ANALİZ
İSLAM ÜLKELERİNİN KUDÜS SINAVI BUGÜN YAPILIYOR
Bugün tarihi bir gün. İslam ülkeleri Türkiye'nin önderliğinde bugün İstanbul'da toplanarak Kudüs konusunda “nasıl eylem yapılacağını” karara bağlayacak. Bugün bir anlamda tüm İslam ülkelerin de sınavı olacak. Çünkü bugün Müslüman ülkelerin İsrail ve Amerika konusundaki gerçek fikirlerini de öğreneceğiz. Öncelikle bugünkü “liderler zirvesine” katılım oranı İslam ülkelerinin samimiyeti açısından çok önemli. Bakalım hangi ülkeler zirvenin hakkını verecek düzeyde katılım sağlayacak, hangileri daha düşük profilli olacak ve en önemlisi hangi ülkeler zirveyi fazla ciddiye almayacak? Örneğin Mısır, Suudi Arabistan, bazı Körfez ülkeleri nasıl bir tavır alacak? Müslüman ülkeler Türkiye'nin önderliğinde hazırlanan eylem planına ne oranda destek verecek? İktidara çok yakın Yeni Şafak Gazetesi dün İstanbul'daki liderler zirvesinde tüm Müslüman ülkelere sunulacak eylem planı taslağını açıkladı. 24 maddeden oluşan bu eylem planı taslağında çok önemli bölümler var. Ancak bunların ne kadarının uygulanabilir olduğu konusunda şüphelerim var. Bu maddelerin bazılarının hiç tartışılmayacağını söyleyebilirim. Örneğin tüm Müslüman ülkeler Kudüs'ün Filistin Devleti'nin başkenti olduğunu ve bunun sorgulanamayacağını kabul edecektir. İsrail'in işgalci olduğu ve bölgeden derhal çekilmesi talebi de tam destek görecektir. Amerikan Başkanı Trump'ın “İsrail'in başkenti Kudüs'tür” açıklamasının yok hükmünde sayılması da ittifakla kabul edilecektir. Ancak Türkiye'nin hazırladığı eylem planı taslağındaki bazı maddelerin Müslüman ülkeler arasında görüş ayrılığı yaratacağını sanıyorum. İsrail ile barış adı altında yürütülen müzakerelerin sona erdirilmesi, bu ülke ile yapılan askeri, siyasi ve ekonomik tüm ortak projelerin sonlandırılması pek mümkün olmaz. Müslüman ülkelerin, İsrail ile ekonomik ve siyasi bağlarını kesinlikle kesmesi talebi de pek gerçekçi değil. Taslakta şöyle bir madde var; “İsrail yönetimine ağır ekonomik ve siyasi baskı uygulanmalı, Filistin'i savunmak tartışma dışı bir karar olarak not edilmeli, İsrail bölgeden tecrit edilmelidir.” Bu maddeye üstü kapalı karşı çıkacak birçok Müslüman ülke olacaktır. Bir başka madde şöyle diyor; “Müslüman ülkeler, Kudüs'ü İsrail'in başkenti kabul eden ülkelerle de ilişkilerini sınırlamalı, dondurmalı hatta sona erdirmelidir.” Şu anda Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıyan bir tek Amerika var. Özellikle zengin Arap ülkelerinin Amerika ile ilişkisini kesmesi mümkün mü? Eylem planı taslağında Avrupa ülkelerine baskı uygulanması, Rusya Çin gibi ülkeler nezdinde de çalışmalar başlatılması, Kudüs'ün Hıristiyanlar için de önemli olduğundan yola çıkarak Hıristiyan din adamlarının da İstanbul'da toplantıya çağrılması taleplerine sanıyorum kimse karşı çıkmayacaktır. Ancak Kudüs için ortak bir güç oluşturulması, Müslüman ülkelerin ortak bir barış ordusu kurması, Müslüman ülkelerin İsrail uçaklarına hava sahasını kapatması, İsrail ve Amerika ile istihbarat paylaşımlarının durdurulması talepleri de sorun yaratacaktır. Sonuç olarak; Türkiye tüm İslam ülkelerinin liderlerini bir zirveye çağırarak ve ortaya “çok sert” bir eylem planı koyarak son derece zor bir göreve soyundu. Bu zirvede çıkacak tartışmalar ve kararlar birçok Müslüman ülke için turnosol kağıdı görevi yapacaktır. Bu nedenle zirveyi büyük merak ve heyecanla bekliyorum.
HANGİ FOTOĞRAF TÜRKİYE'DE ÇEKİLDİ?
Size iki fotoğraf sunuyorum. İkisi de aynı sanki değil mi? Bunlardan biri Gezi direnişi sırasında çekildi. Diğeri ise Kudüs'te İsrail askerlerine karşı direnen Filistinli'nin fotoğrafı. İkisinde de direnişçi maskeli, elinde taş var, arkasında yanan lastikler görünüyor. Çünkü direnişin, protestonun doğasında bu var. Örneğin neden dünyanın her yerinde protestocular lastik yakar? Çünkü lastik hem alevli yanar, hem yanışı çok uzun sürer hem de çok koyu bir duman çıkarır. Yani lastik yakmak görsel olarak çok etkileyicidir. Ortada bir yangın ya da büyük bir hasar olmamasına rağmen o tür bir efekt verir. Bu fotoğrafları niye yazıma koydum? Çünkü ikisi de aynı olmasına rağmen Türkiye'de ikisine farklı yaklaşılıyor. Yandaş medya üzerindeki Gezi sendromunu hâlâ atamadığı için Türkiye'deki eylemleri “teröristlik, hainlik” olarak tanımlarken aynı görüntünün Kudüs versiyonunu ise “büyük kahramanlık” olarak sunuyor. Oysa ikisi de aynı. İkisinde de protestocu aynı duygular içinde ve kendini ifade edebilmek için ancak bu yolu kullanabiliyor.
DEDİKODU
YILDIRIM-ALBAYRAK SOĞUKLUĞU SARAYA YANSIYINCA
Ankara'daki haber kaynaklarımdan biri çok ilginç bir saray dedikodusu anlattı.
Daha önce de yazmıştım, AKP genel başkanının en güvendiği isimlerden biri
damadı Berat Albayrak. Enerji Bakanı Berat Albayrak genel başkan Erdoğan'ın yanından hiç ayrılmıyor. Erdoğan hangi ülkeye giderse gitsin Berat Albayrak mutlaka yanında.
Ankara'daki yaygın söylentiye göre zaten hükümeti de aslında Berat Albayrak yönetiyor. Bakanlar Binali Yıldırım'dan çok Berat Albayrak'ın sözünü dinliyor.
Göze girme yarışında olanlar da Albayrak'ın yanında durmaya özen gösteriyor. Anlatıldığına göre berat Albayrak bir süre önce bütün bakanlıkların müsteşarlarını bir toplantıya çağırmış.
Müsteşarlar da bu talimata uymuşlar ve toplantıya katılmışlar. Durumu Başbakan öğrenince çok bozulmuş. Doğru saraya çıkmış. Erdoğan'a “bu kadar da olmaz ama efendim” demiş “Berat Bey işi fazla abarttı, benden habersiz bütün bakanlıkların müsteşarlarını çağırıyor” diye devam etmiş. Erdoğan ise gözleri çakmak çakmak olmuş bir halde “Yıldırım Bey siz kendi işinize bakın, bunlarla pek ilgilenmeyin” cevabını vermiş. Yıldırım aldığı cevaptan çok üzgün ama çaresiz biçimde sarayı terk etmiş.
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
“CEBİMİZDEN BEŞ KURUŞ ÇIKMIYOR” ALDATMACASI
Yeni bütçe görüşmeleri başladı Meclis'te. CHP Genel Başkanı hayli sert bir konuşma yaptı. Kılıçdaroğlu yeni bütçede mega yatırımların yer almadığını belirterek şöyle konuştu; “Bakın, değerli arkadaşlarım, üçüncü havalimanı bu bütçede yok, Osman Gazi Köprüsü bu bütçede yok, nükleer santral bu bütçede yok, şehir hastaneleri bu bütçede yok. Kaça mal oldu bunlar biliyor musunuz? Bilemezsiniz. Öğrenebilir misiniz? Öğrenemezsiniz. Söylüyorum Hükûmetin önünde, siz bunların maliyetini öğrenemezsiniz ama siz usulen ‘Ben milletvekiliyim' diye gezersiniz”
Başbakan Binali Yıldırım da Kılıçdaroğlu'nun iddialarına karşılık şunu söyledi; “Bu havalimanının da hesabının şeffaf olmadığını söylüyorlar. Hesabını size söyleyeyim, her zaman da detayları vermeye hazırım: 10.5 milyar Euro buranın maliyeti. Bizim cebimizden beş kuruş para çıkmıyor, firma yapacak.” Şu“cebimizden beş kuruş çıkmıyor” sözü aslında büyük bir kandırmaca. Bunu söylemek çok ayıp. Çünkü gerçek değil. Başbakan “cebimizden” derken herhalde kendi “cebini” kastediyor. Yoksa bütün bu yatırımların parası hepimizin cebinden çıkıyor üstelik “fitil fitil” çıkıyor. Başbakan teknik olarak inşaat sırasında para ödenmemesini sanki hiç para ödenmiyormuş gibi anlatıyor. Oysa güya bütün inşaatları kendi cebinden yapan şirketler daha sonra yaptıkları harcamanın birkaç mislini hepimizden, üstelik o yatırımları kullansak da kullanmasak da alıyor.
https://twitter.com/can_atakli_