İTİRAZI OLAN VAR mı?

İTİRAZI OLAN VAR mı?

Keşke bugün ve bu hafta sonu canım yazı yazmak istemiyor diyebilsem. Ya da bugünlerde canım hiçbir şey düşünmek istemiyor desem! Ama sorumluluk duygusu, yerine getirmek zorunda olduğunuz ve ağzınızdan çıkan sözlerden ötürü diyemiyorsunuz…

Bir yerlerde çocuklar işkence edilerek öldürülüyor. Bir başka yerde hayvanlara hunharca eziyet ediliyor. Daha başka bir yerden savaşı öven, kadınları döven, hayvanları biçen, çocukları kaçıranlara çok az ses ve tepki veriliyorsa yazmayıp da ne yaparsanız?

Günlük hayatta pompalı tüfek her yerde yaşamı tehdit ediyorsa, düğünde, seçim zaferinde, maç kutlamalarında, hastane koridorlarında, daha doğrusu her yerde havaya ateş açmak artık modaysa, yolcusuna sinirlenen şoför arabayı durduruyorsa dile getirmeyip de ne yaparsınız?

Satış elemanı müşteriyi haşlıyorsa, garson yüksek gelen hesaba itiraza “dışarıda görüşürüz” işareti yapıyorsa, kazıklanan turist itiraz edince meydan dayağı yiyorsa, karısını doğrayan adam “seviyordum, kıskandım diye öldürdüm” deyip efeleniyorsa yazmayıp da ne yaparsınız?

Kabul edelim ki; Artık sevincimizi de, öfkemizi de şiddet yoluyla ifade eder olduk. Küçücük çocukların ölü bedenleri günler sonra ele geçiyor. Katillerin, canilerin, tacizcilerin daha ne kadar canavarlaşacağı, sırada kaç çocuğun, kaç kadının, ne kadar hayvanın olduğu merak ediliyor! Özellikle de kalkınma, gelişme, şaha kalkma bu vahşetin neresinde yer alıyor diye sormak gerekiyor…

Yinelemek gerekirse; Daha kaç kadın ve çocuk katledilecek? Daha ne kadar hayvan işkence yapılarak, zevk için öldürülecek? Ne zaman yanan yüreklerin üzerine su serpecek yasalar çıkarılacak? Koruyucu kanunlar, yeni uygulamalar ne zaman kamuoyuyla paylaşılacak?

Her ne kadar yönetim içinde “kadın” geçen şeyleri sevmiyorsa da içinde sadece kadın olan bakanlığa acilen ihtiyaç var. Bu soruna saray ne der, siyasiler ne düşünür, her şeyi bilen ve gören ana akım medya ne yazar? Bilemeyiz ama durumun çok ciddi ve acil olduğunu biliriz.

Gelelim çok renkli, çok bilinmeyenli yeni döneme!

Öncelikle (nedendir bilinmez aslında bilinir de!) yürürlükten kaldırılmasına rağmen TBMM’yi yönetirken iç tüzük hükmü kapsamında frak giyen Durmuş Yılmaz’ı ( geç kalmakla birlikte) Cumhuriyet değerlerine özeninden ötürü, bitirilmeye çalışılan geleneği yeniden diriltmeye yönelik girişiminden ötürü kutluyorum.

Yine 18 yaşında üyeleri de olan, 600 koltuklu, 7 partili, çok bilinmeyenli, tek adamlı, az bakanlı, hiç başbakansız, gensorusuz, soru önergesiz, güven oylamasız meclisi yaman merak ediyorum. Bir daha ki seçimlerde bazıları bu kadar oy alır mı,  bazıları kalır mı çok merak ediyorum. İnatla ısrarla sorulması gereken sorular, sorulması gereken hesaplar sorulur mu? Çok renkli, çok kalabalık meclise bakıp sevinmeli miyiz, üzülmeli miyiz, yoksa henüz erken diyerek zihnin arka planına itip beklemeli miyiz? Bilmiyorum.

AKP yetkililerine göre yeni dönemin şifreleri şöyle imiş; “Türkiye her alanda, her anlamda bir sıçramayı, bir hızlanmayı görmüş olacak, yeni sistem çok hızlı bir şekilde hareket etme kabiliyeti getirecek, aradaki engeller kalkacağından tüm bunların ister istemez ekonomik kalkınma, eğitim, kültür, turizm alanında halka yansıması olacak. Güçlü başkanın çok büyük katkısı olacak”mış!

Bu durumda yıllardır gördüğümüz, tanık olduğumuz görüntüleri arar mıyız? Beştepe, saray, külliye üçgeninde şekillenecek olan partiler üstü “ vizyon- misyon, tevazu ağırlıklı- gönüllere girme yol haritalı” kabinenin bir milenyum başlatacağı sözlerine kanar mıyız?  Ne demiş eskiler? Perşembe’nin gelişi…

Önemli not: Bu yazı yazılalı çok oldu, ancak gündemin yoğunluğundan ötürü yayını gecikti. Saraya şahlanan Türkiye’yi iyice şaha kaldıracak olan yeni atamalar yapılınca tam sırası deyip sormak isterim! Eski bakanlardan aday gösterilmeyen 16 vekile, deodorant reklamlarına çıkanlardan tarihçilere, hocalardan yazarlara, damatlardan danışmanlara çok geniş yelpazedeki 12 bin TL maaş alarak, CB’na öneri getirecek olan ve 76 kişiden oluşan politika kurulu üyelerine sorularım var!

Yasa boğulduğumuz,  ayağa kalktığımız,  ateşin sadece düştüğü yeri değil, bütün toplumu yaktığını gördüğümüz pek çok konuda acil eylem planınız nedir ya da var mıdır? Her gün değil, her saat, daha doğrusu gece yarıları çıkarılan KHK’larda bu konudaki caydırıcı yasalar sizce yeterli midir? Toplumu hizaya çeken ve sık sık temize çekilerek halka açıklanan bu kararlara gerektiğinde muhalefet şerhi koyabilir misiniz?

Merak edilen biraz da budur!