ÖNERİ
Haydi toplu itiraza
Bana göre hayır.
Çünkü yapılacak olsaydı çoktan ihalesi bitirilmiş olur ve temeli de atılırdı.
AKP Genel Başkanı, bu hayalinin belediye başkanı olduğu sırada başladığını söylüyor.
Bu hayalin aklına düşmesinden bu yana 20 yılı aşkın süre geçti. İktidar en güçlü döneminde bile bu projeye başlayamadığına göre bundan sonra da olmaz.
Ayrıca şu ana kadar “Buradan geçecek gemilerden para kazanacağız” söylemi dışında, bu projenin yararı konusunda da ortaya hiçbir şey konamadı.
O halde olan ne?
Çok basit, AKP Genel Başkanı, İstanbul’da aldığı katmerli yenilginin şokundan hâlâ kurtulamadı.
İstanbul Belediye Başkanı’nı ve muhalefeti sürekli tahrik ederek gücünü korumaya çalışıyor.
O halde muhalefete düşen görev bu oyunu bozmaktır.
Biliyorsunuz bu proje ile ilgili ÇED yani Çevresel Etki Değerlendirmesi raporu yayınlandı.
ÇED raporunun yayınlanmasından sonraki süreç, bakanlık tarafından şöyle duyuruldu;
“Komisyonun sonuçlandırdığı ÇED raporu, halkın görüş ve önerilerini almak üzere Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nde ve bakanlıkta on (10) gün görüşe açılır. Bakanlıkça projeyle ilgili karar alma sürecinde bu görüşler de dikkate alınır. Bakanlık, halktan gelen görüşler ışığında rapor içeriğinde gerekli eksikliklerin tamamlanmasını, ek çalışmalar yapılmasını ya da İnceleme Değerlendirme Komisyonu’nun yeniden toplanmasını isteyebilir. Nihai olarak kabul edilen Çevresel Etki Değerlendirmesi raporu 10 (on) gün halkın görüşüne açılmış olup görüş ve öneriler için bu süreç içerisinde İSTANBUL Çevre ve Şehircilik il müdürlüklerine veya Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na müracaat edebilir. İlgililere ve kamuoyuna duyurulur.”
Buradan anlaşılan şu: Eğer bu rapora yönelik mantıklı, kabul edilebilir ve geçerli itirazlar yapılırsa bakanlık bu raporu ve projeyi yeniden değerlendirmek zorunda.
O halde başta CHP olmak üzere tüm muhalefet partileri örgütlenmeli ve bu rapora karşı milyonlarca itiraz dilekçesi doldurulmalı.
Kimileri “İktidar da örgütlenir ve lehte beyanlarda bulurlar” diyebilir.
Hiçbir geçerliliği olmaz.
Çünkü bu tür durumlarda aslolan itirazlardır, lehte beyanların bir hükmü olmaz.
Muhalefet böyle bir eylemi örgütlerse bu tarihimizin en önemli sivil inisiyatiflerinden biri olacaktır.
Kanal İstanbul’a karşı verilmiş milyonlarca “karşı dilekçe”nin önünde duramaz bu iktidar.
Ayrıca her fırsatta “Milli irade ne istiyorsa onu yapıyoruz” diyenler, halkın büyük bölümünün karşı çıktığı bir projeyi hayata geçiremez.
Bunun da ötesinde hem AKP Genel Başkanı hem de konunun ilgilileri, bu projenin halk tarafından istendiğini ileri sürüyorlar her fırsatta.
Böyle çaplı bir organizasyon ile Kanal İstanbul konusunda “Milli irade veya halk böyle istiyor” söyleminin de aslında doğru olmadığı ortaya çıkacaktır.
Ayrıca gerçek milli irade de bu şekilde gösterilmiş olacaktır.
KAFAMI BOZAN ŞEYLER
Yandaşlar bu habere pek sevindi
Sarayın görevlendirdiği bir heyet Rusya’ya gitmişti.
Rus yetkililerle görüşmeler yapıldı, heyet geri döndü.
Konu Libya idi.
Yandaş yalaka tetikçi medyada dün şu haber yayınlandı;
“Rusya Dışişleri Bakanlığı, Türk ve Rus heyetlerinin Moskova’da yaptığı görüşmeden sonra Libya krizi konusunda Türkiye ile temasların devam ettirilmesi konusunda anlaşmaya varıldığını duyurdu.
Görüşmelerin ardından, her iki tarafın da Libya krizinin çözülmesinde muhtemel iş birlikleri de dahil olmak üzere temaslara devam edilmesinde mutabık kaldığı belirtildi.”
Haberin veriliş tarzı sanki yine bir uluslararası başarı kazanılmış havasındaydı.
Kendi kendimizi kandırmakta üstümüze yok.
Çünkü bu haber aslında AKP iktidarının ne kadar zorda olduğunu gösteriyor.
Nedeni basit; Rusya ile Libya konusunu neden görüşüyorlar?
Tek taraflı olarak Libya’daki iç savaşa müdahil olmaya kalktılar, buna başta Rusya olmak üzere dünyanın büyük ülkeleri karşı çıkıyor.
Saray heyetinin Rusya’ya gitme nedeni Libya’da yaşananlara ortak bir çözüm bulmak için değil. Ruslar “Bir gelin bakalım orada ne yapıyorsunuz anlatın” dediler.
AKP iktidarının Libya’da çözeceği bir sorun yok.
Sadece sorunu daha da büyüteceği gibi başına büyük sorun açacağı yeni bir maceranın eşiğine geldiler.
CANIMI SIKAN ŞEYLER
İktidar, Suriyeliler için harcanan 40 milyar doların hesabını veremez
Bu köşeden dün sorduğum “Suriye’den gelenler için harcanan 40 milyar doların kaynağı ne?” haberine hayli tepki geldi.
Muhalefet partilerinden birine mensup bir milletvekili tanıdığım da aradı ve “Hiç sorma çünkü bunu asla öğrenemezsin” dedi.
Milletvekili tanıdığım, “Erdoğan her konuşmasında hem Suriyeli sayısını hem de yapılan harcamaları artırıyor” dedikten sonra “Rakam aslında anormal ama kamuoyu bunu kabullenmek zorunda. Gerçeği öğrenmesi de mümkün değil” diye devam etti.
Ben de “Peki bu rakam gerçek değil mi?” diye sordum.
Muhalefet milletvekili, “Bence gerçek değil, olamaz da. 40 milyar dolar anormal bir para. Avrupa’nın vermediği 3 milyar Euro için bu kadar laf ediyorlar. Türkiye böyle bir parayı nereden bulup da harcamış olabilir? Üstelik bütçenin hiçbir yerinde de gösteremiyorlar” dedikten sonra şu çağrıyı yaptı;
“Eğer bu konuda gerçekten samimi iseler ve doğruyu söylüyorlarsa son 8 yılda yapılan bütün harcamaların dökümünü açıklasınlar.”
Aslına bakarsanız bu rakamlar bana da çok afaki geliyor.
Sanki AKP Genel Başkanı, “Bu konu çok duygusal bir konu; kimse kalkıp da bunun hesabını sormaz” diye düşünerek rakamı canı istediği gibi yukarı çekiyor.
BUNU YAZMAK GEREK
Hayvanseverlerden Kıvanç Tatlıtuğ’a; “İyilik yapayım derken kötülük yapıyorsun” uyarısı
Kıvanç Tatlıtuğ, sinema ve televizyon dünyanın en sevilen isimlerinden biri.
Hem yakışıklılığı, hem oyun gücü hem de hayli düzgün yaşamı ile milyonların sevgilisi. Kıvanç Tatlıtuğ bir süre önce sokak hayvanları için barınak yapmak üzere kolları sıvamış.
Herkesin hoşuna gidecek sosyal bir davranış bu değil mi?
Kulağa öyle geliyor ama hayvanseverler bu haberden hiç hoşlanmamış.
“Çok iyi niyetle hareket ediyor mutlaka ama barınağın ne olduğunu bilmiyor” diyen hayvanseverler adına bana bir açıklama gönderen Hayvanların Yaşam Hakları Konfederasyonu HayKonfed Başkanı Nesrin Çıtırık bakın ne diyor;
“Sevgili Can Bey; Tamamen iyi niyetle hareket eden Kıvanç Tatlıtuğ ilerde barınağa yığılan yüzlerce hayvanın ölümlerine sebebiyet vermekten bin pişman olacak bir projeye başlıyor. Bakımevi değil barınak arazisi bakıyor. Bu ne demek: Hayvanların sürekli orada kalması… Bu tür girişimler her zaman hüsranla ve hayvanların topluca ölümleriyle sonuçlanmıştır… Lütfen sesimizi duyurunuz.”
Nesrin Çıtırık, sokak hayvanları için alınması gereken önlemleri de şöyle anlatıyor;
“Barınaklar ölüm kampıdır. Barınak çözüm değil. Çünkü burada hayvanları beslemeye kimsenin gücü yetmez. Yapılacak olan mutlaka kısırlaştırma ve tedavi merkezlerinin kurulmasıdır. Sevgili Kıvanç Tatlıtuğ, barınak aramak yerine belediyelerin kısırlaştırma merkezleri kurması için çağrı yaparak Türkiye çapında bir çözümün parçası olur.”
Benden Kıvanç Tatlıtuğ’a iletmesi.
YENİ ÖĞRENDİM
Başımıza bir de sivrisinek çıktı
Milli Savunma Bakanlığı, basın açıklamalarını benim e-postama da gönderiyor.
Birkaç gün önce gelen bilgilendirme notunu okurken hayretler içinde kaldım.
Aynen şöyle diyordu; Başika Üs Bölgesi’nde nöbet esnasında sivrisinek ısırmasından kaynaklanan Batı Nil Virüsü enfeksiyonu ile rahatsızlanan bir kahraman silah arkadaşımız, 12 Eylül 2018 tarihinden bu yana yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak 21 Aralık 2019 tarihinde şehit olmuştur. Bizleri derin bir acı ve üzüntüye boğan bu olayda hayatını kaybeden aziz şehidimize Allah’tan rahmet, kederli ailesine, Türk Silahlı Kuvvetleri ile yüce Türk Milleti’ne başsağlığı ve sabır dileriz. Saygılarımızla.. MSB Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği.
Bir askerimizi sivrisinek ısırmış, kaptığı virüs iki ay boyunca tedavi edilememiş ve hayata veda etmiş.
Bu nasıl iştir böyle?
Nedir bu sivrisinek, nedir bu tedavi edilemeyen hastalık?
Açıp baktım tabii.
Batı Nil Virüsü, sivrisinek sokması ile bulaşan bir tür viral enfeksiyonmuş. Culex cinsi sivrisineklerin sokması ile insanlara bulaşan hastalık, kişiden kişiye direkt olarak bulaşmazmış. Bu türe ait sivrisineklerin bulaştırdığı virüs, özellikle atlar ve insanlar üzerinde etkiliymiş. Potansiyel olarak insan yaşamını tehdit eden Batı Nil Enfeksiyonu, pek çok nörolojik etkileşime yol açarmış. Tek zincirli bir tür RNA virüsü olan Batı Nil Virüsü, dünya çapında farklı zamanlarda pek çok ülkede ani salgınlara yol açmış bugüne kadar. Batı Nil Virüsü vakalarının yüzde 1’i menenjit, ensefalit ve felçle sonuçlanırmış. Ensefalit ile sonuçlanan vakaların ise yaklaşık yüzde 20’si ölümle sonuçlanırken, bu oran felç vakalarında yüzde 10 ile yüzde 50 arasında yer alırmış.
Maalesef bu askerimiz, hastalığın ancak yüzde 1 görülen sonucuna maruz kalmış.
Ama işin aslına bakarsanız, son zamanlarda çok yakın ilişkide olduğumuz Irak ve Suriye üzerinden Türkiye’ye pek çok hastalık giriyor.
Doktorlar özellikle başarılı çalışmalar sonucu neredeyse tamamen ortadan kaldırılan bazı çocuk hastalıklarının yeniden ortaya çıktığını söylüyorlar.
https://twitter.com/can_atakli_