GİDEN GİTTİ! YA KALANLAR…

GİDEN GİTTİ! YA KALANLAR…
 

Bilindiği gibi içte ve dışta yaşananlar karşısında yapılan açıklama ve yorumlar hiç inandırıcı hele de hiç diplomatik değil. Hatta bu durumu anlatmak için tuhaf sözcüğü bile yeterli olmayabilir! Bayağı tuhaf bile az kalır o derece yani! Hal böyle iken olup biteni teker teker anlatmaya kalkmak bu yazıyı bitmek bilmeyen uzun bir hikâyeye dönüştürür diye özet geçiyorum…
 

Dışardan bakınca öyle sözler söylenip öyle kararlar veriliyor ki acep bizimkiler psikanaliz bilen, Freud kalibresinde eğitim alan kadrolarla mı çalışıyorlar sorusu geliyorinsanın aklına!
 

Örneğin partili cumhurbaşkanı olur da partili hâkim niye olmasın deniliyor! Yine AKPM’nin aldığı karar bizi bağlamaz deniliyorBunları duyunca da yazıya soruya yakın başlık koymak gerekiyor! Demokrasiyi hedefe ulaşıldığında inilecek tramvay, Cumhuriyeti parantez arası gören bir zihniyet, genişçe bir kesimin özverisini, enerjisini, duyarlığını görmezden geliyorsa,bu ve benzeriaçıklamalara niye şaşıralım ki?
 

Yönetim alışılageldiği üzere her şeyi“üst akıl, dış mihraklar, çekemeyen batının projeleri” diye açıklıyorsa, danışman ordularına rağmen iletişim stratejilerinde hata var demektir saptamasını niye dile getirmeyelim ki? 
 

Yapılan zamlardan, artan enflasyondan, kahredici işsizlikten bihaber olan yönetime, hayat pahalılığını, geçim derdini, emeklilerin çilesini umursamayan bir iktidara “Evet! Çıktı ama ne değişti” diye niye sormayalım ki?
 

Cumhurbaşkanlığıyla, yetinmeyen, parti genel başkanlığını da isteyen ve başkanlığa hazırlanan bir yöneticinin var olduğu bu topraklardaeskilerin  “yol yapan yolunu da yapar” sözünü yabana nasıl atalım ki? Görünen o ki hem bu söz doğru, hem de gidişat o yönde.Hele de 2019 için daha şimdiden kolların sıvandığını, hazırlıkların başladığını, AKP’yi toparlama hedefinin gündeme geldiğini görünce…
 

Demokrasi askıda, insan hakları rafa kaldırılmış, AB hayali derin dondurucuya alınmış. Yapılan sınavlarda zar zor ucu ucuna puan alan yandaşlar yargıya yerleştirilmiş. “Tam kanunsuzluk oluşmamış” şeklinde dünya hukuk tarihine geçecek bir gerekçeyle YSK referandum sonuçlarına itirazı reddetmiş. Yetinmemiş “sahte oy kullanılmadı, evet mührü seçime müdahale değildir” demiş!  Kimin umurunda? Geçiniz bir kalem…
 

O halde öncelikle ve saf saf bu yargıdan medet ummayı unutalım! “Tam kanunsuzluk oluşmamış” yorumundan sonra yarım, dörtte bir, altıda bir gibi gerekçelere hazır olmayı unutmayalım! Yine eski mağdurluklardan şimdi mağrurluğa sıçramış olanları,  mazlum edebiyatından girip muktedir koltuğuna tırmananları, el ele, kol kola, gönül gönüle alınan yoldan geri dönen eskinin kankası şimdinin kanlı bıçaklı yolcularını hiç akıldan çıkarmayalım…
 

Hele de kendi kaderini hiçe sayan, ülkesini her değerin üstünde tutan, yaşam öyküsünde bize acı da olsa dersler bırakan, vicdanımıza olmasa da beynimize seslenenlerin çektiği  (çektirildiği mi demeliydim?) çileleri hiç göz ardı etmeyelim…
 

Kendime ve okuruma nota gelince; İş bu durum neye üzülüp neye üzülmeyeceğimizi, neyi önemseyip neyi önemsemeyeceğimizi belirleyenlere, bizim için stratejik sabır politikası önerenlere arzuhalimizdir…