Hukuk Fakültesi’nde asistan hoca olarak dersine girdiği Hasan İsmail H’yi sınavda kopya çekerken yakaladı. Öğrencinin kopya çektiğine dair işlem yaparak tutanak tuttu... Hasan İsmail H. eve gitti, emekli polis babasının silahı ile bir bıçak alarak tekrar üniversiteye döndü. Ceren Damar Şenel’in odasına girdi, kopya tutanağını iptal etmesini istedi. Hoca reddedince önce tabancayla iki el ateş etti. Yetmedi, bıçakla saldırdı. İfadesinde şöyle diyecekti:
-Ne kadar vurduğumu hatırlamıyorum!..
Gencecik bir araştırma görevlisi yaşamını yitirmiş, 23 yaşında bir öğrenci ise uzun yıllar boyunca demir parmaklıkların ardında yatacağı cezaevinin yolunu tutmuştu!..
Daha bu kan dondurucu cinayetin yankıları sürerken bu kez bir başka okuldan, İstanbul Avcılar Mev Nihat Çandarlı Ortaokulu’ndan geldi dehşet haberi; 14 yaşındaki Muhammed D. çıkan kavgada Mücahit İ. tarafından göğsünden bıçaklanmıştı!..
Ağır yaralanan Muhammed şimdi hastanede yaşam mücadelesi veriyor. Ortaokul 7. sınıf öğrencisi Mücahit ise babası ile beraber gözaltında...
Geçtiğimiz Nisan ayında da Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde 4 bilim insanı, bir araştırma görevlisi tarafından vahşice katledilmişti...
Öncelikli soru şu: ne oluyor bize? Eğitim yuvası olması gereken yerlerde, okullarda her isteyen silahla, bıçakla nasıl elini kolunu sallayarak gezebiliyor?.. Doktorlar, öğretim görevlileri nasıl bu kadar kolay hedef olabiliyor?..
-Bu memleket böylesi bir cinnetin içine nasıl yuvarlandı?!.
Kaderine razı insancıklar!..
Açın gazetelerin üçüncü sayfalarını, kanlar içinde olduğunu göreceksiniz!..
Öldürülen yüzlerce kadın, maganda kurşunuyla yaşamını yitiren küçücük çocuklar, gencecik kızlar... Adliye önünde birbirine silahla, döner bıçağıyla saldıran aileler... Trafikte tartıştıkları kişileri infaz eden manyaklar... Bilmem kaçıncı kattan aşağı atılarak öldürülen daha 20’sine bile varamamış kızcağızlar... Tecavüze uğrayıp yakılanlar, keserle doğrananlar, tabancayla, pompalıyla kurşun yağmuruna tutulanlar!..
-Hepsi, kurbanlar da, katiller de bizim insanlarımız!..
Bir diğer anlatımla, deli gömleği giymiş bir memleketin insanları!.. Mutluluğu başını sokacak bir ev, karnını doyuracak iki dilim ekmekle peynir zeytin sanacak kadar hayallerini yitirmiş insanların ülkesi!..
-Hiç gülmeyen, tebessüm etmeyi bile unutmuş insanların memleketi!..
Düşmanlaştırılmış, ötekileştirilmiş, “umut” sözcüğünü defterden silmiş, gündelik yaşayan, her an başına bir şey gelmesini bekleyen “kaderine razı” insancıkların ülkesi!..
-Bedavadan yaşayanların memleketi!..
İçişleri Bakanı’na sorumdur: ruhsatlı silahları tabii ki biliyorsunuz; hepsi kayıtlı, sahibi belli.. Peki ruhsatsız silahların sayısından haberiniz var mı?.. Tabanca olsun, pompalı olsun hatta otomatik silah olsun, ülke genelinde yaralamaya, öldürmeye, katliam yapmaya hazır kaç silah var, biliyor musunuz?.. Ben bilmiyorum ama siz bilmek zorundasınız çünkü göreviniz bu, halkın can güvenliğini sağlamak!..
-Bilmiyorsanız, koruyamıyorsanız orada ne işiniz var?!.
“Bedava yaşıyoruz bedava!..”
Televizyonlardaki dizilere bakın lütfen...
Hep şiddet, hep kan, hep silah, hep çatışma!... Sonra dönüp çocuklarınıza bakın; kimleri “rol model” seçtiklerine dikkat edin... Bilmem hangi dizideki “eşkıya”, şu pek matah dizideki “kabadayı”, şu çok meşhur dizideki “ağır abi”, şu çok izlenen dizideki “ağa...” O olmazsa parayı, ihtişamı öne çıkaran, kahramanları günde en az üç kez elbise değiştiren, evde bile en süslü püslü giysilerle dolaşan, manken formunda kadın ve erkekler!..
Neredeyse dörtte üçü açlık ve yoksulluk sınırının altında boğuşan milyonlarca insan ve onların çocukları için ne müthiş modeller değil mi!.. Kendisi de bir dizi yıldızı olan Deniz Çakır’ın söylediklerini duydunuz mu? Üniversitede, odasında öğrencisi tarafından öldürülen Ceren Damar şenel için şu mesajı paylaştı:
-Oluk oluk kan akıtacağız diyenlerin alkışlandığı politikalarınızla, her şeyin yasaklandığı televizyonlarda silahın özendirildiği dizilerinizle gurur duyun!..
Haklı değil mi?.. Dönün, yaşadığımız son yıllara, şiddetin, kadın cinayetlerinin, işçi, emekçi cinayetlerinin, tecavüz cinayetlerinin kaç yüz kat arttığına bakın; nasıl da bedavadan yaşadığımızı göreceksiniz. Tıpkı Orhan Veli’nin dizelerinde söylediği gibi:
-Bedava yaşıyoruz, bedava/ Hava bedava, bulut bedava/ Dere tepe bedava/ Yağmur çamur bedava/ Otomobillerin dışı/ Sinemaların kapısı/ Camekanlar bedava/ Peynir ekmek değil ama/ Acı su bedava/ Kelle fiyatına hürriyet/ Esirlik bedava/ bedava yaşıyoruz bedava.
https://twitter.com/umit_zileli