FİDAN: ABD’nin DESTEĞİ PKK/YPG’ye SAHTE UMUTLAR VERİYOR 

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, katıldığı bir televizyon programında, ABD'nin Suriye'deki askeri varlığının Türkiye için en büyük probleminin PKK ve YPG ile yaptığı iş birliği ve verdikleri destek olduğunu belirterek, “Bu destek devam edecek mi etmeyecek mi? Bizim meselemiz bu. Biz konuya bu açıdan bakıyoruz. Çünkü bu destek türü PKK/YPG’ye de sahte umutlar veriyor, sahte gelecek hayalleri kurdurtuyor. Halbuki daha rasyonel, daha sahici, daha pozitif hayatlar mümkün. Umarım bu konuda Amerika da doğru olanı yapacaktır diye düşünüyorum” dedi.  

Dışişleri Bakanı Fidan, TV100 televizyonunda katıldığı programda Türk dış politikası ve gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Financial Times’a verdiği röportajda kullandığı “Cin şişeden çıktı” ifadesiyle ne demek istediğine değinen Fidan, şu ifadeleri kullandı: 

“Financial Times’a verdiğim 'Cin şişeden çıktı' söylemiyle kastettiğim şuydu: ABD’nin Avrupa ile ilişkilerde Ukrayna üzerinden gündeme getirdiği bazı argümanlar, söylemler ve hareketlerine bakınca Avrupalı aktörler için geri dönülemez bir noktaya girildiğini görüyoruz. Bu bizim özellikle bir senaryo olarak son birkaç yıldır belirli çevrelerde dillendirdiğimiz bir konuydu ama son 3 ayda bu ihtimalin çok hızlı şekilde hayata geçtiğini görüyoruz. 

Avrupalılar şunu görüyorlar: Uzun yıllardır, İkinci Dünya Savaşı’ndan itibaren kendi güvenliklerini ABD’ye bağlamışlar. Amerika’nın oluşturduğu güvenlik şemsiyesi altında refah alanı var. Amerika’nın koruyucu çemberini kaldırın, refah ve demokrasi ortamının bu şekilde ortada durmayacağını herkes biliyor zaten. Ama şöyle bir yanılgı var. Avrupalılar uzun yıllar bunu kendilerinin yaptığını düşündüler, aslın da bu çok kuşatıcı güvenlik şemsiyesini unuttular. Amerika ‘Ben bu şemsiyeyi çekebilirim’ diye, fikir bazında bile artık sürekli konuştuğu zaman şöyle bir şey çıkıyor. Benim kendi güvenliğim Amerikan seçmeninin tercihine bağlı olmamalı, o zaman ben kendi bir şey yapmalıyım. Bu konuda Trump’ın attığı ileri adımlar Avrupalıları tabii ki daha da panik hale getirdi. Rasyonel çıkarımı yaptılar ve dediler ki, biz bundan sonra kendi güvenliğimizi yüzde 100 Amerika’ya bağlayamayız, şu an için, özellikle Ukrayna meselesinde Amerika ile çok yakın temasta olmak onların desteğini daima almamız gerekiyor, ona göre hareketleri var. Fakat orta ve uzun vadede Amerika’nın sağladığı kabiliyetleri kendilerinin geliştirip artık Amerika’dan güvenlik konusunda bir bağımlılığı azaltmaya yönelik şey başladı. Bunu hiç kimse geri çeviremez. Amerika gelse, tekrar konuşsa bunu geri çeviremez. Cin şişeden çıktı, derken ben bunu kastettim.” 

“Daha gerçekçi olaylar önümüze çıktıkça bir müzakere sürecine evrileceğiz” 

Türkiye-Avrupa Birliği (AB) ilişkilerinin geleceğine dair Fidan, şu değerlendirmede bulundu: 

“Her bir Avrupa ülkesiyle iyi yürüyen ilişkilerimiz var. Avrupa’nın tamamıyla toplam 200 milyar dolardan fazla ticaret hacmimiz, dünyanın olabilecek en dengeli ticaret hacmi her iki taraf için de. 

AB üyeliğiyle ilgili Cumhurbaşkanımız en son yaptığı konuşmalarında da iradesini vurguluyor. Hâlâ bizim için bir stratejik önceliktir, AB üyeliği perspektifimiz değişmedi. Bu bizim milli pozisyonumuz. Fakat AB’nin aynı şekilde konuyu ele almadığını görüyoruz. Yeni değişen güvenlik sisteminde Türkiye-AB ilişkileri veya Türkiye-Avrupa ülkeleri ilişkileri hangi perspektifte nasıl ilerleyecek, neler yapılabilir? Bu konuda sahici tartışmaların, iyi niyetli açılımların beklenebileceğini söyleyebilirim. Şu anda her şey muhtemel senaryolar ve varsayımlar üzerinden götürülüyor. Daha gerçekçi olaylar önümüze çıktıkça bir müzakere sürecine evrileceğiz. Biz bir şey yapıyorsak muhakkak bir şey de isteyeceğiz, olmadan olmaz. 

Usulüne uygun bir müzakere sürecinin olması lazım. Bizim sonuçta ülkemizin, milletimizin menfaatini gözetmemiz gerekiyor. Nasıl onlar gözetiyor, biz de gözetmeliyiz.  

Çok dinamik bir süreç var ve belirsizlikler çok fazla ama perspektifimiz aynı. AB de yeni dönemde Türkiye ile ilişkilerin yeniden tanımlanması konusunda ortak bir anlayış geliştiriliyor. En azından 2019'dan itibaren oluşan o olumsuz havanın dağıldığını söylemek mümkün. 

“2007-2008’lerde Türkiye’yi alsalardı muhtemelen Brexit olmayacaktı” 

2007-2008'lerde Türkiye’yi (AB’ye) alsalardı muhtemelen Brexit ortaya çıkmayacaktı. Türkiye’nin ve İngiltere’nin AB’nin içerisinde olduğu yapı ister istemez kendi dış politika ve dış güvenlik mimarisini de daha erken ortaya çıkacaktı. 

İngiltere’nin, Avrupa’nın belli ülkelerinin, Türkiye’nin içinde bulunduğu bir yapının bölgede kendi çekim merkezini kendisini oluşturması gayet mümkün. Bu kabiliyet var, bu imkan var. Bu sadece bir irade koyup peşinden gitmeyle alakalı bir konu.” 

“Her faaliyetin içinde olacağız” 

Ukrayna-Rusya savaşındaki son gelişmeler ve görüşmelere ilişkin Fidan şu değerlendirmede bulundu: 

“Trump’ın ortaya koyduğu 30 günlük ilk aşamadaki ateşkes çağrısına Ukraynalılar Suudi Arabistan’daki Cidde toplantısında olumlu yanıt verdiler. Şimdi Ruslarla özel temsilci önceden gitti, geniş bir görüşme yaptı, arkasından da sayın Trump’ın görüşmeleri. Herhalde bir ateşkese doğru gidiş olabilir. Umulan o ki bu ateşkesin getirdiği sükunetin tarafları daha kalıcı ateşkese ve uzun süreli de barışa teşvik edeceği yönünde bir havanın oluşması. Bir defa ateşkesin tadına ve rahatlığına alıştı mı taraflar, tekrar savaşa başlamayacakları varsayılıyor. Ama bu varsayım çok güçlü bir varsayım olmayabilir. Bunu sağlam müzakere temellerine oturtmak gerekiyor.  

(Ev sahipliği) O konudaki davetimizi açıktan ortaya koyduk. Daha önce de yaptığımız ev sahiplikleri var. Geçtiğimiz haftalarda da yine diplomatik olarak Türkiye’de her iki tarafın Dışişleri Bakanlığı mensupları bir araya geldiler, diplomatik ilişkilerin başlatılmasıyla alakalı. Ev sahipliği yapmaktan tutun da diğer yapıcı katkılara kadar her bir faaliyetin içerisinde olacağız.” 

“Türkiye-Amerikan ilişkilerinin daha yapısal ve sistematik ilerletilmesi önemli” 

Fidan, Türkiye-ABD ilişkilerinin geleceğine dair şöyle konuştu: 

DERVİŞOĞLU'ndan BAHÇELİ'ye 'KURUCU ÖNDERLİK' TEPKİSİ DERVİŞOĞLU'ndan BAHÇELİ'ye 'KURUCU ÖNDERLİK' TEPKİSİ

“Yeni dönemde birkaç şey paralel olarak işliyor. Amerika’da yeni bir yönetim var ve diğer taraftan İmralı’dan yapılan bir çağrı var. İnşallah örgüt nezdinde yankı bulur ve gereği yapılır. Bunun Suriye’ye olan etkilerini de görmek mümkün. Şu anda Suriye’de de işleyen bir süreç var. PKK tehdidinin ortadan kalktığı, Amerika’nın bunlarla ilişkisini kestiği bir noktada Türkiye’nin aslında bir numaralı sorun parametresiyle alakalı çok fazla bir derdi kalmıyor. 

Türkiye’nin iki tane üzerinde ittifak edilmiş, partilerden ve siyasetten bağımsız yaşamsal düşmanı ile Amerika'nın ciddi ilişkilerinin olması tabii ki bizim yaklaşımımızı, politikalarımızı etkiliyor. PKK/YPG ile olan ilişkileri ve FETÖ’nün karargahına ev sahipliği yapması. Bu iki konunun bizim ilişkilerimizde yok sayılması mümkün değil. Bunu her fırsatta ortaya koyuyoruz.  

Belli sorunların parantez içerisine alınıp bununla uğraşırken diğer fayda alanlarının da ilerletilmesi önemli. Biz olgun bir devletiz, geleneği olan bir devletiz. Bu türden devletlerle iş birliği yapılırken biz de onların hoşuna gitmeyen birtakım dış politik davranışlarımız var. Ama hiçbir zaman için doğrudan tehdit teşkil eden, onların bize yaptığı gibi konular içerisine girmiyoruz. Stratejik sabır içerisinde, olgunluk içerisinde menfaat alanlarımızı ilerletirken burada da sorunun çözülmesi üzerinden zaten mücadelemizi yaparken, diğer taraftan diplomatik faaliyetlerimizi yürütüyoruz. Ama yeni dönemde Türkiye-Amerikan ilişkilerinin daha yapısal, daha sistematik ilerletilmesi önemli. 

Türkiye gibi kendi bölgesinde merkez ülke olma noktasına ulaşmış ülkelerle Amerika'nın yeni yönetiminin geliştirmeye çalıştığı ilişkilerin artık ülke bazlı olmaya başladığını görüyoruz.” 

“Umarım bu konuda Amerika da doğru olanı yapacaktır” 

ABD’nin Suriye’deki askeri varlığına dair Fidan şunları söyledi: 

“Amerikan askeri varlığının bizim için en büyük problemi PKK ve YPG ile yaptığı iş birliği ve verdikleri destek. Bu sorun alanı ortadan kalktığı zaman diğer konu başka gözden geçirilmesi gerekiyor, yani oradaki ülkeleri, daha geniş çerçeveyi ilgilendiren bir konu. Bu destek devam edecek mi etmeyecek mi? Bizim meselemiz bu. Biz konuya bu açıdan bakıyoruz. Çünkü bu destek türü PKK/YPG’ye de sahte umutlar veriyor, sahte gelecek hayalleri kurdurtuyor. Halbuki daha rasyonel, daha sahici, daha pozitif hayatlar mümkün. Umarım bu konuda Amerika da doğru olanı yapacaktır diye düşünüyorum.  

Amerika kendi dış politikasını rasyonel zeminde yürüttüğü zaman burada Türkiye ile dost olması gerekiyor. Ama başka birkaç ülkenin aklına ve daha kimliksel yaklaşıma, ideolojik yaklaşıma giderse bambaşka bir sonuç çıkabiliyor.” 

“Gazze’deki ateşkeste inşallah ikinci aşamaya geçilir” 

Fidan, Gazze’deki ateşkese ilişkin, “İnşallah mutabakat sağlanır, ikinci aşamaya geçilir ve kalıcı bir ateşkes olur. Aksi takdirde maalesef Netanyahu’nun zihninde kalıcı bir barışa dönmemenin olduğunu biz biliyoruz. Sadece biz değil, bunu bütün dünya görüyor, Kendisi de bunu söylemekten, ima etmekten çekinmiyor. Çünkü bir güç zehirlenmesiyle karşı karşıya kaldığını görüyoruz İsrail’in ve Netanyahu’nun. Bu güç zehirlenmesi ne kadar etrafı da zehirleyecek, ne kadar kendini de zehirleyecek onu göreceğiz” dedi. Fidan devamında, “Umarız Gazze’deki halkın gerçekten dramı sona erer” ifadelerini kullandı.  

 

SON

Kaynak: ANKA