İLGİNÇ ve ÖĞRETİCİ BİLGİLER…

İLGİNÇ ve ÖĞRETİCİ BİLGİLER…

11 milyar dolara 40 adet Boeing yolcu uçağı! Bayram değil seyran değil nerden mi çıktı? Bugüne dek hiç bu kadar dost olmadığımız gibi tuzu, biberi, kıvamı(!) iyi kotarılmış, hoşa gidecek bir söz eden dostumuz Donald’ın ABD’sinden.

Böylece gündeme bomba gibi düşen uçak satışıyla sadece öğrencilerin değil, velilerin de büyük derdi olan TEOG, gündemden biraz olsun düştü. Ailelerin sınavların maddi ve manevi yükü altında ezildiği bir gerçek! Çocukların çocukluğunu yaşayamadığı ikinci gerçek! Bütçelerin madden yük üstüne yük alıp delik deşik olduğu üçüncü gerçek! Özel öğretmendi, kurstu, dershaneydi, etüt merkeziydi, özel hoca eşliğinde grup çalışmasıydı derken düne kadar koşturanların bir gecede kaldırılan ve ne olacağı, nasıl olacağı, ne zaman olacağı belli olmayan ve oldubittiye getirilen bir sürece girdikleri dördüncü gerçek!

Şimdi bir an için hiç beğenilmeyen ve hep reddedilen eskilere gidelim.

Atatürk’ün adını, anısını, savunduğu değerleri yaşatacak yerde silmeye çalışan zihniyetin yerine neyi koyacağını bilmediği ortada. Oysa onu örnek alanlar diyor ki; “Mükemmeliyet, dostluk, saygı, güçle zarafeti, tevazuuyla cesareti buluşturan bir liderden ve onun yaptıklarını uymaktan ve hayallerini hayata geçirmekten vaz geçmeyin.”

Gelelim günümüze;

Batıda olsa yeri yerinden oynatacak olan, 16 ayda iki önemli en üst düzey istifa yaşandı. Biri başbakan, diğeri belediye başkanı neden istifa ettiklerini bile açıklamadan apar topar gittiler! (gönderildiler mi demeliydim?) İlki ardında derin stratejik bilgisiyle küsülmedik komşu bırakmadı. İkincisi ise, dağı taşı çimentoya boğulan bu güzelim şehirde, ardında 13 milyar borç bıraktı…

Eğer toplum gelişmiş batıda olduğu gibi sorgulama yetisine ve alışkanlığına sahip değilse, el yordamıyla, derme çatma bilgilerle, üstün körü kararlarla yönetiliyorsa, “bana değmeyen yılan”, “ve eh ancak bu kadar!” sözleri sık kullanıyorsa bu devran böyle sürer…

Sonra da bu nasıl reform demeden susulur. Yetinmeyince utanç duyulur ama yine susulur. ABD gezisinde “Dostum Donald”, “Arkadaşım Erdoğan” sıfatlarının kelebekler gibi havada uçuştuğunu görüp mutlu olunur. Ta ki Britanya’nın Guardian gazetesinde çıkan haberi görünceye kadar; “Erdoğan müfredattan Atatürk ve bilimsel gerçekleri çıkarıp cihat gibi dini kavramları koyarak ve eğitim sistemiyle oynayarak genç beyinleri istediği gibi şekillendirmek istiyor.”

Batı basınında çıkmasa da bu değişiklikle; taşradaki parlak zihinlerin, eğitimde fırsat eşitliğinin önü tümüyle kapanıyor, ülkemizin beyin gücü, arkasına bile bakmadan göç ediyor, geride gözü yaşlı analar babalar ve boynu bükük bir vatan kalıyor.

Sonra ne mi oluyor? Şu oluyor! Sıradanlaştırılan ve arzu edilen kıvama getirilen öğrenciler, geçmişe özlem, geleceğe endişe çoğaltan bir sistem, reform dedikleri, hangi hesaplarla değiştirilip durduğu belli olan bir ucube ortaya çıkar. Ama iş işten geçmiş olur. Böylece yıllardır ağızlarından düşmeyen “dış mihraklar” edebiyatı bu kez de gençlerimize göz dikerek parlak beyinlerimizi elimizden kapıp alıyor.

Çözüm ve yapılacak işe gelince; Yönetimden fayda yok nasılsa deyip kolları sıvamak zorundayız. Çocuklarımıza kendi bilimsel ve tarihsel gerçeklerimizi aktarmak, akılcı bir zihnin gereksinimlerini belletmek zorundayız. İşin farkında olan ülkelerin ne yaptığına bakmak zorundayız. Tıpkı onların yaptığı gibi, çocuklarımızın; eleştirel düşünme, işbirliği, zihinsel çeviklik ve esneklik, inisiyatif alma, sözlü ve yazılı iletişim, analiz yapma ve hayal kurma becerilerini geliştirmek zorundayız.

O güzel gençler o güzel atlara binip gittiler dememek için…