HEDEF 2023… PROJE KULLUĞA DÖNÜŞ!..
Bu süreçte nereden nereye geldiğimizin, daha doğrusu getirildiğimizin anlaşılması açısından değerlidir!
Korkaklığın yalnızlığı, yalnızlığın teslimiyeti, teslimiyetin ise köleliği ve yok oluşu davet ettiği toplumlarda yüzlerce yıldır kullanılan klasik ve de etkin taktik ve stratejileri anlatması açısından da çok önemlidir!
Tarih Baba’nın defterinden birazcık olsun haberdar olanlar, bu şekilde teslim alınmış ve tarihe karışmış çok sayıda devlet ve halklardan haberdardır!
–Lütfen okuyun ve karşılaştırın; 10 yıl kadar önce neler yaşanıyormuş? Sonra da düşünün; bugün neler yaşıyoruz?..
Bakıyorsunuz… Peki görüyor musunuz?!.
Şu hale bakın; hâlâ neleri tartışıyor, hâlâ neler için ahh, vahh ediyoruz…
19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı bundan böyle Ankara’ya “hapsedilmiş”, ülkenin geri kalanında gençlik törenleri yapılmayacakmış, bu ne demekmiş?.. Yoksa diğer milli bayramlarımız da sırada mıymış?.. 23 Nisan da kaldırılır mıymış? Peki ya Cumhuriyet Bayramı n’olacakmış?.. Falan, filan…
– Uyan, ey ahali!..
Gelinmiş olan nokta, yıllardan beri adım adım örülen, oya gibi işlenen stratejinin olağan sonucu… Bu durumda milli bayramların tek tek ortadan kaldırılması da ana stratejinin gayet doğal bir uzantısı!.. Pekii, burada duracak mı?..
– Tabii ki hayır!..
Siz daha 1994 yılında “Türkiye Cumhuriyeti’nin başlangıçta ortaya koyduğu bütün temel ilkelerin laiklik, cumhuriyet, milliyetçilik gibi birçok temel ilkenin yerini daha çok katılımcı, daha âdemi merkezi, daha Müslüman bir yapıya devretmesi zorunluluğu ve artık bunun zamanının geldiği düşüncesini taşıyorum” diyen Ömer Dinçer’in, önce Başbakanlık Müsteşarlığı’na getirilmesini, ardından da milletvekili yapılarak Milli Eğitim’in başına geçirilmesini bir tesadüfler zinciri olarak mı yorumluyorsunuz?..
– Vallahi çok safsınız!..
Yaşadığımız sürece iyi bakın ama görerek bakın…
Bu süreç, Milli Eğitim Bakanlığı’nın giderek “diyanetleştiği”, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ise giderek Milli Eğitim Bakanlığı’nın işlevlerini yüklendiği bir süreç…
– Bunu gerçekten görmüyor musunuz?!.
Cumhuriyeti dönüştürmek!..
Diyanet son birkaç yıl içinde önce “kadına yönelik şiddet” konusunda Diyanet personelinin “ortak bilinç yaratması” şeklinde muğlak bir ifadeyle öne çıkarıldı…
Ardından pilot illerde “Aile İmamlığı” projesi gündeme getirildi… Diyanet İşleri ile Milli Eğitim’in bir diğer ortak projesinde ise imam hatip liselerinden oluşturulacak heyetler ev ziyaretleri yapacaktı!..
Her yıl kutlanan “Camiler ve Din Görevlileri Haftası”nın geçen yılki ana temasını anımsıyor musunuz?.. “Cami-Çocuk buluşması”ydı!.. Hafta çerçevesinde imamlar ve din görevlileri çocuk yuvalarını, Çocuk Esirgeme Kurumu’nun yuvalarını, ilköğretim okullarını ve huzurevlerini ziyaret etmişlerdi…
Ardından sıra “Mele” kadrosuna geldi. Yani “Mollalara!” Diyanet’ten sorumlu Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, dini konularda kendini yetiştirmiş ancak eğitimi bulunmayan kişiler için 1000 kişilik kadro öngördüklerini duyurdu. Diyanet İşleri Başkanı bu kişilerden sadece imam olarak değil, Doğu ve Güneydoğu’da “Şafi fıkhını öğretme konusunda” da yararlanılacağını açıkladı.
–Yani ilkokul mezunu bile olmayan mollalardan bin kişilik cemaat kadrosu, Diyanet şemsiyesi altında Anadolu’da resmi faaliyete geçecek!..
Son olarak Diyanet, yarıyıl tatilinde Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı tüm okullarda öğrenciler, veliler ve öğretmenler için özel umre turu planladı. 24 Ocak’ta 3 bin kişilik bu kafile yola çıkacak..
Bütün bu saydıklarıma, 1+4+4+4 biçiminde sözde 13 yıllık eğitim masalıyla 10 yaşındaki öğrencilerin imam hatip okullarına yönlendirilmesi projesini de eklerseniz ülkenin nereye doğru evrildiğini ya da devrildiğini gayet net bir şekilde görebilirsiniz. Bu projenin adı da bellidir: Hedef 2023 projesi!..
– 1923 devrimi kulluktan yurttaşlığa geçiş projesinin miladıydı… Hedef 2023 projesi de kulluğa dönüşün miladı olarak geçecektir Cumhuriyetin kısa tarihine!..
Kurbağa misali!
Sarsıcı değil mi?
Halbuki tümü gözlerimizin önünde gerçekleşti! Bizler, önümüze atılan “algı toplarıyla” oyalanırken, hepsi bir bir hayata geçirildi!..
Bugün artık biz soruyoruz, “19 Mayıs kutlanacak mı?” diye… 23 Nisan’ın yasaklanmasını içimiz parçalanarak izledik, evinin önünde kutlamak isteyenlere bile izin verilmedi, kimine “salgın kuralları” gereği ceza bile kesildi!..
–Buna, evrensel dilde, “kurbağanın yavaş yavaş haşlanması” deniyor!
Bir kurbağayı tencereye, kaynamış suya atarsanız sıçrayıp kurtulabilir; ancak soğuk suya koyup altına kısık ateş yakarsanız farkında bile olmadan haşlanır!
–10 yıllık süreci bir de bu gözle okursanız yararı olur!..
https://twitter.com/umit_zileli