeyi’ndeki hummalı çalışmayı da dile getirmiştim.
Belli ki onun üzerine arıyorlar.
Ama gerçekten çok şaşırdım.
Belediyenin yaptığı iyi bir hizmeti anlatıyorum ve onlar da beni arayıp davet ediyorlar.
EKİBİ ÇOK HEYECANLI
Beylerbeyi’nde 25 metre derinliğe indiğimizde, İSKİ Genel Müdürü Raif Mermutlu’nun yanındaki ekibin çok heyecanlı olduğunu gördüm. Maskesi olmasına rağmen çok genç olduğunu tahmin ettiğim bir mühendis kızımız, “Can Bey, buradaki emeğin ne kadar yüksek olduğunu anlatamam” derken; gözlerinden, işini ne kadar severek yaptığı anlaşılıyordu.
Tabii sonra öğrendim, şaşırmama gerek kalmadığını anladım.
Çünkü davet eden İSKİ Genel Müdürü Raif Mermutlu, 1994’de Erdoğan’la birlikte gelen ekipten.
Hep İSKİ’de çalışmış, en son genel müdür yardımcılığına kadar yükselmiş, CHP’li yeni yönetim de kendisini genel müdür yapmış.
Kazara CHP’li bir genel müdür atanmış olsa ararlar mıydı, bilgi verirler miydi, inşaatı gezdirirler miydi, bilemiyorum artık.
İSKİ Genel Müdürü Raif Mermutlu, heyecanla anlattı Beylerbeyi’nde yapılan çalışmayı.
“Yıllardır buranın kanalizasyonu maalesef İstanbul Boğazı’na dökülüyordu. Şimdi 3 kilometrelik dev bir tünelle buranın bütün atık sularını topluyoruz ve Boğaz hattına bağlıyoruz. Artık denize bir damla bile atık su karışmayacak” dedi.
Sonra 25 metre derinlikteki tünele indik.
HER TARAF BÖYLE
Raif Mermutlu; İSKİ’nin, İstanbul’un altını gece gündüz hallaç pamuğu gibi attığını anlattı. Avrupa yakası Boğaz kıyısı tamamen bitirilmiş, Asya yakası da Beylerbeyi şaftı inşaatıyla bitecekmiş. Bir saatlik tünel gezisinden sonra Mermutlu ve çalışanlarla bir anı fotoğrafı çektirdik.
İçinden rahatlıkla arazi tipi araç geçecek büyüklükte.
Bazı yerlerde dinamit patlatarak ilerliyorlarmış. Derinliği çok fazla olmadığı için delme makinaları sokulamıyormuş, bu nedenle bu tüneller işçinin kazma kürek sallamasıyla yani çok yoğun emekle açılıyormuş.
Kurban Bayramı’nda inşaat bitecekmiş.
Dedim ki, “Aman çabuk bitirin, çünkü Beylerbeyi şaftının açıldığı yerin üstü arabamı her gün bıraktığım otopark, yani bir taraftan İstanbul iyi bir hizmete kavuşurken, aynı zamanda biz de otoparkımıza kavuşalım.”
ŞAŞIRDIM
“128 milyar dolar nerede?” soru bu, bize ne CHP’den
Ben de herkes gibi merakla bekledim AKP Genel Başkanı’nın Meclis grup toplantısını.
Çünkü bir gün öncesinden haber verdiler “Genel başkanımız 128 milyar dolar konusunda ağızlarının payını verecek” dediler.
Oturdum ben de dinledim mecburen.
Beklediğimiz neydi; “128 milyar doların akıbetini en yetkili ağız açıklayacaktı.”
Ama öyle olmadı.
Yine uzun uzun CHP’nin ne kötü bir parti olduğunu, ülkeye ne kadar zarar verdiğini, ülkemize bir çivi bile çakmadığını, hep darbe beklediğini anlattı.
Peki ya 128 milyar dolar?
“Sen kimsin ya, sana mı soracağız, sana mı hesap vereceğiz?”
Aynen öyle yaptı Erdoğan dün.
“Para kaybı yoktur, bunlar Merkez Bankası hesaplarına bakmayı bilmiyor, bunların yaptığı sefil kampanyadır” demekten öte gidemedi.
Ama en matrak tarafı; AKP’ye atfedilen “Göbbels taktiğini” CHP’nin aleyhine kullanmasıydı.
Valla helal olsun.
Ama acı gerçek yine ortada kaldı: “128 milyar dolar nerede?” sorusu bu iktidarın kimyasını hepten bozdu. Zembereği atmış saat gibi dağıttı.
https://twitter.com/can_atakli_