KAYNAMA NOKTASINDA BİR YAZ!..
Valla ben, iktidarın tepelerinden haber alan arkadaşların, “bu yaz çok sıcak geçecek” öngörülerine katılmıyorum...
-Bu yaz, kaynama noktasında geçecek!..
Siyasetin yok edici “yanardağ lavları” Meclis’i, partileri, siyasetçi tayfasını darmadağın edecek!.. İlk işaretler son derece güçlü bir şekilde kendini gösterdi bile; Geçen Perşembe ilk toplantısını yapamayan, bunun yerine küfür kıyamet birbirine giren AKP-HDP cenahı, Pazartesi günü ikinci raunda daha da bilenmiş bir şekilde çıktı.. Sonuç? Kafa, kol, ağız, burun, Allah ne verdiyse yerlerde süründü!.. HDP’liler bir zafer kazanmışçasına, Meclis koridorlarında “Biji Serok Apo” sloganları ve PKK marşlarıyla tur attılar.
Diğer tarafta “zaferi ben kazandım” diyen AKP, CHP ve MHP’nin de katkılarıyla “Dokunulmazlık Tasarısını” komisyondan geçirdi. Yalnızca iki aşama kaldı; Karma Komisyon ve Genel Kurul oylaması...
-Geriye sayım başladı diyebiliriz!..
Tabii, burada yaşamsal soru şu: Genel Kurul’da anayasa oylaması gibi yapılacak olan gizli oylamada bu işi organize eden muhteremlerin istediği sonuç çıkacak mı?. Diğer bir deyişle CHP’den, AKP’den hatta MHP’den fire olacak mı?. Olursa kaç olacak!..
-Görüldüğü üzere istenen sonuç pek “çantada keklik” gibi görünmüyor!..
Pelikan mı devekuşu mu?!.
Aslına bakarsanız, dokunulmazlıkların kaldırılması, ardından yaşanacak gelişmeler, belki de bir referandum olasılığı, bunun yerine yapılacak bir baskın erken seçim ihtimali kaynamanın rahatlıkla 100 derecenin bile üzerine çıkmasını sağlayabilecek boyutta... Benim anlayamadığım nokta; bir referandum ya da seçimi ülkenin bu durumunda nasıl gerçekleştirmeyi düşündükleri!..
Bunun üzerine bir de AKP’de yaşanan depremi koyun; işte benim “yanardağ lavları” dediğim tam da bu!.. Dünkü yazımda da sözünü ettiğim, “Reisçiler”, “Hocacılar” şeklinde ayrışan silahşor takımı fena halde birbirine girdi bile... Saray sessiz, herhalde “önce piyonlar düşsün, sıra fil, at, kale ve tabii şaha geldiğinde bakarız” diye düşünüyor!..
Hoca ise perişan... Önceki gün Saray’da yapılan ve 8 saatten fazla süren Cumhurbaşkanı başkanlığındaki Bakanlar Kurulu toplantısında yüzünden düşen bin parçaydı. Bu ruh hali dün Grup toplantısına da fazlasıyla yansıdı. Başbakanlık döneminin en öfkeli, en trajik ve en hazin konuşması olarak geçti tarihe!.. Konuşmasında bir bölüm vardı ki, deyim yerindeyse “veda hutbesi” tadındaydı:
-Umudunu Ak Parti’ye bağlayan milyonlar merak etmesin, nefsimi ayaklar altına alırım, bir faninin terk etmeyeceği düşünülen her makamı elimin tersiyle iterim ama asla bu kutlu hareketteki hiç bir dava arkadaşımın kalbini kırmam...
Hazin tabii... Bir de kendilerine “Pelikan” adını takan Reisçi muhterem medya artıklarına yönelik sözleri vardı ki; onları tanıdığını deyim yerindeyse, “başını kuma gömmüş, k.çı dışarıda Devekuşu” gibi saklanmaya çalıştıklarını anlattığı en önemli bölümdü:
-Bizim Türkiye sevdamız onların fitnelerini de kendilerini de boğar... Maskeli tetikçilerin siyaseti desise ve ayak oyunları zannedenlerin fitne ve fesadından bizleri korusun. Bizler küresel güçlerin çakma yerli versiyonlarına da pabuç bırakmayız...
Atak sırası Saray’a geldiğinde ne olur?. Kimilerinin dediği gibi damadı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Serhat Albayrak’ı partinin başına geçirir mi?. Ciddi siyaset uzmanları, “Damat Ferit” görüntüsü vereceği korkusuyla tercihiniBinali Yıldırım’dan yana kullanacağı görüşünde, ama Saray bu, hiç belli olmaz!..
Damat Ferit’i hatırlamayanlar olabilir; kısaca özetleyeyim:
-Kurtuluş Savaşı’ndan sonra İngiliz Malaya zırhlısıyla ülkeyi terk eden Padişah Vahdettin’in kız kardeşi Mediha Sultan’la evli olduğu için “Damat” lakabıyla tanınan Ferit Paşa, Hürriyet İtilaf Partisi kurucularından. İki kez Sadrazamlık yani Başbakanlık koltuğuna oturdu. Mustafa Kemal ve arkadaşlarının idam fetvası onun zamanında çıkarıldı. Sevr Anlaşması’nın altında onun imzası vardı... Savaştan sonra Yüzellilikler listesine alındı, vatan haini ilan edildi 1922’de yurtdışına kaçtı. 1923’te Fransa’nın Nice kentinde öldü..
Kılıçdaroğlu çalışıyor!..
Ankara resmen kaynarken, ortalık birbirine girmişken muhalefet ne yapıyor diye düşünebilirsiniz...
MHP’nin durumu malum; aslında yıkılmış olan parti yönetimi, gitmemek için nafile yere ayak sürümeye devam ediyor... Ana muhalefet partisi ne durumda derseniz, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu cansiperane çalışıyor diyebiliriz... Son olarak büyük çoğunluğu yakın döneme kadar AKP’ye destek veren, Cemaat’le kırıştıran 25 yazar ve akademisyenle buluştu.
Örneğin Kılıçdaroğlu’nun buluştuğu Ergun Özbudun ve Serap Yazıcı AKP’nin daha önce hazırlattığı anayasa taslağını kaleme almıştı. Hatta Özbudun “yeni anayasada laiklik tanımına gerek yok” bile demişti!.. Diğer isimlere de bakalım:
-Cemaat yazarları Ümit Kardaş, Nesrin Nas, Orhan Kemal Cengiz, Silivri tutuklamalarına gözü kapalı destek veren, sahte deliller için “Zarfa değil mazrufa bakın” diyerek tarihe geçen Mehmet Altan ve Cengiz Çandar vs.. Kılıçdaroğlu bu muhteremleri kahvaltıya davet etmiş, onlar da “HDP köşeye sıkıştı... Onları bu süreçte yalnız bırakmayın. HDP’den sonra sıra size gelecek” öğüdü vermişler, ne iyi etmişler...