HH: SON YILLARDA GİTTİKÇE ARTAN SIKLIKTA KARŞILAŞTIĞIMIZ ve TOPLUM ve AİLE SAĞLIĞINI TEHDİT EDEN KONDİLOM NEDİR?
TB: Kondilom (Condyloma Accuminata) (Kondiloma Akuminata) (Anogenital Wart) (Anogenital Siğil) dediğimiz hastalık özellikle genital bölgede yerleşen siğillere verilen isimdir.
HH: KONDİLOM VÜCUDUN HANGİ BÖLÜMLERİNDE GÖRÜLÜR?
TB: En çok dış genital bölge derisinde, anüs çevresinde ve içerisinde, vajina içerisinde, rahim ağzında, idrar borusunun içerisinde, mesanede, skrotumda (testis derisi), ağız içerisinde (dudak, yanak, boğaz) görülürler.
HH: KONDİLOMUN GÖRÜNÜMÜ NASILDIR?
TB: Değişik şekil ve görünümle karşımıza çıkabilmekle birlikte aslında çoğunlukla karnabahar biçimindedirler. Genellikle yumuşak, deri renginde, kahverengi, pembe veya grimsi, nemli görünümlüdürler. Bazen bir toplu iğne başı kadar ufak ve yüzeyleri nispeten düz de olabilir.
Bazı hastalarda 5-10 cm. hatta daha da büyük çaplarda olup nadiren bütün bir genital bölgeyi hiç sağlam doku kalmayacak kadar geniş bir şekilde kaplayabilirler. Bazen genital bölgenin tek bir bölümünde bazen de birkaç bölümünde ve değişik büyüklüklerde bulunabilirler. Ağrılı olmayıp bir kısım hastada kaşıntı hissi verebilmektedirler. Genital temizlik, bakım veya traş sırasında, cinsel münasebet esnasında zedelenerek kolayca kanayabilirler.
HH: KONDİLOMUN SEBEBİ ve ETKENİ NEDİR?
TB: “Human Papilloma Virus (HPV)” adlı bir virüs bu hastalığın sebebidir. Bu virüs için tek konakçı insandır. Günümüzde artık bu virüsün 170’ten fazla alt tipi olduğu belirlenmiştir. Hastalığa en fazla sebep olan tiplerinin ise HPV-6 ve HPV-11 olduğu anlaşılmıştır. HPV-6 ve HPV-11’in anogenital kanser için düşük risk taşıdığı düşünülmektedir. HPV-16-18-31-33-35-45-52-58 gibi bazı tiplerinin ise kanser için yüksek risk oluşturduğu belirlenmiştir.
HH: KONDİLOM NASIL BULAŞIR?
TB: En sık olarak cinsel temas yolu ile bulaştığı bilinmektedir. Deriden deriye temas sırasında virüs vücuda derinin zayıf olduğu bir noktadan girmektedir. Tam bir cinsel ilişki olması gerekmemektedir. Sürtünme yoluyla bir münasebet veya oral seks ile de bulaşma gerçekleşebilmektedir. Doğum sırasında anneden bebeğe bulaşabildiği bilinmektedir. Nesnelerden HPV bulaşması tartışmalı bir konudur. Yine aynı şekilde inhalasyon (koterizasyon buharının solunması) yoluyla bulaşma da tartışmalıdır.
HH: HASTALIĞIN HETEROSEKSÜELİTE ve HOMOSEKSÜELİTE ile İLİŞKİSİ nedir?
TB: Heteroseksüel çiftlerde HPV bulaşının araştırıldığı çalışmalarda kadından erkeğe bulaşma oranının erkekten kadına bulaşma oranından daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Erkek-Erkek Homoseksüel çiftler üzerinde yapılan çalışmalarda ise penisten anüse bulaşma riskinin anüsten penise bulaşma riskinden daha yüksek olduğu belirlenmiştir.
HH: HASTALIK TEMASTAN NE KADAR SONRA ORTAYA ÇIKAR?
TB: Kuluçka süresinin birkaç hafta ile 8-9 ay kadar sürebildiği bildirilmekle birlikte çoğunlukla HPV bulaştıktan 2-3 ay sonra genital siğiller görülebilmektedir. Virüsün bazen yıllarca hiçbir bulgu vermeden vücutta kalabildiği de bilinmektedir yani virüs vücuda girdiği noktadan derinin alt tabakalarına doğru ilerleyerek orada sessiz bir şekilde uzun yıllar boyunca kalabilir. Netice olarak, aslında virüsün bulaştığı herkeste kondilom oluşmayabilir ve bu bireyler etrafa, cinsel münasebette bulundukları insanlara virüs saçan birer taşıyıcı haline gelebilirler. Bunların yanı sıra kondilomun ortaya çıktığı bireylerin %60-90’ının partnerinde de virüsün bulunduğunu belirtmek gerekir. Sonuçta virüsün bulaştığı kişilerin %30 kadarında siğil görülür, geriye kalan %70 populasyon ise virüsü taşıyan ancak siğil çıkmamış olan taşıyıcı gruptur. Bunlara ek olarak HPV taşıyan bir kişiyle ilişkide bulunmanın da mutlaka HPV’ün kapılacağı ve bulaşmanın gerçekleşeceği anlamına gelmediğinin altı çizilmelidir. Zira burada kişinin bağışıklık sistemi çok büyük önem taşımakta olup bazı kişilerde bağışıklık sisteminin virüsle çok daha başarılı bir şekilde mücadele edebildiği ve virüsü ortadan kaldırabildiği de bilinmektedir. Bununla birlikte tedaviye rağmen nüksün (tekrarlamanın) sık olduğu ve tedavinin tekrarlayan seanslarla uzun bir zaman alabileceği göz ardı edilmemelidir.
HH: KONDİLOM EN SIK KİMLERDE GÖRÜLÜR?
TB: Seksüel aktif çağda bulunan kadın-erkek herkeste oldukça yaygın olarak gözlenebildiği bilinmektedir. Yeni doğan bebeklerin boğazında ve solunum yollarında da görülebilmektedir. Bu tip bir bulaşmanın annenin virüsle enfekte doğum kanalı yolu ile gerçekleştiği düşünülmektedir. Tüm genital enfeksiyonlar arasında HPV enfeksiyonlarının görülme sıklığı her geçen gün artmakta olup gonore (bel soğukluğu) ve klamidya enfeksiyonlarından sonra 3. sırada yer almaktadır.
HH: HASTALIĞIN OLUŞUMUNDA ROLÜ OLAN RİSK FAKTÖRLERİ NELERDİR?
TB: Bu hastalığa yakalanmayı kolaylaştıran risk faktörleri şunlardır.
- Çok partnerli seks.
- Seks hayatının erken yaşta başlaması.
- Hamilelik.
- Aynı zamanda seksüel yolla geçen başka bir hastalığın da ek olarak aynı şahısta bulunuyor olması (klamidya enfeksiyonu gibi).
- Stres.
- Bağışıklık sistemini baskılayan bir başka durumun daha aynı şahısta olması (kanser tedavisi, AIDS, organ nakil süreci gibi), veya aynı zamanda bir başka viral hastalığın daha aynı şahısta olması (herpes gibi).
- Tütün ve Alkol kullanımı, oldukça etkilidir.
- Genital bölge traşı sırasında mevcut bir lezyonun komşu bölgelere yaygınlaştırılma riski bulunmaktadır. Bu nedenle jiletle traş yerine diğer tahriş etmeyen metotlarla tüylerden arınma tavsiye edilmektedir (tüy dökücü krem, elektrikli traş makinası gibi).
HH: BU HASTALIĞA TANI NASIL KONUR?
TB: Tanı, son derece tipik olan kondilomların çıplak gözle görülmesiyle kolayca konulabilir. Tanıyı kolaylaştırmak için kullanılacak bir lup gözlük veya büyüteç, çıplak gözle görülemeyecek kadar küçük olan odakların da tespitini kolaylaştırır.
Kadınlarda kondilom gözlenmese de HPV’ün neden olduğu rahim ağzındaki değişimler, rutin olarak yapılan PAP Smear testlerinde saptanabilir. PAP Smear’da HPV’e bağlı olduğu düşünülen doku değişiklikleri saptanacak olursa alınmış olan aynı materyalin içinde HPV’e ait DNA incelemeleri yapılarak HPV varlığı ve hangi tip HPV bulunduğu saptanabilir.
Erkeklerde ise görülebilen bir kondilom veya benzeri lezyon yoksa HPV’ün saptanması mümkün olamamaktadır. Erkeklerde bu virüsün taşıyıcılığını saptayabilecek bir test bulunmamaktadır.
HPV, kan dolaşımına geçmediğinden ne kadınlarda ne de erkeklerde kanda bu virüsün varlığını saptamak da maalesef mümkün olamamaktadır.
Tedavi edildikten ve tamamen yok edildikten sonra bile nüks etme riski olduğundan tedavi sonrası hastaların 1. ay sonunda rutin bir kontrole çağırılması uygundur. Böylece eğer nüks ettiyse hızlı bir şekilde onun tedavisi gerçekleştirilebilir veya nüks etmediyse bile eğer tedavi alanlarında deride bazı izler kaldıysa onları gidermek de bu şekilde mümkün olabilmektedir.
HH: KONDİLOMA AKUMİNATA İÇİN AŞI VAR MIDIR?
TB: Özellikle kadınların “HPV AŞISI” olmalarında büyük fayda vardır. HPV için 9 etkili tipe karşı olan aşı şu anda mevcut olan en etkili aşıdır. “9 yaşından itibaren” kız çocuklarına aşı yapılması uygun görülmektedir. Bu kadar yaygın ve endişe uyandıran bu hastalığa karşı aşı esasında standart aşı takviminde yer almalı ve devlet tarafından karşılanmalıdır.
Erkeklerde aşının faydası literatürde tartışmalı olsa da yine kanımca erkeklerin de aşı olmaları hastalığın bulaşmasına karşı bir direnç oluşturacaktır.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından ilk etapta sosyoekonomik yoksunluk çeken bireylere olmak üzere Mayıs 2024'te ücretsiz HPV aşı uygulamasına başlanmıştır. Aşının prensip olarak 9 – 26 yaş aralığındaki bireylere uygulanacağı belirtilmiştir. Yine kanımca eğer seksüel aktif çağda ise ve seksüel aktivitesinin 5-10 sene daha sürdüreceği varsayılıyorsa 40-45 yaşındaki bireylere dahi aşı yapılması uygundur. Aşının Sıfır, 2. ve 6. ay olmak üzere üç dozda yapılması gerekmektedir.
HH: KONDİLOM TEDAVİSİ NASILDIR?
TB: Bu hastalık değişik yollarla tedavi edilebilir, bunları da şöyle sıralaybiliriz:
Üzerlerine İlaç Sürme Yoluyla Tedavi: Bunlar “siğili yok etmeyi amaçlayan ve sürülebilen asit içerikli ilaçlar” ve “bağışıklık sistemini güçlendirerek tedaviyi amaçlayan sürülebilir ilaçlar”dır. İki grup ilaç da penis derisi gibi hassas ciltli bölgede maalesef kızarıklık, kaşıntı ve deride tahrişe neden olabilmektedirler. Bu nedenle kullanımlarında çok dikkatli olunmalı ve tarif edildiği şekilde özenle sürülmelidirler. Şu unutulmamalıdır ki bu ilaçların deriden oldukça kabarık olan lezyonların kökünü tahrip edebilmesi neredeyse imkânsız olup tekrarlayan sayısız tatbiklere ihtiyaç duyulacaktır.
Cerrahi Olarak Çıkarmak Yöntemiyle Tedavi: Geleneksel cerrahi metotla çıkarma yöntemi ancak çok büyük olan siğillerde uygulanır zira oluşturduğu doku hasarı ve bıraktığı iz çok fazla olmaktadır.
Dondurmak Suretiyle Tedavi (Cryotherapy-Kriyoterapi): Sıvı nitrojen kullanılan özel cihazlarla püskürtme yoluyla direkt olarak kondilomların üzerine tatbik edilen bir metottur. Genellikle öncesinde lokal bir anestezi de gerektirmez. Bu metotla da deriden oldukça kabarık olan lezyonların kökünün tahrip edebilmesi neredeyse imkânsız olup tekrarlayan sayısız seanslara ihtiyaç duyulacaktır
Yakılmak Suretiyle Tedavi: Elektrokoter, Radyofrekans, Hyfrekatör, Lazer gibi cihazlar ile kondilomların yakılarak imhasıdır. Yeterli imhanın yapıldığından emin olunduğu müddetçe günümüzde bu metotların en etkin ve en ucuz işlem olduğu söylenebilir.
Tek seansta bütün odakların imha edilmesi mümkündür. Özellikle dış genital organlar dediğimiz, genital bölgenin dışarıdan görülebilen bölümlerinde oluşmuş kondilomların imhası için ideal bir yoldur. Öncesinde lokal anestezi gerekmektedir.
Lokal anestezi, işlemden 5-10 dakika kadar önce işlemin yapılacağı bölgeye anestezik etkili bir krem sürülerek yapılabilir. Ya da işlemden hemen önce lezyonların dibine çok ince bir enjektör ile anestezik maddenin enjekte edilmesi ile sağlanabilir.
YouTube videosunu izlemek için resme tıklayınız
Neredeyse yok denecek kadar az acı duyulur, hatta duyulmaz bile. Deriden kabarık olan siğilin ortadan kaldırılmasından sonra kökü de yakılarak o bölgede tekrarlama şansı neredeyse sıfıra indirgenebilmektedir. Uygulama kolay ve hızlı olmakta, iyileşme süreci çok uzun zaman almamaktadır. Genellikle 7-10 gün içerisinde ciltte oluşan koter defektleri başarıyla kapanmaktadır.
Lazer cihazı ile yapılan yakma işleminin etkinliği yüksek ve güvenli, uygulaması kolay ve çabuktur ancak pahalı bir metottur. Uygulama öncesi anestezi gerektirir. Hyfrekatör cihazların da aynı lazer gibi lezyonu kurutarak yakmakta olduğu ve hasta açısından çok daha ekonomik olduğu unutulmamalıdır.