8 Mart 1857 tarihinde Amerika’nın New York kentinde 40.000 dokuma işçisi, daha iyi çalışma koşulları istemiyle greve başladı. Polisin işçilere saldırması ve çalışanların fabrikaya kilitlenmesi sonucunda çıkan yangında çoğunluğu kadın 129 kişi hayatını kaybetti…!
26-27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka’nın Kopenhag kentinde… Uluslararası Kadınlar Konferansında, 1857 yılında ölen bu kadın işçiler anısına 8 Mart’ın (International Women’s Day) Dünya Kadınlar Günü olarak anılması önerisi oybirliğiyle kabul edildi.
Ulu Önderimiz Atatürk sayesinde Ülkemizde, 5 Aralık 1934 tarihinde yapılan Anayasa değişikliği ile biz kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanındı… Bu hak, Atamızın Türk kadınına en büyük armağanlarındandır…!
Bu hak diğer ülkelerde, örneğin… Fransa'da 1944, Yunanistan'da 1952, Belçika'da 1960, İsviçre'de 1971 yılında kadınlara tanınmıştır…
Ama ne yazık ki ülkemizde 1980 sonrası gelen iktidarların dini siyasete alet etmeleri sonucunda kadınlarımız hızla geri plana itilmişlerdir…
21. Yüzyıl Türkiye’sinde tarihler 2014 yılını gösterirken halen toplumumuzda kadına karşı uygulanan cinsiyet ayrımcılığı, ötekileştirme, ikinci sınıf vatandaş muamelesi reva görülmektedir... Kadının yaşama, okuma, çalışma ve toplum içinde var olma hakkından mahrum bırakılması İnsan Hakları ihlalidir…!
Ne yazık ki ülkemizde eğitim-öğretim hakkından yoksun, toplumsal ve kültürel baskı gören, çocuk yaşta evlendirilen, cinsel istismara maruz kalan kadınlarımızın sayısı azımsanmayacak kadar çoktur... Bu, toplumumuzun kanayan en büyük yaralarından biridir ve görünüyor ki öyle de olmaya devam edeceği aşikardır…!!!
Başbakan tarafından, başörtüsü üzerinden dinmek bilmeyen sömürü, her ağzını açtığında benim başörtülü bacılarım söylemi devam ederken… Bir yandan da ülkemizde her gün bir yenisini duyduğumuz yığınlarca kıza, kadına, çocuğa tecavüz haberleri varken... Başbakan, biz kadınların başına geçirdiği çuval (Başörtüsünü kast etmiyorum, kast edilen türban) üzerinden prim yapmaya devam etmektedir…!
CHP Kadın ve Çocuk Hakları İnceleme ve İşleme Komisyonu Türkiye’nin çeşitli yerlerinde sığınma evlerini ziyaret etti ve bir rapor hazırladı.
Raporun sonuç bölümünde ekonomik bağımsızlığını elde edemeyen kadınlar, bağımlılık ilişkisi nedeniyle aile içi şiddetten uzaklaşamamaktadır. Kadınların eğitim olanaklarından yararlanamaması şiddeti doğurmaktadır denilmiştir…!!!
Evet… Çaresiz olan bu kadınlarımız ne yapsın???
Savcılık ve polise gitmesi pek de çare olmuyor ne yazık ki… Savcılık her ne kadar saldırıya, şiddete maruz kalan kadınların eşlerine uzaklaştırma kararı verse de, bu karar eşler tarafından çoğu zaman uygulanmıyor, kadın soluğu tekrar karakolda alıyor. Polis çoğu zaman umursamaz davranıp eşleri barıştırma yoluna gidiyor.! Sanki aynı evde yaşayan, bunca zulme katlanan kendisiymiş gibi kadını yeri kocasının yanıdır mantığıyla bakıyor ve kadınlara 'YAŞAM HAKKI' tanınmıyor… Sonuçlarını her gün gazetelerde okuyor ve görüyoruz…
Tecavüze uğrayıp kürtaj olmak isteyen kadınlara hastanelerde eş rızasının gerekli olduğu söylenip dayatılıyor… Adı üzerinde 'TECAVÜZ…!!!' Bir kadının rızası olmadan kadın bedenine yapılan hayvanca saldırı söz konusuyken ve bu ayrıca kadın istem dışı gebe kalmışken dayatılabiliyor ne yazık ki…
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yargıdaki iş yükünü azaltması için 18 Kasım 2013 tarihinde hazırladığı kanun tasarısı taslağında… Tecavüze uğrayan çocuk ve kızların tecavüzcüleriyle evlenmeleri durumunda davanın düşmesi yer alıyor…!
Kadınlardan… Kadın mıdır, kız mıdır? diye tiksinerek bahseden bir Başbakan varken Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının hazırladığı bu tasarı çok da şaşırtmıyor…!!!
Kenya'da keçiye tecavüz eden adama mahkemece 10 yıl ceza verilirken, ülkemizde çocuğa , kadına tecavüz eden serbest kalıyor.!
Kenya'daki keçi, tecavüzcüsüne rıza göstermemiş olmalı ki , tecavüzcü 10 yılla cezalandırılıyor.. Demek ki ülkemizdeki kadınların çoğuna rızaları sonucu tecavüz ediliyor ve bu suç olmuyor…
Bu ülkede 'kadınsan her türlü muameleyi hak edersin' anlayışı sürüp gidiyor.!
Bu arada Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam, çocuk nikahlarının çoğu masumane kıyılıyor beyanını verebiliyor..! Ve nedenine hiç bakmıyor ve biz kadınları utandırıyor..!!
Devletin koruyamadığı kadınlarımıza bir sivil toplum kuruluşu ilginç bir tavsiyede bulunuyor.! Şiddet gören kadınlara yönelik hazırladığı ‘Hayatta Kalma Klavuzunda’ kadınlara gerekirse basit bir suç işleyip belli bir dönem cezaevine girmeleri tavsiye ediliyor. Cezaevi geçici barınma ve güvenli yer olarak öneriliyor…
Devletin koruyamadığı kadınlarımıza cezaevinin barınak olarak gösterilmesi devletin ne kadar aciz olduğunu bizlere gösteriyor.
Erkekler namus denilince ilk akıllarına kadınları getiriyor... Çünkü kadın kuyruk sallamasa tüm bunlar başına gelmez...!!! Oysa ben etrafıma baktığımda namusunu yitirmiş onlarca ADAM görüyorum…!
Ve biz kadınlar haklı olarak soruyoruz .!
Kaçınız çıplak bedenlerimizi sahiplenmek yerine… ÜSTÜMÜZÜ ÖRTECEK KADAR ADAMSINIZ!!!?