İHANETİN KOŞUSU - KARANLIĞIN KORKUSU!!!
Hele de olağanüstü dönemlerde; ve son aylarda olduğu gibi, salgına rast gelen süreçte, içindeki ihaneti dışa vurmaya çalışanlar büyük bir fırsat buldular, ellerini ovuşturarak sinsiliklerini çok da güzel sergilediler!..
Eskiden bu ülkede Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık yapanlar; ne zaman ki içinde Atatürk olan, ne zaman ki cumhuriyete-laikliğe-Kurtuluş Savaşı'na vurgu yapılan bir özel günde, "hasta"lık bahanesi ile evlerinde ya da hastane odalarında saklandılar, işte o zaman cumhuriyetin rövanşını almaya çalışanlar da taarruz etmeyi gelenek haline getirdiler!..
Heyhat!.. Korona bile tüm mikrobu ve kirliliğiyle ihanetlerin üzerini örtmek için kullanılıyor bu ülkede!..
İşte salgın bahanesiyle, cuma gününü hafta sonuyla birleştirerek, 23 Nisan'ın son yıllarda sönük hale getirilen kutlamaları neredeyse tamamen yasaklanmış oldu...
Fakat siyasal ve bürokratik ikiyüzlülüğün utanç verici bir strateji haline geldiği bu ülkede; "salgına rağmen" Cuma namazına getirilen muafiyet yüzünden yüzbinlerce kişi camileri doldururken, bu ülkenin bazı valileri, (cumhuriyetin temellerinin atıldığı Amasya'nın da içinde bulunduğu kentlerde) 23 Nisan için, Atatürk anıtlarına çelenk konulmasını bile yasakladılar!..
Diyeceksiniz ki; Cumhurbaşkanı'nın, Cumhur İttifakı liderlerinin, Türkiye Cumhuriyeti'ni bölmeye çalışan PKK'nın partisinin, millete sözde (deva) olmaya çalışan eski AKP'lilerin, sözde (gelecek) vaat eden Erdoğan'ın eski arkadaşlarının ve adında (millî) olan eskimiş bir "görüş"ün uzantılarının Anıtkabir'e gitmekten kaçındığı bir dönemde, valilerin Atatürk anıtlarına çelenk koymayı yasaklaması çok büyük bir eylem mi?..
Çocuk bayramına düşman olanlar!...
Dün bu köşede, mürit-militanlar bürokrasiye sızınca, cumhuriyete düşman olanların sayısı arttı demiştik ya; bu ihanet ne yazık ki ulusal bayramlarda artık çok daha büyük bir pervasızlıkla dışa vuruyor...
23 Nisan gibi özel bir günde cumhurbaşkanı ve sözde muhalefet liderleri Anıtkabir'e gitmekten kaçınınca, devletin bürokrasisinden de her türlü çelişki beklenir...
Sosyal medya kaynıyor işte... Binlerce yurttaş, daha geçen hafta bir tarikat müridinin kalabalık cenaze törenine katılan İstanbul valisinin, Taksim Atatürk Anıtı'ndaki protokole girmekten kaçınmasına da isyan ettiler ama nafile...
Peki; ulusal bayramlara yönelik düşmanlık ve duyarsızlık sadece iktidar cenahı ve onun bürokratlarından mı ibaret?..
Büyük bölümü iktidardan beslenen, bir bölümü de Atatürk ve cumhuriyet düşmanlığını "millî" ve "Türkiye" sözcüklerinin arkasından sürdüren, gazete adı altındaki paçavraların 23 Nisan'ı ısrarla yok saymasına ne demeli?..
Bir bölümü iktidarı yağlamaktan karanlık mürekkep bataklığına dönüşen, bir bölümü de ideolojik zırvalarla her ulusal bayramı yok sayma hastalığından muzdarip paçavralar, birinci sayfalarını eften-püften zırvalarla doldurdukları 23 Nisan günü, Atatürk'ün çocuklara armağan ettiği bir bayramı tek sözcükle bile duyurmadılar...
Gaflet-dalalet ve ihanet kirli mürekkeplerle yüzlerine bulaşmışken ve 23 Nisan'ın üzerine kapkara bir örtü çekmişlerken, dün yandaş gazetelerden bazıları utanmadan, "Yer gök bayram yeri" diye başlık atabilmişlerdi ya, pes doğrusu...
Aydınlanma büyüyor...
İstanbul'da 23 Nisan'a alternatif olarak online üzerinden Ramazan programı düzenleyen lise müdürlerini mi sayalım, Konya'da olduğu gibi (bir öğretmenin 23 Nisan kutlamasında Atatürk'e yer vermesine tepki gösteren yobaz veliyi mi) ya da, küçücük çocukları "23 Nisan'ı kutlamıyoruz, hilafeti istiyoruz" diye bağırtarak, utanç verici görüntüleri Twitter'dan yayımlayan karanlık kafaları mı?..
Ahval ve şeraitin ulusal bayramlarda bile zifiri karanlığa teslim edilmeye çalışıldığı bu ülkede, tarikat-ticaret-siyaset üçgeni ranta alet edildiği sürece, cumhuriyetle savaşanlar (hep kaybetseler de) bitmeyecekler...
Ancak karanlığı ısrarla dayatmaya çalışan, cumhuriyetin rövanşını almak için çırpınan, gericiliği siyasi ranta alet etmek için çabalayan ve makam mevki uğruna dinci siyasetin kölesi olmayı sindirenlerin zırvalarına rağmen, sevindirici bir gerçek toplumun büyük bölümünün zihninde birer abideye dönüşüyor;
Bu ülkede hastalıklı bir güruh cumhuriyete saldırdıkça, toplumun Kurtuluş Savaşı'nın sonuçlarına olan saygısı daha da artıyor...
Bağnazlığı siyasal ranta dönüştürenlerin emir kulu haline gelen, bürokrat kılıklıların ulusal bayramlara yönelik karanlık yüzü ortaya çıktıkça, 23 Nisanların, 19 Mayısların ve 29 Ekimlerin görkemi sıradağlar gibi büyüyor...
Ve bu ülkede; Anıtkabir'e gitmemek, ulusal bayramları anmamak, cumhuriyet sözcüğünü telaffuz etmemek, Atatürk'ü karalamak-toplumun gözünden düşürmek ve unutturmak için çırpınanlarla, onların bürokrasi ve medyadaki uzantıları zırvaladıkça, cumhuriyetin kurucusu Büyük Önder'e bağlılık-sevgi-saygı ve özlem yüce dağlar gibi yükseliyor...
Evet; gaflet-dalalet ve ihanet, gericilik-ilericilik çelişkisinde yorumlandıkça görülecektir ki;
Beyaz atlarına binip giden, o güzel insanların miras bıraktığı aydınlanma koşusu, kapkara topal atların sırtında, karanlıkta dörtnala gitmeye çalışanları hep geride bırakacak...
Aydınlığın karanlığa yenildiği nerede görülmüş ki?..
https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac