Ama bizim için çok değerli bir anlamı daha var; 5 Aralık 1934’de Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verildi hem de Fransa, İsviçre gibi pek çok Batı ülkesinden çok önce!.. İngiltere ile aramızda ise yalnızca 6 yıl var; İngiliz kadınlarının her türden baskı, işkence, hapishane arasında geçen neredeyse 100 yıllık mücadelesinin ardından 1928’de aldıkları bu hakkı, Türk kadınlarına Büyük Devrimci Atatürk altın tepsi içinde sundu!..
Bu hakkı alan Türk kadını, bir sonraki seçimde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde tam 18 milletvekiliyle temsil edildi!..
-Ama ben bu satırları bu muhteşem olayı anlatmak için yazmadım!..
O tarihten tam 84 yıl sonra Aydın İli İncirliova İlçesi Kızılcaköy’ün kadınlarının nasıl yerlerde sürüklendiğini, nasıl çoluk çocuk, yaşlı demeden dayak yediğini, tüm bunlar yetmemiş gibi bir de nasıl biber gazı saldırısına uğradığını anlatmak için yazdım!..
Mustafa Kemal Atatürk’ün “ Ey kahraman Türk kadını! Sen yerlerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın” dediği Türk kadınının, hükümet valisini emriyle , çocuğu, torunu yaşındaki polis ve jandarmadan yediği copları, biber gazlarını paylaşmak için yazdım...
Toprağını, doğasını korumak için direnen kadınlara, çocuklara, yaşlılara reva görülen bu vahşi güç gösterisini görmeniz için yazdım...
-Yazıktır, günahtır, reva değildir, hele kadınlara, çocuklara bunca eza hiç doğru değildir diyebilmek için yazdım...
Valiliğin şirketine karşı çıkılır mı hiç?!.
En baştan anlatayım...
İncirliova’ya bağlı Kızılcaköy’e jeotermal Enerji Santrali(JES) kurulmak istendi... Hangi şirket üstlendi peki bu işi? Aydın Termal Turizm ve Jeotermal Sistemleri Anonim Şirketi AYTER... Bu şirketin en büyük ortağı kimdi peki? Aydın Valiliği! Yönetim Kurulu Başkanı kimdi? Aydın Valisi Yavuz Selim Köşger!..
Santralin yapılacağı alana Aydın Büyükşehir Belediyesi ve İncirliova Belediyesi de talip olmuştu. İki belediye buradaki kaynakları şehrin ısıtma ve soğutmasında kullanmak istiyordu. Ancak bu ihaleye belediyelerin katılmasını engellemek adına şartnameye şerh eklendi, iyi mi!. İhale şartnamesinde bu kaynakların sadece elektrik enerjisi üretmek amacıyla kullanılacağı belirtildi. Bu ne demekti peki? Şu demekti:
-Tarım şehri olan Aydın’da söz konusu kaynak seracılık, kentsel ısıtma ve soğutmada kullanılamayacaktı!..
Peki kadınların başı çektiği Kızılcaköy, niçin bu santrale karşı çıkıyordu? Çünkü, Aydın’da jeotermal santraller ve incir üretiminde kullanılan hidrojen peroksit nedeniyle kanserden ölüm oranı yüzde 42’ye ulaşmıştı da ondan!..
-Bu oran Türkiye genelinde ise yüzde 18 seviyesindeydi!..
Köylüler, kadın, erkek, yaşlı, çocuk direnişe geçti. JES yapılmak istenen arazinin karşısına çadır kurdu. Şirket yetkililerini protesto etmeye başladı... Sonuçta devletin polisi, jandarması TOMA’larla biber gazlarıyla, coplarla müdahale etti. bayılanlar, hastaneye kaldırılanlar oldu. Ancak köylüler her şeye rağmen protesto alanını terk etmedi!..
-Direniş tüm müdahalelere karşın sürüyor!..
Kime çağrı yapsam bilemedim; halkın güvenliğini, sağlığını, yaşam hakkını koruması gereken Vali Bey’e mi, yoksa devlet güçlerinin korumaya aldığı AYTER şirketinin yönetim kurulu başkanına mı?.. İkisi de aynı kişi!..
-Kadıyı kadıya mı şikayet edeyim?!.
Şişli’de son tango!..
Yerel seçimlere dört aydan kısa bir süre kaldı...
CHP adaylarını parti parti açıklıyor, En çok merak edilen tabii ki İstanbul Büyükşehir ve ilçelerinde kimler aday olacak? Benim de büyük merakla beklediğim ilçelerin başında rantın merkezi Şişli geliyor...
Mustafa Sarıgül, bir dönemlik aradan sonra Şişli’ye tekrar talip olduğunu açıkladı, yetinmedi tarihi bir rekor kırarak seçileceğini ilan etti...
Ne kadar oy alır bilemem; ancak Şişli’de CHP’den kim aday olursa olsun en az yüzde 65 ile seçilir, onu bilirim!.. Sarıgül, Şişli’de daha yapılacak çok şey olduğunu, bunları tamamlamak istediğini de söylüyor...Çok güzel, ancak Sarıgül aday olduğunu açıkladığı andan itibaren bazı köşelerde eski defterler, çok milyon dolarlık iddialar ortaya atılmaya başlandı bile...
Mesela gazeteci arkadaşım Mehmet Faraç Yeniçağ’daki köşesinde, Şişli Belediyesi’nin 500 milyon dolarlık gayrimenkullerinin Şişli Meslek Okulu’nun üzerine nasıl geçirildiğini, Şişli ‘deki 18 katlı belediye binasını 30 yıllığına ve 1 lira (yazıyla bir lira) bedelle aynı okula verildiğini yazdı!.. Bir de yaşamsal bir soru sordu:
-AKP, ya ileride Kemal Kılıçdaroğlu’nun da elinde bulunan dosyaları kullanarak belediyeye kayyum atarsa?..
Yazılarının altına gözüm kapalı imza atacağım, ustam sevgili Necati Doğru da Şişli’deki çok büyük rant kazançlarını, Şişli’den aday adayı olan Dursun Çaltı’nın verdiği bilgilere dayanarak yazdı.
Dursun Çaltı, doğma büyüme Şişlili bir yurttaş. CHP’nin eski Şişli İlçe Başkanı... Bu ilçenin kaymağını yiyenleri iyi tanıyor, ömrünün büyük bölümünü bunlara karşı savaşarak geçirmiş biri... Verdiği iki yaşamsal söz var; ilki Şişli'de ancak mezarlıklarda görülebilen yeşili ilçeye yaymak... İkicisi ise şu:
-Ranta kurban edilen milyarların yönünü halka çevirmek!..
Karar elbette Şişli halkının...
https://twitter.com/umit_zileli