EYY İZAN GELDİYSEN ÜÇ DEFA VUR!..
Bir yönetim böylesine, bütünüyle nasıl çöker?.. Neredeyse her olayda tüm bakanlar, bürokratlar, milletvekilleri nasıl olur da tek bir kişinin ağzından çıkacak talimatlara kilitlenir? Nasıl olur da koca koca adamlar bir kerecik olsun insiyatif kullanamaz, her açıklamasında “Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla” klişesini kullanmadan söze başlayamaz?
Bu zevat, nasıl olur da, milletin gözünün içine baka baka akıllara seza açıklamalar yapmayı marifet sanır? Yalan söylemeyi cingözlük olarak görür? Kendi bakanlığının yasasını bilmeyen bakan, genel müdür, üst düzey bürokrat olabilir mi?
–Yeni Türkiye’de bunların hepsi sıradan bir vaka olarak her gün yaşanıyor maalesef!..
Alın mesela gelmiş geçmiş en kötü, en beceriksiz Tarım ve Orman Bakanı olarak gösterilen Bekir Pakdemirli’yi; tarımdaki halimiz ortada, Türkiye samanı bile ithal eder duruma geldi, patatesi bile hem de Suriye’den ithal eden bir ülkeyiz artık!
Ormanlarımızın hali ise gördüğünüz gibi; cayır cayır yanıyor… Yanıbaşımızdaki, Türkiye’nin altıda biri büyüklüğündeki Yunanistan’ın 38 uçağı var. Yarısından çoğu çöl olan Fas’ın bile 5 uçağı var. Türkiye’nin ise 0 uçağı var!.. Ve ormanlarımız alevlere teslim olmuşken bu bakan bey bakın ne dedi:
–Benim son 5 günlük bilançoda gördüğüm, orman teşkilatı yerleşim yerlerini korumaktan, birinci derecede aslında sorumluluk belediyelerdedir, ormanların yanmasına müsaade etmek zorunda kaldık.
Öncelikle sıfatı Tarım ve Ormancılık Bakanı olan bu muhteremin kendi yasasından haberi yok! Hem anayasamızda hem de Orman Yasası’nda ormanları korumanın devletin görevi olduğu açıkça yazıyor! Yangına karşı hava gücü oluşturmak da Orman Genel Müdürlüğü’nün başlıca görevlerinin en başında geliyor!..
–Ama bakan, belediyeleri bilmiş bir ifadeyle suçlamaktan hiç mi hiç sakınmıyor!
Destek vermek isteyenleri kıramıyorlarmış!
Böyle bir bakanın yönetimindeki Orman Genel Müdürlüğü’nün bürokratları nasıl peki sorusunun yanıtı da var…
Orman Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Özkaya var mesela! Bu muhterem kurumun Genel Müdür Yardımcısı… Orman yangınlarıyla mücadele için ülkelerden gelen hava desteklerine ilişkin olarak bakın ne dedi:
–Bizim hakikaten hava gücümüz iyi ama bu tür destek vermek isteyen ülkeleri de kıramıyoruz. Bu yardım taleplerini geri çevirmek diplomatik olarak da doğru değil…
Ormanlarımız gözlerimizin önünde çıra gibi yanmasa, 9 insanımızın can verdiğini, mahallelerin boşaltıldığını bilmesek inanacağız vallahi!..
Görmesek, bilmesek deyince aklıma RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin geldi. Bu muhterem de işin o kısmına bakıyor:
–Milletin görmesini, bilmesini engellemekle görevli!
Nereden mi biliyorum? RTÜK üyesi İlhan Taşçı, açıkladı; Özel hattan TV yöneticilerini arayan Şahin, yangın görüntülerini verenleri en ağır şekilde cezalandırmakla tehdit etmiş, iyi mi!
Ne olacak o zaman? Millet haberdar olmayacak, iktidar da rahat edecek! İletişim çağında yaşadığından habersiz bir başkan olabilir mi acaba? Bu devirde öyle bir yasağın paçavra kadar değeri olmayacağı, tam tersine işi bambaşka boyutlara taşıyacağı ortada iken bu nasıl bir tehdittir yarabbim!..
Yandaşların sefaleti!
Yandaş medya ise aynen bildiğiniz gibi…
Bıraksanız, Türkiye’de yangın filan olmadığını bile yazıp çizer bunlar! Hele bazı köşe yazarları var ki, onlara göre Türkiye yangınları hem de uçaksız olarak önlemede dünya lideri imiş! Hani bütün dünya bizi kıskanıyor jargonu var ya, onun bir türevi bu da!
Duruma dayanamayan insanlar “Help Turkey” hastagı ile dünya çapında bir yardım kampanyası başlattı. Bu da yandaş muhteremleri fena halde rahatsız etmiş olmalı ki, mesela Yeni Şafak yazarı İbrahim Karagül sosyal medya hesabından şu mesajı paylaştı:
–Siz bu ülkeye işgal kuvvetlerini bile çağırırsınız!..
Yanıt, bir başka gazeteciden Spor yazarı Mehmet Demirkol’dan geldi… Paylaştığı mesaj aynen şöyleydi:
–Yok o Vahdettin’le Damat Feritçiler! Karıştırdın yine. Bizimkiler Samsun’a çıkar ancak. Sonrasını biliyorsun!
Bir hezeyana, bir aşağılama, karalama çirkinliğine verilen müthiş bir yanıt! Kalemine sağlık… Hep düşünürüm; yandaş tetikçiler ne yer, ne içer ki bu tür bir kafa yapısına sahip olurlar? O köşe yazılarını, o mesajları hangi ruh haliyle yazarlar, hiç mi utanma, sıkılma duyguları yoktur? Nasıl bu kadar izansız olabilirler?
–Yanıtı belli sorular aslında ama yine de sormak lazım!..
https://twitter.com/umit_zileli