İSTENEN “KORKU, PARANOYA ve TESLİMİYET!..”
Ankara’nın kalbinin tam ortasında yitirdiğimiz 28 can için ağlarken, bir başka kara haberle sarsıldık:
-Diyarbakır ve İdil’de 8 şehit!..
Televizyonu, bilgisayarı, internete bağlı telefonu olan herkesin anında haberdar olduğu bu yürek yakan haberler karşısında, çocuğunun, ailesinin, geleceğinin hangi pamuk ipliğine bağlı olduğunu, güvenliğinin neredeyse “sıfırlandığını” düşünmemesi mümkün mü?..
-İstenen de bu zaten!..
Toplumsal korku, sonra paranoya, ardından teslimiyet!.. Böylesine bir amaç için öldürülenlerin, yok edilen canların hiç ama hiç kıymeti harbiyesi olmadığını tarih bize gayet açık ve net anlatıyor... İşte tam bu satırları yazarken, “flaş” ikonu eşliğinde, “Yine Diyarbakır, yine şehitler” başlığıyla yeni bir kara haber düştü önüme:
-Sur’da, 2 asker, iki polis şehit oldu...
Türkiye, akıl almaz bir terör kıskacına alınmış, üniformalı, sivil demeden adeta bir “ölüm makinası” tarafından biçiliyor, devleti yönettiğini iddia edenlerden “başsağlığı mesajları” ve neye yaradığı anlaşılmaz suçlamalardan başka, toplumu ikna edecek bir tek açıklama gelmiyor, gelemiyor..
Onun yerine dış dünyada son derece korkutucu, mide bulandıran iddialar art arda manşetlere, televizyon haberlerine konu oluyor... Bu kaosun, bu dayanılması olanaksız iklimin, “Suriye’ye müdahale” için tezgahlandığı, halkın bilinçli olarak paralize edildiği açıkça yazılıp, anlatılıyor!..
-Biraz aklı olan herkes “bu gidişin sonu facia” duygusuyla kavruluyor!..
Bir milletin üzerine oyunlar!..
Ankara’da patlayan bombanın sonrasında yaşanan gelişmeler korkutuyor...
Bombacı bir kaç sat içinde teşhis edildi ama, 2 ay önce İzmir’de kiralandığı, İstanbul’da sahte plaka takıldığı, Diyarbakır’a gittiği, Şubat başında Ankara’ya giriş yaptığı belirlenen arabanın hesaplamalara göre iki bin 850 kilometre nasıl yol yaptığı ve niçin yakalanamadığı sorusunun yanıtı yok!..
Devletin tepesi, olayın faili olarak PYD/YPG’yi işaret eti ama “stratejik ortağımız” ABD bu duruma ikna olmadığını ima etti ve hala “PYD terörist değil” tezinde ısrarlı!.. Almanya’da, Fransa’da, İngiltere’de ise medyaya bir göz atmanız yeterli; bırakın ikna olmayı, tam tersine görüşler, iddialar, suçlamalar diz boyu!..
Haber sitelerinde, 2 bin Suriyeli silahlı muhalifin son bir hafta içinde Suriye’den Türkiye’ye giriş yapıp, sonra bir başka noktadan Türkiye sınırını geçtiğini yazdı. Hem de İdlib’den Hatay’a, Hatay’dan Kilis’e, Kilis’ten Azes’e 4 saati aşkın bir yolculukla!.. Yeni Şafak gazetesi de özel haberinde 500 silahlı muhalifin(El Nusra) 13 Şubat’ta Türk güvenlik güçlerinin gözetiminde araçlarla Azes’e gittiğini yazdı. Reuters haber ajansı da muhalif savaşçıların tüm hafif ve ağır silahlarıyla Azes tarafına geçirildiğini yazdı...
Bunları üst üste koyduğumuzda ne anlıyoruz? Bu ülkeyi yönetenlerin Suriye’ye bir “kara harekatı” ihtimalini çok fazla ciddiye aldıklarını!..
-Daha açık bir deyişle; Türkiye bıçağın sırtında!..
Bir halk direniyor (2)
Art arda yaşadığımız acılar nedeniyle gölgede kalan, Artvin’deki halk direnişini kırmak için müdahaleler devam ediyor...
Tam da birinci sayfalardan düşmüşken “Cerattepe’nin canına ot tıkamanın tam zamanı” diye düşünüyor olsalar gerek!.. Zaten“milletin a..... koyacağız” sözlerinin yaratıcısı patronun şirketi, kaçak olarak şantiye kurmaya başlamış bile...
Halk ise yağmur, çamur, soğuk dinlemeden cennetlerinin cehenneme çevrilmemesi için direnişini sürdürüyor... Peki, muhalefet nerede?.. Diğerlerini bilmem ama CHP yöre milletvekilleri ve Artvin il başkanı canla başla halkın yanında, yapılacak çevre katliamına karşı mücadele veriyor.. CHP yönetiminin, bu müthiş halk hareketine ve il başkanının cansiperane çalışmasına daha dikkatli bakması gerektiği kanısındayım.
Bu arada, yandaş medyada, halkın bu çevre duyarlılığına karşı akıl almaz bir karalama ve iftira kampanyasını dehşet içinde izliyorum... Bu kez “bunlar paralelci” demek akıllarına gelmemiş olacak ki, “PKK” çamurunu sıvamaya kalkıştılar.
İşte tam bu noktada, yürekli bir Artvinli delikanlının, “yandaşların amiral gemisi” unvanını taşıyan Sabah gazetesine ettiği telefondan söz etmeliyim... Yapılan haberlere isyan eden Bulut Kaya, Sabah gazetesi yetkilisine telefonda aynen şunları söylüyor:
-Burada gözümüzle gördüğümüze mi inanalım yoksa sizin verdiğiniz yalan haberlere mi?. Siz Artvin’e PKK’lı yakıştırmasını nasıl yaparsınız?..
Karşıdan “tık” gelmiyor tabii!.. Haa, bu arada son seçimlerde AKP’nin Artvin’de yüzde 45 oy aldığını da hatırlatmak isterim!.. Neyse, karşıdan yanıt gelmeyince genç Artvinli lafı yapıştırıyor doğal olarak:
-Siz resmen provokasyon yapıyorsunuz... Siz burada neyin yaşandığını biliyor musunuz?.. Orada, büroda oturarak sürekli yalan haber yapamazsınız...
İşte bu kadar! Telefonun ucundaki gazete yetkilisi biraz olsun utandı mı bilmiyorum, pek da zannetmiyorum... Ancak o gençle ilgili“hem PKK’lı, hem paralelci” suçlaması dahi yapılabileceğini tahmin edebiliyorum; O gazete olmazsa, bir diğeri...