GÜLMEYEN ÜLKEM!
Çocukluğumda ilkokul kitaplarında okuduğum şiirlerden biri hala belleğimdedir. Şöyle başlardı;
“Sen ne güzel bulursun
Gezsen Anadolu’yu
Dertlerden kurtulursun
Gezsen Anadolu’yu”
O güzel Anadolu, şimdi dert küpü! Köylü bağını, tarlasını satıp şehre geliyor, şehirli de yurtdışına gidip yerleşmenin yollarını arıyor.
Sokaktaki cinayetlerden uyuşturucu mafyasına, kadına şiddetten gasp çetelerine, kalpazanlıktan cinsel istismara kadar onlarca çeşit adli vaka toplumu derinden etkilemektedir. Buna işsizlik, hayat pahalılığı, kitlesel zehirlenmeler, kapanan işyerleri, iflaslar, kaybolan hayvancılık ve tarım sektörünü de ekleyin. Ülkenin toplumsal ve ekonomik görüntüsü ortaya çıkar.
Özetle toplum düzeni rayından çıkmış, hukuk, örf, adet, gelenek işlemez ve uygulanamaz olmuştur. Gazetecilerin; “İyi haber kötü haberdir” deyiminin ne denli gerçek olduğunu elinizdeki gazetelerin haberlerine göz atınca zaten görüyorsunuz. Baba oğlunu, evlat anasını öldürüyor. Eşini, çocuklarını boğazlayan kocalar, çocuklarını boğan anneler var! Her çeşit cinayet araçları kullanılıyor. Adli tıp kurumları bile olayları aydınlatmakta zorlanıyor. İntiharlar artmış, banklarda, bahçelerde genç yaşta uyuşturucudan ölen sahipli- sahipsiz insanların cesetleri çoğalmıştır. Bu görüntüler açık seçik bir yönetim perişanlığının net fotoğrafıdır.
Sonuçta geldiğimiz çizgide insanımız gülmüyor, gülemiyor, gülecek bir nedeni yok giderek. Birbiriyle kavga ediyor, şoför yolcuyla, esnaf müşteriyle, öğrenci öğretmenle sürtüşüyor. Ölümlere kadar yürütülen cinayetleri okuyoruz. Herkeste bıçak, tüfek, tabanca var adeta! Koskoca Diyanet İşleri bile inançlı Müslümanlarla sürtüşme halinde. Yerli yersiz bir fetva ile bir başka anlaşmazlık yaratabiliyor. Ve de özür ve teşekkür sözcükleri dilimizden çıktı, unuttuk bu sihirli sözcükleri…
Yurttaş ülkenin tüm insanlarını kucaklayan uygar, uyumlu, ağırbaşlı bir yönetimin özlemi içindedir. İnsanımız gülmüyor, gülemiyor. Bu sadece sıradan yurttaşın tablosu değil siyasetin yüzü de gülmüyor. Partilerimizin başkan ve yöneticilerinin konuşma düzeyleri, kullandıkları deyimler, yakıştırılan sıfatlar yüz kızartıcıdır adeta. Bu toplumsal kavga, bu siyasi gerilim ülkenin enerjisini tüketiyor, insanımızda sürekli bir sıkıntıya neden oluyor. İstatistikler ülkemizde sigara, alkol ve sıkıntı ilaçlarının tüketiminin arttığını gösteriyor.
Sokaklarımızda, caddelerimizde, otobüs duraklarında, kafelerde birbirlerine gülerek bir şeyler anlatanları göremiyoruz artık. Siyasilerimizi nutuk meydanlarından çok sinema, tiyatro konser salonlarında, müzelerde, sergilerde, hele hele kitap fuarlarında gördüğümüz zaman bu kavgaların azalacağını düşünüyorum. Ne dersiniz? Yanılıyor muyum?
Yeni yılda yüzünüz hep gülsün dilerim…