Gerçekten çok şaşırdım!..
Türkiye-Yunanistan maçında, marş okunurken, Paris’te katledilen zavallı insanların anısına saygı duruşu yapılırken, vicdandan, haysiyetten, insanlıktan arınmış bir “sürü” nün tekbir getirmesi, ıslıklaması çok mu şaşırttı sizleri?..
-Şaşırmanıza pek şaşırdım valla!..
O halde bu ülkenin Varşova Büyükelçisi, eski YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan nam kahramanın, Facebook hesabından paylaştığı mesajların sizleri “dumura uğrattığı” kesin:
“Biri Fransa’da katliam mı dedi! Fransız piçleri Cezayir’de, 1 buçuk milyon Müslümanı katlederken hiç sesiniz çıkmıyordu.”, “Eyy, kafir Fransızlar bu ettiklerinizi unutmadık.”, katil Fransa’nın IŞİD’den ne farkı var?..”
Nasıl, beğendiniz mi?. Bu paylaşımları sayfasına taşıyan Prof. Sıfatlı, Büyükelçi kılıklı muhteremin, bir zamanlar milyonlarca üniversite öğrencisine “çeki düzen” veren YÖK’ün “unutulması mümkün olmayan!” başkanı olduğunu bilerek mi şaşırdınız yoksa?..
-Gerçekten apışıp kaldım!..
Bu muhterem, Fransa’nın, sömürgesi olduğu dönemde, Cezayirlileri, zalimce, barbarca, en vahşi şekilde neredeyse soykırıma uğrattığını hatırlatıyor aklınca... Evet söyledikleri sonuna kadar doğru, bu utanç sayfası Fransa tarihinden asla silinemeyecek bir leke olarak kalacak. Özür dilemesi, unutturmak için çırpınması beyhude... Ancak, zavallı, masum insanların katledilmesine “ohh” çeken bir “aydın vicdanı, haysiyeti” olamaz; artık böyle bir muhtereme ne kadar “aydın” denirse!.. Ayrıca adama sorarlar:
-1958’de, Fransa’nın bu barbarca katliamları nedeniyle Birleşmiş Milletler’de, “kınanması” gündeme geldiğinde, Adnan Menderes hükümetinin talimatıyla Temsilcimiz Fransa’nın cenahında yer alarak, utanç verici biçimde “çekimser oy” kullanmıştı... Bunu nereye koyacaksın?!.
Arkadaşlar, uyanın lütfen, bu caanım ülke 13 yılda tam anlamıyla bir “kabile devleti” haline getirildi.. Bu ülkede kocası tarafından öldürülen kadın için verilen “ağırlaştırılmış hapis” cezası, Yargıtay tarafından, “namus araştırılması yapılması” istemiyle bozulabildi!.. Bu cennet vatanda, üç küçük kıza tecavüz eden ve 150 yıl hapisle yargılanan sapık, 10 yılla paçayı kurtardı. Gerekçeli karara, “zanlının saygınlığı ve bir daha aynı suçu işlemeyeceği kanaati uyandığı” yazıldı!..
Sözün özü; bu ülkenin önemli oranda insanının içindeki “ilkel canavar” uyandırıldı!.. Sözde din adına, mezhep adına, en vahşi eylemleri yapmaya hazır bir “sürü” ortaya çıktı... Çocuklarımızı, geleceğimizi kurtarmak için biricik yol ortada:
-En az namussuzlar kadar cesur olmak!!!
Haramiler!..
Tam 24 yıldır sahneleniyor...
Göğsümüzü gere gere “bizim” diyebileceğimiz, Selman Ada‘nın ölümsüz opera eserinden söz ediyorum:
-Ali Baba ve 40 Haramiler.
Hikayeyi herkes bilir; tesadüfen “haramilerin” yağmaladıkları hazinenin yerini bulan Ali Baba’nın trajikomik hikayesi... Neredeyse çeyrek asırdır Devlet Opera ve Balesi tarafından sahnelenen bu eserin afişi bu yıl değiştirildi; eski afişte ön planda dans eden bir kadın sanatçı yer alırken, bu kez takkeli, imam kılıklı bir figür konuldu... Kadını afişte bile görmeye tahammülü olmayan her zamanki kafa deyip geçilebilirdi ancak, dünya çapında meşhur olan hikayenin ismi de değiştirilmişti:
-Ali baba& 40!..
Gördüğüm zaman gözlerime inanamadım; Örümcek Adama namaz kıldıran, Heidi’nin büyükannesine türban giydiren hikaye kitapları da görmüştük ama dünyaca ünlü bir hikayenin adının değiştirilmesi tümünün üzerine tüy dikmekti...
-40’ın yanındaki “Haramiler” sözcüğü buharlaştırılmıştı!..
Türk Dil Kurumu’nun “Büyük Türkçe Sözlüğünde” harami sözcüğüne baktım, aynen şöyle yazıyor:
-Hırsız, haydut, eşkıya.
“Ne olmuş ki, kaç yüzyıl öncesinin hikayesi. Dünyada eşkıyadan, hırsızdan, hayduttan bol ne var” diye düşündüm.
-Acaba neden gocundular???
Köklere dönüş mesajı
AKP’nin TBMM Başkan adayı İsmail Kahraman oldu...
Tayyip Bey, önceki gün Meclis’teki yemin töreni sırasında Kahraman’ı locasına alarak işareti vermişti zaten. Peki kim İsmail Kahraman?..
-28 Şubat döneminin Refah Partili Kültür Bakanıydı... O dönemde eleştiri oklarına hedef olan isimlerden biriydi. Milli Türk talebe Birliği Başkanlığı’ndan gelen Kahraman, AKP’nin de isim babası olarak biliniyor. Partinin ilk kuruluş toplantıları da onun evinde yapılmıştı. Uzun süre siyasetin arka planında çalışan yeni AKP milletvekili, son olarak Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Geliştirme Vakfı kuruculuğu ve mütevelli heyeti başkanlığı yapıyordu...
Peki, yeniden milletvekili olması ve Meclis Başkanlığı’na aday gösterilmesi ne anlama geliyor?. AKP’ye bir türlü gelmeyen eski Refah, yeni Saadet Parti taraftarına usturuplu bir mesaj olmasın?..
-Milli Görüş atağı yani!..
https://twitter.com/umit_zileli