HELALLEŞME!..

HELALLEŞME!..

Kemal Kılıçdaroğlu, geçenlerde yeni bir bomba patlattı…

Helalleşme turuna çıkacağını açıkladı!

Gerekçesi de pek yamandı:

CHP’nin de geçmişte yarattığı derin yaralar vardır. Uzun süredir bu yaraları yaratan o sistemi değiştirmekle uğraştım!

Peki, Kılıçdaroğlu; CHP’nin tarihini, ilkelerini, kimliğini, kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü, İsmet İnönü’yü gözünü bile kırpmadan harcayan bu sözlerden sonra kimlerle helalleşeceğini de söyledi mi? Evet söyledi, hemen sıralayayım:

28 Şubatçıların açtığı yaraların mağdurlarıyla… FETÖ’cü soysuz savcıların hazırladığı trajikomik iddianame ve delilsiz bir yargılamayla ağır hapse mahkum edilen ve açık görüş izni bile verilmeyen, rütbeleri sökülen generaller ne düşündüler bilemiyorum ama Çetin Doğan’ın eşi Nilgül Doğan “Hakkımı helal etmiyorum” dedi!

-Roboski’yle, Sivas, Kahramanmaraş mağdurlarıyla… Bir kere oranın adı Roboski değil Uludere!

-İkna odalarına sokulan başı kapalı kızlarımızla…

-6-7 Eylül mağdurlarıyla…

-Varlık Vergisi altında inim inim inleyen azınlıklarla…

-Mahkemelerde süründürülen askerlerimiz ve aileleriyle…

-Diyarbakır hapishanesi mahkumlarıyla…

-Londra’ya göç etmiş en parlak beyinlerimizle…

Helalleşme listesi şimdilik böyle… Saydıkları arasında yalnızca Varlık Vergisi CHP döneminde, 2. Dünya Savaşı sırasında yaşandı! Diğer maddelerin hiçbiri CHP iktidarı sırasında ve sorumluluğunda değildi!

Bu arada, Kemal Bey’in listesinde laik cumhuriyeti korumak uğruna işkencelerden geçirilen, kurşunlara hedef olan, hapishanelere tıkılan, gerici iktidara karşı canını dişine takarak direnen yurtseverlerin bulunmadığını da not edelim!

Her maddesi için sayfalar dolusu yazı kaleme alınabilir; ancak ben CHP iktidarında yaşanan, üzerinde yıllardır tartışılan, büyük iftiralara ve yalanlara da konu olan Varlık Vergisi meselesini anlatmak istiyorum…

Bakalım iktidar ve şakşakçılarının anlattıkları ne kadar doğru, görelim!

Varlık Vergisi Gerçeği!

Öncelikle Kemal Bey’e sormak gerek:

Varlık Vergisi olayını biliyor musunuz? Mesela o dönemi işin tam göbeğinde “Maliye Müfettişi olarak” yaşamış, Cahit Kayra’nın yazdıklarını, yaşamının son döneminde çıkardığı “Savaş Türkiye ve Varlık Vergisi” kitabını okudunuz mu?

Hiç olmazsa, daha önceki gün Başkent Üniversitesi öğretim üyesi Artun Dayıoğlu’nun Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan “Varlık Vergisi Gerçeği” başlıklı yazısındaki rakamlara baktınız mı?

Yanıt “hayır” ise ben yardımcı olayım…

Yıl 1942. 2’nci Dünya Savaşı’nın en şiddetli zamanları… İsmet İnönü’nün dehası sayesinde Türkiye savaşa dahil olmamış ama savaş ekonomisi nedeniyle bütçedeki savunma giderleri yüzde 45’lere çıkmış durumda. Nazilerin batı sınırımıza, Sovyet ordularının ise doğu sınırımıza dayandığı tam 1 milyon askerin beslendiği, enflasyonun yüzde 70’lere ulaştığı 18 milyon nüfuslu bir ülkeden söz ediyorum! Artun Dayıoğlu’nun anlatımıyla devam edelim:

“O günlerde Anadolu açlıkla sınanırken, İstanbul’da çoğunluğu gayrimüslimlerden oluşan bir kesim ise zenginliklerine zenginlik katmıştır. Bu adaletsizliğe karşı toplumda oluşan öfke ne yazık ki ırkçı boyutlara yükselmiştir.”

Varlık Vergisi işte böyle bir ortamda ve asıl olarak savaş sırasında oluşmuş karaborsa zenginliklerini bu kişilerden almayı ve ekonomiye nefes almayı amaçlıyordu…

Kanuna göre tüm mükellefler ayrım gözetilmeden vergi ödemek zorundaydılar. Ayrım ise, sıradan mükelleflerin vergileri belirli bir hesaba göre yapılacakken, büyük işadamlarının vergileri il ve ilçelerde kurulacak komisyonlar tarafından belirlenecek olmasındaydı.

Bu komisyonların, varlıkları tespit etmek için bir ay zamanı vardı. Vergiler belirlendikten sonra ise en geç 30 gün içinde ödenecekti, itiraz hakkı yoktu ve vergilerini ödemeyenlerden bu vergilerin haciz ve sürgün yoluyla ödenmesi kararlaştırılmıştı.

Bu sert yöntemlerle 114 bin 368 kişiden 315 milyon TL vergi geliri, sağlandı. Bu miktar o dönemdeki bütçenin yüzde 80’ini oluşturuyordu!

Türklerle helalleşme yok mu?!

Peki, kimler, ne kadar vergi ödedi?

Öyle ya, her dedikodu, suçlama, iftira bu konuda yapıldı! O yıllarda, büyük işletmeler İstanbul’daydı. Ve bu kentteki mükelleflerin yüzde 87’sini ise gayrimüslim ve yabancılar oluşturuyordu! Dayıoğlu’nun verdiği rakamlar şöyle:

-Verginin 30 milyon lirasını yabancılar ödedi.

-70 milyon lirasını da İstanbul’da yaşayan azınlıklar ödedi

Geriye kalmıştı 214 milyon TL. Bu miktarı kim ödemişti peki?

214 milyon TL’nin neredeyse tamamını da İstanbul ve Anadolu’da yaşayan Türkler ödedi!

Varlık Vergisi için ağzına geleni söyleyenler, nedense savaş yıllarında bütçeye 226 milyon TL gelir getirmiş, fakir köylüden ve çiftçiden alınmış, Toprak Mahsulleri Vergisi’nden ya da adı “Hayvanlar Vergisi” olan ve yine fakir köylüden alınan 135 milyon liradan bahsetmezler!

Peki, o dönemde bir takım hak ihlalleri, yanlış uygulamalar yaşanmadı mı? Elbette yaşandı; Aşkale sürgünü sert bir önlemdi. Kendi yurttaşını sürgüne göndermek çirkin bir uygulamaydı. Gayrimüslim yurttaşların yanı sıra ödeme yapamayan Türkler de aynı acıya ortak oldu.

Kısacası verginin büyük bölümünün gayrimüslimlere ödetildiği, yalnızca onlara yönelik ırkçı bir politika olduğu koca ve çirkin bir yalan! Rakamlar bu denli açık, net ve ortadayken ne yapacak Kemal Bey şimdi?

Türklerle helalleşmeyecek mi?!..

https://twitter.com/umit_zileli