‘GÖLGE’deki DEVLET ve ÜRKÜTEN GİDİŞAT!..

‘GÖLGE’deki DEVLET ve ÜRKÜTEN GİDİŞAT!..

Bu ülkenin nasıl derin ve karanlık bir uçuruma sürüklendiğini ve devletin geleceğinin nasıl tehdit altında olduğunu göstermesi açısından ortaya saçılan operasyon rakamları, deşifre olan bağlantılar ve örgütlenmeler gerçekten dehşet verici...

Dünyada hiçbir terör örgütünün, sivil toplum kuruluşunun hatta CIA’dan MOSSAD’a kadar hiçbir istihbarat merkezinin donanımlarında görülmeyecek bir sinsi ve de şoke edici yapılanma var devletin ve milletin karşısında!..

Yalnızca devletin değil; ulusun çeşitli katmanlarını da -iş dünyası, ekonomik çark ve toplumsal yapılanmaları- paslı bir zincire dolanmış sağlam bir ağ gibi saran, upuzun kollarıyla devasa bir ahtapot var ortalıkta!..

Bağlantıları, ilişkileri, hiyerarşisi, girişleri-çıkışları, sosyal-siyasal boyutları, ekonomik bağları, bürokrasideki kuşatmasının aşamaları, velhasıl başlangıçla-sonuçları henüz tam olarak tespit edilememiş, imam-ByLock hattında, devletler üstü bir çete yapılanması sarstıkça sarsıyor ülkeyi...

Ve aylardır süren çok kapsamlı operasyonlara rağmen genetik kodları, karanlık hücreleri, müritten militana kadar örgütlenme ağları tam olarak çözülememiş, dehşet verici bir sınır ötesi organizasyon cumhuriyeti yormaya ve şaşırtmaya devam ediyor...

Son 20 yıldır radikal dinci terör örgütlerinin faaliyetlerini incelemiş, onlarla ilgili yazılar ve kitaplar yazmış bir gazeteci olarak söylüyorum ki; lideri 20 yıl boyunca yakalanamayan, pelur kağıtlar ve kod isimlerle yazışan, “üzüm salkımı” modeliyle hücreler oluşturan Türk Hizbullahı’nın istihbarat örgütlerini kıskandıran örgütlenmesini bile geride bıraktı Fethullahçılar!..

Velhasıl her yerdeler... Bazen görülmüyorlar, sinsice gizleniyorlar ve adeta gölgeleri bile müritleşmişçesine ne devlette ne de sivil yapıda bitmiyor Fethullahçılar...

SARSILAN OPERASYON!..

Peki, aslında çok ezelden “is” tutmuş ve devlete yapışmış zifiri yapısıyla bu ürkütücü tablonun kriminal merkezlerine nokta vuruşlarını neden mi yaptık?.. Neye, niçin dikkat çekilmeli aslında?..

Çünkü sonu gelmeyen; her sabah yapılan operasyonlarla yeni hücreleri çökertilen ve her gün açıklanan listelerle yeni tasfiyelere uğrayan devasa bir devlet organizasyonunun “paralel” hatta ne denli ilerlediğine tanık oluyoruz...

Önceki gün hükümetten yapılan açıklama, yukarıda çizilen tablonun ne denli karanlık olduğunu bir kez daha gösterdi... Çünkü iki gün önce de 1988 subay ve çoğu üst düzey 7 bin 586 polis meslekten ihraç edildi...

Ancak önceki gün Ankara’daki “Yeni Güvenlik Konsepti” toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “FETÖ hala TSK, polis, yargı ve devletin içinde var... Gereği ne ise yapılacak... FETÖ’nün devlet içindeki operasyonel gücü önemli ölçüde kırıldı” dedi...

İşte FETÖ tehlikesinin geçmediğini de kanıtlayan bu şaşırtıcı açıklamadan kısa süre sonra da Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Fethullahçılarla ilgili soruşturmaların yargıya yansıyan bilançosunu açıkladı... Bozdağ, bugüne kadar 92 bin 607 kişi hakkında işlem yapıldığını, 36 bin 951 kişinin tutuklandığını söyledi...

Yani bu gidişle orduda asker, emniyette polis ve bürokraside memur kalmayacak gibi!..

Heyhat ki bu rakamlar, son 32 yılda haklarında PKK’dan işlem yapılanlar, operasyonlarda ölü-yaralı ele geçirilen ya da teslim olan militanların 32 yıllık bilançosunu da çoktan aştı ki, bu tablodaki karşılaştırma da kendi açısından sarsıcı ve dehşet uyandırıcıdır...

HİZBULLAH’TAN DA BETER!..

Evet; Türkiye varlığını şiddet eylemleriyle her an hissettiren PKK ile 32 yıldır mücadele ediyor... Binlerce şehit, on binlerce yaralı, yüz milyarlarca dolarlık ekonomik kayıp, sosyal çöküntüler ve huzursuzluklara rağmen devlet, örgütün eylem gücünü, siyasi yapısını ve dış uzantılarını biliyordu...

1990’dan beri, örgüt lideri Hüseyin Velioğlu’nun İstanbul-Beykoz’da öldürüldüğü 17 Ocak 2000’e kadar PKK ile birlikte Güneydoğu’yu kan gölüne çeviren Türk Hizbullahı’nın en az 20 bin militanı olduğunu da devlet eninde sonunda çözmüştü...

Selefi terör örgütleri El Kaide ve IŞİD’in, 15-20 Kasım 2003’te, İstanbul’da 60’tan fazla yurttaşın ölümüyle sonuçlanan 4 intihar saldırısıyla başlayan eylemlerini de bir tarafa bırakalım ama asıl soru nedir sizce;

Türkiye Cumhuriyeti; tüm bu örgütler ve benzerleriyle binlerce şehit vererek mücadele ederken, bunlardan çok daha devasa, zengin, etkili bir “terör örgütü”nün devletin tam da içinde, yanı başında, önünde-arkasında en sinsi duruşuyla en kritik merkezlerde olduğunu nasıl göremedi?..

Devlet nasıl anlayamadı, nasıl çözemedi ve neden bilemedi acaba devlet içinde devleti?.. Hem de 40 yıl göz göre göre nasıl görülemedi acaba sırtını siyasete ve dinciliğe dayayan bu derin yapı?..

GAFLET KILIĞINDA TEHDİT!..

Evet; Tüm bu sarsıcı tabloya bakarak söyler misiniz şimdi; 32 yıl öncesinden bu yana bölücüsünden-dincisine kadar ülkemizi ve insanımızı hedef alan terör örgütlerinin devleşmiş tehdidinden çok daha büyük bir tehdit değil midir FETÖ’yü yıllarca görmek istemeyen bu gaflet ve ihanet?..

O halde bugün, yarın, öbür gün, gelecek hafta ve diğer sabahlarda da bekleyelim bakalım... Her alanda, her yerde, her merkezde, her şehirde ve her kurumda operasyonlar... operasyonlar... operasyonlar... İhraçlar, tasfiyeler ve de tutuklamalar...

Belli ki FETÖ’ye yönelik operasyonlar daha yıllar boyu sürecek... Sürsün de görelim bakalım, Fethullahçılar devlete daha ne kadar sızabilmişler?..

Yani sözde “devlet” olacak gafil yapı ile sözde devleti yöneten “siyaset”in son 40 yıldaki işbirlikçi ihanet politikaları ülkeyi gölgedeki devlete ne kadar teslim etmiş acaba?..


https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac