İSLAM EKONOMİSİ NEREDEN ÇIKTI ŞİMDİ?

İSLAM EKONOMİSİ NEREDEN ÇIKTI ŞİMDİ?

Şunu kabul etmek gerekir ki Cumhurbaşkanı siyaset dâhisi. Süleyman Demirel’i kat be kat aştı. Ülkenin içinde bulunduğu büyük ekonomik ve sağlık krizi içinde öyle gündemler oluşturmayı başarıyor ki neredeyse insanlar tüm dertlerini unutup bu gündeme yoğunlaşıyor. Şimdi de İslam ekonomisini uygulayacağız diye bir cümle ortaya attı; artık bunun etrafında döneceğiz.

Öncelikle şunu belirtelim: Hz. Muhammed sonraları İslam fıkıhını oluşturmuş olan şer'i emirlerinde insanları ilgilendiren hukuki ve ekonomik konulara derinden girmiştir.

Faiz, sadaka, zekât, yoksulun korunması, miras hukuku, zenginlik ve ticaret konularında teşvikler ve yasaklar getirilmiştir.

Kuran’da yardım, rızk, ekip biçme, borç alıp verme, terazi, geçim, çalışma, israf hırs ve tamah gibi ekonomik konulardan söz eden 250 kadar ayet vardır.

İslam dini, sefilliği ve yoksulluğu değil zenginliği savunmuştur. Yeter ki zengin servetini başkalarının haklarından çalmış olmasın. Ruhunu merhamet, şefkat, alicenaplık ve yardım duyguları ile süslesin. Kazandıklarını insanları kıskandıracak ve kışkırtacak bir israfla tüketmesin. Böbürlenmesin. Bu özellikleri bakımından Müslümanlığı sosyalizme benzetenlerin çokça olduğunu hatırlatalım.

İslam ekonomisinin temelini faizin yasak edilmiş olması oluşturur. Hz. Muhammed faizi haram kılmakla İsrail geleneğine uydu. O dönemde ticaretle uğraşan Museviler oldukça çoktu. Arapları sömürerek çok zenginleşmişlerdi. Araplara yüksek faizle borç para veriyorlardı. Bu borçlar o kadar yıkıma yol açıyordu ki, ya borçlu intihar ediyor ya alacaklısının kölesi haline geliyordu. Yıkımın diğer boyutu da yüksek faizle alınan borçların kumarda ve sefahatte yitirilmesi idi.

Hz. Muhammed bütün bu gerekçelerle ticarette rekabeti Musevilere kaptıran Arapları kalkındırmak için faizi yasak etti. Bunu üzerine Yahudiler Mekke’yi terk etmemek için Peygamber hakkında ileri geri konuşarak saldırılarda bulundular.

Faizi yasaklayan emir şudur: “Belirli bir vadeyle borçlandığınız vakit, onu yazın, hem de aranızda doğrulukla tanınmış yazı bilen birisi yazsın. Yazı bilen de kendisine Allah’ın öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın da yazsın; bir de kendi üzerinde hak bulunan adam, söyleyip yazdırsın ve her biri Allah’tan korksun da haktan bir şey eksiltmesin.”

Aslında her emir, ona ihtiyaç duyulan bir doğal durumun ürünüdür.

Günümüzde senet-çek ve sözleşme hukuku bu söylenen emirlerin paralelinde işlev görmektedir.

Öte yandan bankacılık sistemi faiz sistemi üzerine kuruludur.

Tüm dünyada faiz kazançlar içinde en önemlilerin başında gelmiş ve makroekonomi politika araçlarından biri olmuştur.

Dolayısıyla Allah afetsin! bugün faizi yasak etmek eşyanın tabiatına aykırı olacaktır. Belki bu emirlerde dikkat edeceğimiz husus Allah korkusu ile hareket edip faiz talebinde tamahkâr olmamaktır.

Hz. Muhammed zenginlik aleyhine hiçbir emir tebliğ etmemiştir. Zenginlik tutkusu, genel olarak her çeşit merhamet, şefkat ve yardım duygularını törpülediği için, yoksulun onlara karşı beslediği kin, nefret ve kıskançlığı yumuşatmak için günümüz deyimi ile sosyal adaleti sağlamak adına ahlaksal duyguları bilinçlendirmek istemiştir.

Bunun içinde Tevbe süresinin 104. ayetinde “Onları kötülüklerden arıtmak için servetlerinden bir sadaka al” yer almaktadır. Dünya nimet ve servetlerinin yalnız bir kişi, bir aile ya da zümrenin tekelinde kalmasından doğacak kötülüklere engel olmak için de Haşr 7’de “Onlar, içinizde yalnız zenginler arasında dolaşan devlet olmasın” emri verilmiştir.

Hz. Muhammed, yoksulları açlıktan kurtarmayanları, zekât ve sadaka vermeyenleri, meşru olmayan yollarla kazanç sağlayanları hor gören ayetler bildirmek suretiyle insan severliği göstermiş ve dünya ve ahiret yaptırımlarına da değinerek, muhtaç olanları, aciz ve yoksul olanları korumuştur.

İslam ekonomisi uygulayacağız demek Kuran emirlerini yeni şeriatı hukuk ve ekonomi sistemi haline getirmek demektir. Oysa bu küreselleşme ve bilgi çağında mümkün değildir.

Faizi yasaklayamazsınız. Tefecilik zaten yasak.

Sadaka ve zekât ile yoksulluğu ve açlığı ortadan kaldıramazsınız. Toplumlar daha fazla üretecek ve ürettiği değeri daha dil paylaşacaktır. Bunun için ekonomik sistemler sürekli tartışılıyor. Bugün kapitalizmin kötülüklerinden söz ediliyor ve sosyalizm ve kapitalizmin iyi yönlerini alan karma bir sistem üzerinde duruluyor.

Ekonomi hukuku eksiklikleri olsa da modern çağa uygun durumda.

Diğer yandan günümüz dünyasında sadece ticaret yapılmıyor, bin bir çeşit sanayi, ticaret, tarım ve hizmetler ekonomisi var. Hepsinin de kuralları farklı.

Kuran emirleri değişmez dogmalar olduğu halde ekonomik sistemler, her çağda, her toplum ve her uygarlıkta başka başkadır ve dinamik karaktere sahiptir.

Bu nedenle hangi din olursa olsun dinin ahlaksal ve vicdana seslenen tarafı hariç ekonomi, hukuk, siyaset, toplum düzeninde uygulanma olanağı yoktur.

Eğer Cumhurbaşkanı bu seslenişi ile haksız kazanç sahiplerine, yolsuzluk yapanlara, ülke kaynaklarını israf edenlere, işsize, yoksula, aç insanlara kucak açmayan zenginlere bir mesaj veriyorsa o zaman doğru yapıyor. Çünkü adil olmayan, vicdanı bulunmayanlara Allah korkusundan başka bir şey kar etmez!

Ama devlet yönetimi için Nisa süresinin 54.ayetini hatırlatmak şart: “Allah, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında adaletle hükmetmenizi emrediyor.”

Haydi bakalım inşallah!

https://twitter.com/MPamukoglu
https://www.facebook.com/mustafa.pamukoglu.90