İHANET
“Biz bu şehre ihanet etmiştik” demişti ya, şimdi muhalefetin görevi, bu ihanet enkazını tersyüz etmektir, onarmaktır.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan o sözlerinde bu ihanetin içinde kendisinin de olduğunu kabul ve itiraf etmişti. Nasıl olmasın ki? Bu ihanetin her aşamasında belediye başkanı olarak da, başbakan olarak da, cumhurbaşkanı olarak da yetkisi de var, sorumluluğu var. Örneğin; kentsel dönüşüm adı altında bu tarihi şehri beton ormanına çevirdiler. 30 – 40 – 50 katlı gökdelenlerle, alışveriş merkezleriyle denizi de, gökyüzünü de İstanbul’da yaşayanlara yasak ettiler adeta. Camilerin kubbeleri, minareleri bile arada kayboldu. Ezan sesi işitilmez oldu.
Yıllarca dikine yığdıkları beton yığınlarını, şimdi “Yanıldık” diyerek, enine yığmaya çalışıyorlar. 16 yılın çıraklığı, ustalığı, belediyeciliği milyarlarca liranın taşa, toprağa gömülmesine, doğal ve tarihi zenginliklerin sonlanmasına neden oldu. Hani bunlar İslam muhafazakâr partisi idi.
Bu taşı – toprağı altın olan şehirde yeşil alan bırakmadılar. Erguvan renkli, ıhlamur kokulu bahçeler diyarı şehir tırpanla biçildi. Buldozerle söküldü. Toprak rengi bir karabasana dönüştü. 100 yıllık ağaçlar, plansız – programsız gelişen inşaatların kurbanı oldu. İnsanların bir deprem anında kaçıp korunacağı boş alan bile kalmadı.
Bu ihanetin kahramanları, sorumluları şimdi renksiz, kokusuz, gölgesiz suni çimleri, yeşil alan, millet bahçesi diye pazarlamanın tesellisini yaşıyorlar.
O ihanet; şehircilikte, şehir planlamasında, sadece fiziki görüntüyü tahrip etmekle kalmadı. Kentin kültürünü, tarihini, doğasını da tahrip etti. Örneğin; eğitim, ulaşım, sağlık, kültür, sanat, kamu hizmetleri son derece zorlaştı. Komşuluk ilişkileri, esnaf dayanışması yok oldu. Sonunda sokak cinayetleri, gasplar, baskınlar, hırsızlıklar, saldırganlıklar, her türlü nedene dayanan kavgalar, uyuşturucu ölümleri çoğaldı, yaygınlaştı.
Şimdi, bu ihanete son vermek zamanı. Gelin, bu ihanet enkazını her yönüyle temizleyelim. Olmaz mı?