YRP Lideri Fatih Erbakan, TBMM'de basın toplantısı düzenledi ve soruları yanıtladı. ABB ve İBB'ye ilişkin gelişmeleri değerlendiren Erbakan,asgari ücret konusunda partisinin görüşü olarak asgari ücretin 35 bin lira olması gerektiğini söyledi.

Merkez Bankasının üç kez revize ederek açıkladığı, yüzde 44’lük enflasyonun dahi tutturulmasının mümkün olmadığını söyleyen Erbakan, "Bunun tutturulabilmesi için kasım ve aralık aylarında enflasyonun yüzde 0 ila yüzde 1 arasında olması lazım ki bu mümkün değildir. Dolayısıyla biz 2024 yılı sonunda aşağı yukarı yüzde 50’lik bir enflasyonla bu yılı tamamlamış olacağız. Tabii burada şu çok önemli huhusu da vurgulamak istiyorum; özellikle geniş halk kitleleri enflasyonun düşmesi dendiği zaman ‘Enflasyon düştüğü zaman fiyatlar düşecek’ anlayışına sahipler. Halbuki ekonomi bilimi açısından da matematik açısından da  doğru değildir. Enflasyon düştüğü zaman fiyat düşmez" dedi.

Erbakan, asgari ücretle ilgili partisinin önerisini, " Bize göre bu enflasyonist ortamda açlık sınırının aylık 25 bin liraya, yoksulluk sınırının 70 bin liraya dayandığı bir ortamda asgari ücretin en azından 35 bin lira civarına çıkartılması lazım. Açlık sınırı 25 bin lira olmuş 4 kişilik aile için. Yoksulluk sınırı özellikle büyükşehirlerde 70 bin lirayı geçmiş. Böyle bir ortamda konuşulan rakamlar 17 binin; 22 bine, 23 bine çıkartılması kabul edilebilecek bir durum değildir. Asgari ücretin 35 bin liraya çıkartılması lazım" şeklinde ifade etti.

''7 milyon çocuk yoksul, 2 milyon çocuk derin yoksulluk içerisinde''

Çocuk yoksulluğuna değinen Erbakan, Türkiye Ekonomi Politikaları Vakfı’nın (TEPAV) açıkladığı rapora değinerek,  "Türkiye’de 0-17 yaş grubundaki insanlarımızın yani çocuk kategorisindeki insanlarımızdan 7 milyonu yoksulluk yaşıyor. OECD’nin açıkladığı rapor üzerinden bir süre geçti ve aşağı yukarı da rakamlar birbirini doğruluyor. 2 milyon çocuğun ise daha ağır şartlarda derin yoksulluk olarak tanımlanacak şartlar içerisinde olduğunu ortaya koyuyor. Bir iktidarın, bir ülkenin, bir milletin bundan daha önemli bir sorunu olamaz. 7 milyon çocuk yoksul, 2 milyon çocuk derin yoksulluk içerisinde. Bunların ihtiyaçlarının karşılanması ve bu tablonun düzeltilmesi için elden gelenin ortaya konması gerekirken maalesef imkanlar israfa gidiyor, imtiyazlı holdinglere gidiyor" şeklinde konuştu.

''Yasalar çerçevesinde gereken yapılsın''

HESAP FECİ: "1 TL'nin MALİYETİ 3 TL'yi GEÇTİ!" HESAP FECİ: "1 TL'nin MALİYETİ 3 TL'yi GEÇTİ!"

Belediyelere soruşturma ve incelemelere değinen Erbakan, şunları kaydetti:

"Belediyelerde de ülkenin, devletin hiçbir kurumunda da israf yapılmasına asla rıza gösteremeyiz. Eğer bir belediye herhangi bir israf veya usülsüz harcama yapıyorsa bunun sonuna kadar incelenmesi, araştırılması lazım. Muhalefet partilerinin belediyeleri de YRP belediyeleri de incelenmelidir. Ve eğer böyle bir şey tespit edilirse yasalar çerçevesinde gereken kendilerine yapılmalıdır.

Ancak burada değinilmesi gereken önemli bir husus var. Nedir bu husus, ABB ve İBB’nin konser ve festival gibi etkinliklere yapmış olduğu harcamalarla ilgili yapılan haberleri ihbar kabul eden Ankara ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcıları jet hızıyla ve eş zamanlı olarak Ankara ve İstanbul’da soruşturma başlattılar. Biraz önce dediğimiz gibi eğer bir yerde usülsüzlük, israf, yolsuzluk varsa tabii ki araştırılsın. Ancak burada milletimiz de biz de şu hususa dikkat çekiyoruz, diyoruz ki, tamam Ankara ve İstanbul belediyelerini araştırıyorsunuz. YRP’li belediyeleri de araştıralım ama iktidarın usülsüzlükleri, iktidarın suistimalleri, iktidar ile ilgili yolsuzluk iddiaları yıllardan beri bu kadar ayyuka çıkmış bir durumdayken bu savcılar neden harekete geçmiyor?”

''Yemin metnine uyulmamasının elbetteki bir karşılığının olması normaldir''

YRP Genel Başkanı Fatih Erbakan, "disiplinsizlik' suçlamasıyla Yüksek Disiplin Kuruluna sevk edilen teğmenlere ilişkin soru üzerine şunları söyledi:  “Burada tabii TSK, disiplinin en sıkı bir şekilde uygulanması gereken kurumumuzdur. Buradaki teammüllere, yazılı kurallara ve oradaki yemin metnine uyulmamasının elbetteki bir karşılığının olması normaldir. Burada hukuki sürecin bir kesime haksızlık yapmadan, zulmetmeden gerektiği şekilde uygulanması gereklidir. Ancak burada şunu da ifade etmek istiyorum daha önce de ilk gündeme geldiğinde de söylemiştik, bu gibi olaylar iktidar tarafından şöyle kullanılıyor; ‘İşte görüyorsunuz ya bizim bu açlık ve yolsuzluk üzerine kurduğumuz düzene sabredeceksiniz, tahammül edeceksiniz, soğan ekmek yemeye devam edeceksiniz ya da biz gidersek bunun yerine tekrar 28 Şubat günleri geri gelecek’.

Bu ülke ne 28 Şubat zihniyetine mahkumdur ne de iktidarın paylaşımda adaleti sağlayamayan yoksulluğu ortadan kaldıramayan, milletin dar gelirlinin refah seviyesini arttıramayan bu yanlış ekonomi yönetimine, bu yanlış iktidar anlayışına mahkumdur. İnşllah milletimiz ferasetiyle doğruyu bulacaktır. Biraz önce söylediğim gibi ne 28 Şubat'çılar ne de 28 Şubat zihniyetine sahip olmayan ancak, ekonomik olarak ve adalet bakımından ülkeyi bu hale getirenlere de mahkum değildir.”

Kaynak: anka