MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
Kamu zamları için kaç kişi oturup da karar veriyor?
En son hızlı gibi giden trenle normal trenlere zam yapılmış.
Doğalgaza, akaryakıta, elektriğe fahiş zamlar yapılıyor.
Gıda ürünlerinin ana üreticileri de ağır zamlar yaptılar.
Uçak biletleri, AKP’li belediyelerin istediği ulaşım ya da diğer hizmet zamları da insafsızca yapılabiliyor.
Ama sıra İstanbul’a gelince bu zamlar olmuyor.
Çünkü İstanbul’da 14’ü sarayın direk emrinde olan devlet memurlarından ve askerlerden oluşan 25 kişilik bir heyet var.
UKOME adını vermişler bu heyete.
Bu heyet İstanbul’un ulaşımı için alınacak kararlar için toplanıyor.
Çok güzel bir şey tabii.
Tek başına birinin karar vermesi yerine kocaman bir heyet oluşturuyorlar, bu heyet düşünüyor taşınıyor, ince eleyip sık dokuyor ve karar veriyor.
Tabii her nasılsa sarayın adamları ince eleyip sık dokurken hep yukarıdan gelecek emre bakıyorlar.
Sonra da belediyenin yararına bir durum varsa hemen reddediyorlar.
Bu UKOME denilen heyet yüzünden örneğin İstanbullunun taksi çilesi bir türlü bitmiyor.
Çünkü saray yeni belediyenin taksileri eskisi gibi sarayın adamlarına dağıtmayacağını düşünüyor.
“Madem benim adamlarıma avanta dağıtamıyorum o halde kimseye yar olmasın” diyerek İstanbul halkının taksi ihtiyacını karşılamıyor.
Böylelikle bir taşla iki kuş vurulmuş da oluyor.
Bir taraftan İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne kazık atılırken, diğer taraftan da AKP’yi deviren İstanbul halkında intikam alınmış oluyor.
Bu UKOME denilen heyet ayrıca ağır zamlar altında herkes gibi ezilen ve ulaşım hizmeti vermekte hayli zorlanan, çok ciddi zararlara giren belediyenin bir parça rahatlamasına yarayacak toplu ulaşım zammına da karşı çıkıyor.
Sarayın memurları ve askerler sanki tamamen halkı düşündükleri için ulaşım zammına izin vermiyor.
Oysa ülkenin diğer taraflarında eğer belediye AKP’li ise hiçbir sorun yaşanmıyor.
Şimdi merakım şu; devlet adına inanılmaz zamlar yapılıp sırf iktidarı kurtarmak için halk bu kadar ezilirken, zamların yapılmasına kaç kişi karar veriyor.
Elektrik zammı için örneğin UKOME kadar büyük bir heyet var mı?
Ya da doğalgaz zammı yapılırken 30 kişi mi bir araya gelip ince eleyip sık dokumaya çabalıyor.
Akaryakıt zamları, devletin ürettiği ya da kontrol ettiği gıda ürünlerindeki zamlara kaç kişi karar veriyor.
Yine örneğin Erdoğan uçakta gelirken “Şekere zam yok” demişti, oysa yere indiğinde şekere zam yapılmıştı.
Erdoğan’a rağmen kaç kişi bir araya geldi de şekere zam kararını ortaklaşa aldı.
İnsan merak ediyor haliyle?
KAFAMI BOZAN ŞEYLER
Bir “Siz hepiniz salaksınız” olayı daha
İktidarın önemli becerilerinden biri başları sıkıştığı an tüm halka rahatlıkla “salak muamelesi” yapabilmesi.
Adam seçim hilesi kuşkusuna karşı “Trafoya kedi girdi” demişti örneğin.
Doların artışını dış güçlerin yaptığını söylemediler mi?
7 lira olan doların 14 liraya düştüğünü de rahatlıkla söyleyebiliyorlar.
Her gün müteahhitlere 675 bin Euro ödenen Çanakkale Köprüsü için cebimizden bir kuruş bile çıkmadığını iddia edebiliyorlar.
Saymakla bitmiyor yani.
Son örneği ise Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı AKP’li Fatma Şahin verdi.
Hani şu Muharrem Sarıkaya’nın teknik görevliyi tokatladığı televizyon programında konuşmasını hiç kesmeyip üstelik hiç renk de vermeden konuşmasına devam etmişti ya Fatma Şahin işte o olayla ilgili ilk kez konuşmuş.
Yandaş bir kanaldaki soruyu yanıtlayan Fatma Şahin bakın ne demiş;
“Ben yayına geç kalmıştım. Gelir gelmez oturdum. Sizin monitörünüz bu dendi ve oturduk. 40 dakikam vardı ve tek amacım bu programı nasıl verimli geçirebilirimdi. Bana dediler ekrana bakacaksınız ama arkadan bir sesler geliyordu. Muharrem Sarıkaya “sistem çöktü” diyor. Ana monitörden bana dediler ki “Başkanım sistem çöktü buradan yöneteceğiz yayını.”
Ben bu olayı görseydim “Ne oluyor ne yapıyorsunuz?” derdim. Bir televizyoncu beni çok iyi anlayabilir. Ben bu olayı görsem kesinlikle müdahale ederdim. Bu olay sonrası o kadar üzüldüm ki. Eşim bile olayı sonradan anlamış. Bir saniyelik bir olaydan farklı şeyler çıkartılmak istendi. Fark etmiş olsaydım ayağa kalkıp “Sen ne yapıyorsun?” diyebilirdim. Sonradan gördüklerimi görseydim “Ne oluyor?” derdim. Ben daha sonra yayında çıktığı zaman detaylı olarak gördüm. Ben başka monitöre bakıyordum, rejideki kız bana devam et dedi.”
İnanılır gibi değil.
Çünkü belediye başkanının söylediği her şey yalan.
Bir kere bir televizyon yayınında monitörden konuğa bir şey söylenmez bunun için kulaklık takılır ki Fatma Şahin de kulaklık yok.
“Görsem müdahale ederdim” diyor, yalanın büyüğü bu, görüntüler çok açık, her şey başkanın gözü önünde yaşanıyor.
Üstelik bu yayından hemen sonra teknik görevlileri belediye çalışanı sanıp yanına çağırdığı ve “Neden işinizi doğru yapmıyorsunuz. Böyle bir duruma düşürdünüz” diye azarladığı da biliniyor. Ama herkese “Siz salaksınız” deme alışkanlığı sanki ruhlarına işlemiş.
YENİ ÖĞRENDİM
“Söz dinlemeyen bürokratın kafasında sandalye kırın” sözüne suç duyurusu
Halkın Kurtuluş Partisi, Erdoğan için yeni bir suç duyurusunda daha bulundu.
Bugüne kadar Erdoğan ve sarayın pek çok görevlisi hakkında suç duyurusuna bulunan HKP’nin bu kez yaptığı suç duyurusu Erdoğan’ın ‘Söz dinlemeyen bürokratın kafasında sandalye kırın’ sözleri ile ilgili.
Parti avukatları, Erdoğan hakkında, “Suç İşlemeye Tahrik”, “Görevi Kötüye Kullanma” ve “Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, devletin kurum ve organlarını aşağılama” suçlarını işlediğini iddia ederek Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu.
Suç duyurusu dilekçesinde “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın başlangıç kısmında; ‘Kuvvetler ayrımının, devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir iş bölümü ve iş birliği olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu’ ifadesi yer almaktadır. Müvekkil HKP’nin işbu suç duyurusu; Anayasa ve kanunların üstünlüğünü yok sayanlara karşı yapılmıştır” denildi.
ŞAKA GİBİ
Şu “Para yok güya ama her yer tıklım tıklım” edebiyatı çok baydı
Saray ve yandaşları yükselen fiyatları ve enflasyonu anlatmakta hayli güçlük çekiyorlar.
Örneğin en çok duyduğum bahane şu; “Ekonomi kötü, herkes fakirleşti, kimsede para yok diyorsunuz ama lüks lokantaların önünde kuyruklar var, alışveriş merkezleri dolup taşıyor, trafik yine eskisi gibi felç, peki nasıl oluyor bu?”
Bu kafaya nasıl anlatalım, 85 milyonluk bir ülkede birkaç milyon için geçerli olan ama doğal olarak herkesin gözüne battığı bir yaşamın herkesi kapsamadığını.
Saray yazarlarından Cem Küçük ise hedefi daha da küçültmüş, “Bergen” filmine gidenleri kestirmiş gözüne.
Bakın ne demiş sarayın has adamı; ‘’Türkiye’de sıkıntı var. İnsanlar ekmek bulamıyor, yiyemiyor böyle bir şey yok. Türkiye’de en ucuz sinema bileti 30-40 lira. Bergen filmine 7 milyon kişi gitti, 140 milyon hasılat yaptı. Millet nasıl oluyor da bütün eğlenceleri dolu oluyor, sinemalar dolu oluyor?’’
Ekonominin iyi olduğunu paraya kıyıp sinemaya gidenleri örnek göstermeye başlamışlarsa çöküşün beklenen de hızlı olacağını söyleyebilirim.
ÇOK GÜLDÜM
Peki ya kadın kocasını çok özlemişse
Bu ramazan galiba biraz daha farklı.
Milyonlarca lira alıp canlı yayınlarda ahalinin sorduğu inanılmaz sorulara dini cevap vermeye çalışan hocalar bile yaya kalıyor.
Artık oruçla ilgili sorular “Sakız çiğnemek oruç bozar mı?” sığlığından çıktı “Orucumu hanımımla cinsel ilişkiye girerek bozabilir miyim?” düzeyine çıktı.
İlk duyduğumda kendi kendime “Aman sakın karışma, densizin birinin yaptığını söylersin, durup dururken linç kampanyası ile karşılaşırsın” dedim.
Ama bir baktım ki bu soru ve cevabını laf ola beri gele birileri değil, Akit TV’de şalvarlı, cüppeli sarıklı hacılar hocalar konuşuyor.
Bu televizyonun yayınına katılan Dünya Hafızlık Eğitim Derneği Başkanı Mesut Özdemir, “isteyen orucunu hanımıyla da açabilir” dedi.
Özdemir ardından “Bak söyleyeyim sana; belki çok tuhafınıza gidecek. Bir insan, gerçekten hanımını çok özlemiş dayanamamış iftara kadar beklemiş orucunu hanımıyla da açabilir. Evet, var bu fıkıh kitaplarında” diye konuştu.
Bu sohbeti dinleyince aklıma şöyle bir şey geldi.
Bu hacı hoca takımı dini ve din kurallarını hep erkekler üzerinden konuşuyor.
Sanki kadının adı hiç yok.
Adam “Hanımını özlemişse ve dayanamamışsa” diyerek erkeği işaret ediyor.
Acaba bu hocaya “Acaba bir kadın, kocasını özlemişse ve orucunu öyle açmak istiyorsa da bu söylediğiniz geçerli mi?” diye sorsam ne cevap verir.
Bence çok şaşırır.
Çünkü bunların anlayışına göre cinsellik sadece erkeği ilgilendirir, cinsel ilişki sadece erkek istediğinde gerçekleşir ve bir kadın her ne sebeple olursa olsun cinsel isteğini söyleyemez.
https://twitter.com/can_atakli_