İYİ PARTİ LİDERİ DERVİŞOĞLU GİRESUN'da
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Karadeniz Bölgesi’nde üye katılım programlarına başladı. Dervişoğlu, Trabzon Uluslararası Havalimanı’nda partililer ve horon ekibi tarafından karşılandı.
“Sorunları yerinde tespit edip halkla çözmeye gayret sarf ediyoruz”
Karşılama töreninin ardından kısa bir açıklama yapan Dervişoğlu, “Bugün Trabzon'dayız. Geride bıraktığımız günlerde deprem bölgesindeydik. Bugün kendi memleketimde Karadeniz'deyim. Trabzon, Giresun, Ordu, Samsun ziyaretleri yapacağız. Sonra da Çorum üzerinden Ankara'ya döneceğiz. Şu anda Türkiye'nin bütün bölgelerini dolaşıyoruz. Bütün sorunları yerinde tespit edip çözüm önerilerini de halkla birlikte belirlemeye gayret sarf ediyoruz. Bu kapsamda yaptığımız geziler devam edecek. Ve partimizin bulunduğu yerden Türkiye'yi daha ileriye götürme yolundaki çaba ve gayretlerini sürdüreceğiz. Giresun'da bir kapalı salon toplantısı yapacağız. Türkiye'yi konuşacağız. Türkiye'nin sorunlarını konuşacağız. Emeklinin sorunlarını konuşacağız. Asgari ücret tartışması devam ediyor onu konuşacağız. Dış politikayı konuşacağız. Suriye'de atılması icap eden adımları anlatacağız. Bu konuda hükümete tavsiyelerimizi dile getireceğiz” dedi.
Dervişoğlu, Tirebolu Belediye Başkanı Kaya’yı ziyaret etti
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu’nun Giresun’da ilk durağı Tirebolu Belediyesi oldu. Dervişoğlu’na İYİ Parti Genel Başkan Yardımcıları, milletvekilleri, il ve ilçe teşkilat yöneticileri eşlik etti. Dervişoğlu, Tirebolu Belediye Başkanı Bülent Kara’yı ziyaret ederek çalışmaları hakkında bilgi aldı. Dervişoğlu, yerel seçimlerin ardından kendisinin grup başkanvekiliyken ziyaret sözü verdiğini şimdi de o sözü yerine getirdiğini belirtti. Basına kapalı yapılan görüşme yaklaşık 45 dakika sürdü.
Dervişoğlu, daha sonra üye katılımı için Giresun Kültür Merkezi’nde düzenlenen programa katıldı. Dervişoğlu, burada yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Sözlerime bir sitemle başladım. Mikrofonlar dizilirken bütün basın mensupları birbiriyle yarışır. Ama bize televizyon ekranlarında çok fazla yer vermezler. Bakarım yani medyanın yoldaşı var. Medyanın da bir de bizim vergilerimizle ayakta kalan resmi devlet kuruluşu, devlet televizyonu ve radyosu. Yandaş medyayla ilgili bir şey söylediğimiz zaman yoldaş tarafının takdirine mazhar oluruz. Aynı zamanda da haberlerine konu oluruz. Efendim, yoldaş tarafa bir şey söylediğimiz zaman bu sefer de yandaş taraftan yoldaş tarafa söylenmiş olanlara bizim verdiğimiz cevaplar nakledilir. Ama TRT'de en az haberlerine yer verilen parti, İYİ Parti, en az görünen genel başkan da Müsavat Dervişoğlu’dur. Hiç kızmıyorum. Doğrusunu isterseniz sinirlenmemekle de kalmayıp aynı zamanda iftihar ediyorum. Çünkü benim mücadele azmimi arttırıyorlar. Devletin televizyonu bizi göstermiyor. Radyosu haberimizi vermiyorsa o zaman biz üstümüze düşen sorumluluğu yerine getirmek amacıyla yollara düşeriz. Gerekirse 85 milyonla kucaklaşmak için İYİ Parti kadroları benimle birlikte yollardadır.
“Türkiye zengin müteahhitler ülkesiyle fakir, emekliler arasında gidip geliyor”
İYİ Parti kurulalı üzerinden yedi yıl geçti. Bu memleketin işçisi, memuru, sabit gelirlisi, ekonomi olarak zor durumdayız. 7 yıl önce emekli, dul, yetim tenceresini kaynatamamanın derdindeydi, bugün 7 yıl öncesinden daha iyi olan emekli, dul, yetim var mı bu ülkede? 7 yıl önce İYİ Parti kurulurken gençler geleceklerine dair umutları azalmış, hatta umutsuzluğa düşmüş durumdaydı. 7 yıl öncesine oranla bugün gençlerimiz için de daha umut var olanı var mı? O da yok. Esnafın verdiği yedi yıl öncesine göre azaldı mı? Bağkur primlerini ödeyebiliyor mu? Halk Bankası kredilerini rahat ödeyebiliyor mu? Sigorta primleri rahat ödeniyor mu? Kredilerin geri dönüşü rahat sağlanabiliyor mu? Yedi yıl öncesinden daha rahat esnaf var mı bugün Türkiye'de, yok. Peki bunun bir de üstüne üstlük dış politikadaki aymazlıklar, ekonomi alanında büyük iktisatçı olma düşüncesiyle kendisini bir büyüye kaptırmış Cumhurbaşkanı'nın yakınlarından ve çevresinde etkilenen gayrı ekonomik faaliyetlerini rahat bir biçimde yürütebilen var mı? Yok. Türkiye zengin müteahhitler ülkesiyle fakir, emekliler arasında gidip geliyor.
“Suriye bölünecek”
Suriye'yle ilgili herkes konuşuyor mesela şimdi. Elinde değnek alan böyle haritanın önüne geçiyor. Burası bu, burası bu, burası bu. O bunu yaptı, şu bunu yaptı. Televizyonlara baksanız da herkes güvenlikle strateji uzmanı. Yani dün konuşan adam ertesi gün spor konuşuyor. Boş zamanında da bir siyaset konuşuyor. Böyle ülke olur mu ya? Herkes bir şey konuşuyor. O bunu yapacak, öbürü bunu yapacak. Sonra da geldi. Suriye'nin toprak bütünlüğüne saygılıyız. Saygı duymakla da olmuyor işte. Önünüzde Irak'ta yaşanmış bir tecrübe var. Irak'ın da toprak bütünlüğünü savunuyordu. Şimdi kaç parça? Gelmişler Suriye'nin toprak bütünlüğünü savunuyorlarmış. Siz bilmiyor musunuz? Suriye bölünecek. Suriye'de herkes Suriye'nin toprak bütünlüğünü savunuyor.
“Bu devlet aklını mı yitirdi de sokakta akıl arıyor”
Türkiye'deki bütün alim kişiler de o toprak bütünlüğüne saygıdan bahsediyor. İsrail Suriye'de toprak ilhak ediyor. Kendi coğrafyasını büyütüyor. İsrail, Suriye ordusunun stratejik merkezlerine hava saldırısı düzenliyor. İsrail tüm dünyanın gözü önünde Lazkiye Limanı'nda Suriye'nin donanmasını batırıyor. Biz acaba Türkiye olarak bir şey yaparız da bunlar ne der diye düşünürken İsrail yoluna bakıyor. Buna yol verenin yolunu kesmek bu milletin borcunu olmalıdır. Ondan sonra da birisi gidiyor. Emevi caminde namaz kılıyor. Allah kabul etsin. Ne olur kıl. Ne oldu Emevi camisinde namaz kıldınız da? 10 küsur sene Önce Tayyip Erdoğan Emevi Cami'nde namaz kılarız diyordu. Şimdi sınırımızda teröristler kurmaya çalışıyorlar. Konuşan bile yok İYİ Parti'den başka. Birileri konuşuyor. Acaba bu akıl devletin aklı mı? Bu akıl bilmem nerenin aklı mı? Bu devlet aklını mı yitirdi de sokakta akıl arıyor?
Ben buradan söylüyorum. Bunun için bir eylem planına ihtiyaç var. Bir Suriye'nin Kuzey batısında Türkiye'nin kendi kendini güvence altına alabilecek alanda birtakım askeri hazırlıkları vardır. Suriye'nin doğusuna doğru da bir Fırat Kalkanı Harekatı bölgesinde de bir takım hazırlıkları vardır. Ama onun ortasındaki boşlukta Amerikan emperyalizminin hayalini kurduğu yeni bir ülke arayışını, altyapı çalışmaları yapılmaktadır. Ve bu terör örgütleri tarafından sürdürülmektedir. Yani ismini değiştirmiş ama aslı PKK olan örgütler Suriye'nin batısında faaliyet gösteriyorlar. Doğuşunda da faaliyetlerini sürdürüyorlar. Ortası boş. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Irak PKK'sıyla Suriye PKK'sının önünü kesmek üzere durumdan vazife çıkararak üstüne düşen sorumluluğu yerine getirmesi lazımdır. Bu sorumluluk şudur Rakka Sincar bölgesi Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin güvenlik koridoru oluşturması noktasında yeni bir stratejik alan olarak belirlenmeli. Irak PKK Suriye PKK'sının birbiriyle buluşmasının önünü kesmek suretiyle sınırlarımızda bir teröristan oluşturulması engellenmelidir. Bunun için Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yoktur. Birilerinden izin almaya ve hiç gerek yoktur. Türk büyük bir milletin adıdır. Türkiye Cumhuriyeti de büyük bir devlet olarak tarih sahnesine kendini kazımıştır.
“Esat gitmiştir, misafirlik bitmiştir”
Kimilerine göre 8 milyon, kimilerine göre 10 milyon düzensiz sığınmacı ülkemizde cirit atmakta, bunların 238 binine de vatandaşlık verildiği söylenmektedir. Suriye'de rejim eğer yıkıldıysa Türkiye'deki Suriyelileri Türkiye'de kalma gerekçeleri de otomatik olarak ortadan kaldırılmıştır. Yani Esat gitmiştir, misafirlik bitmiştir. Mesele budur. Bu konuda bunlara sağlanacak Türkiye'deki Esad rejiminden kaçmış Suriyelilere sağlanacak istisnai haklar artık geçerliliğini de yitirmiştir.
“Suriyelilerin Türkiye’de toprak edinme hakkı yoktur”
238 bin Suriyelinin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşlığı derhal iptal edilmelidir. Derhal. Öyle de ‘biz bunların vatandaşlığını nasıl iptal edelim’. Sadece lafını etmiyoruz, çözümünü söyledik. Siz aslında bir şey iptal etmenize hiç gerek yok. Siz kanunsuz bir hakkı onlara istisnai olarak verdiğiniz için o vatandaşlık onlara da verildi. Mustafa Kemal Atatürk daha Hatay Türkiye'ye bağlanmadan Türkiye'de Suriyelilerin mal edinimleri kanunla yasaklanmıştır. O kanun hala yürürlükte. Dolayısıyla İstanbul'da 400 bin dolara ev, Tekirdağ'da 500 bin dolara tarla Bodrum'da 500 bin dolara villa alarak vatandaşlık hakkı elde ettiğini zannedenler aslında Türkiye'de mal edinme hakkına sahip olamayanlardır. Hak bahşetmek, kanun hükmünde kararnameyle kanuna aykırı olarak bunu gerçekleştirmek Türkiye'ye yakışan bir davranış değildir. Bu konuda da hukuki müdahalemizi yaptık. Hem Danıştay'a dava açtık, hep idari mahkemeye dava açtık. Hem de Barolar Birliği’nin konuyla ilgili kararnamenin yasaya aykırı olduğundan hareketle açmış olduğu davaya da İyi Parti olarak ve şahsen bizzat ben genel başkan olarak müdahil oldum .Yani Suriye'deki vatandaşları nasıl göndereceğim? Suriyeli vatandaşları, vatandaş geçinenleri nasıl göndereceğim diye bir soruyla muhatap olursanız cevabı bellidir. Adamın zaten Türkiye'de mal alma yetkisi olmadığı için vatandaş olma hakkı da oluşamaz.
“Bizim bir milli göç doktrinimiz var”
Başka bir siyasi partide olmayan bir başkanlığımız var bizim. Milli Güvenlik ve Göç Politikaları Başkanlığınız bizim bir milli göç doktrinimiz var. İçinde stratejik heyetler, heyetler, askeri heyetler, diplomatik heyetler var. Bu görüşleri de oturuyorum, tek başıma kafamdan çıkarıyorum zannetmeyin. Bu görüşler, bu devletin gerçek bekasını temin için üzerinde çalışılarak ortaya atılmış düşüncelerdir ve bunların hiçbirinin içinde bir hayal projesi yoktur. Bunların tamamı yerli ve millidir. Yerlilik ve millilik iddiasında olanlara da Türk'ün şanlı bayrağının gösterilmesidir. Bunları anlatacağız.”