KİM KAZANDI, KİM KAYBETTİ; KİM KAYBEDECEK?

KİM KAZANDI, KİM KAYBETTİ; KİM KAYBEDECEK?

Ötekilere hiç benzemeyen bir yerel seçimi geride bıraktık. Referanduma döndürülen bir seçimdi.

Propaganda dili çok kötüydü.

Sandıkta AKP kazandı göründü ama “ülke demokrasisi” kaybetti.

Hileli oylar, saatlerce süren elektrik kesintileri, Ankara seçimine bazı hükümet üyelerinin müdahale ettiği yönündeki dedikodular, gereksiz gerginlik sonucu yaşamını yitiren kişiler...

Balkon konuşmasında Başbakan, tapelerde iddia edildiği şekliyle adı geçen oğlu dahil olmak üzere tüm aile bireyleriyle verdiği pozlar, Erdoğan diktatörlüğe gidiyor kaygısını taşıyanları bir kez daha derin endişelere sürükledi. Hele, tapelerde, İslam diniyle alay eden sesin ona ait olduğu iddia edilen Bakan Egemen Bağış'ı yanına alarak insanları ciddiye almadığı algısı yaratıldı.

AKP
'nin durumu ortada; o, kazanan!

Bu seçimin stratejisini iki cemaat önderi belirledi. Birisi Fethullah Gülen ötekisi de Abdullah Öcalan.

Bunlardan kesin kaybeden F.Gülen ve Cemaati olmuştur. Halk Cemaat mesuplarının illegal ahlak dışı işlerini bağışlamadı. Kazanan ise 2019 yılında Meclis'e girecek ve 2023 yılında Cumhurbaşkanlığa adaylığını koyacak olan A.Öcalan'dı.

Analistler MHP'nin oylarını artırdığını söylüyor. Onlara inanıyorum!

Peki, CHP neden başarılı olamadı?

Öncelikle şunu söylüyorum; CHP ruhunu kaybetmiş, ruhunu...

Türkiye Cumhuriyeti tarihinin ilk devrimci partisi olan CHP, akıl almaz bir zırvalıkla kendisini “sağda” konumlandırmaya çalıştı. Kemal Kılıçdaroğlu'nun akıl verenlerinin sığlıkları ve vizyonlarının darlığı açıkça ortaya çıktı. Bu adamlar kim? Gerçekten bilmek istiyorum. Eğer Kılıçdaroğlu “memleketi” Tunceli'de seçim kazanamıyorsa, on kez düşünmek zorunda değil mi?

CHP'nin ideolojik kimliğini, vizyonunu açıklayacak bir kişi çıkabilir mi?

Kurucusu Atatürk'ün adını ağzına almaktan korkan bir parti üst yönetimiyle seçim kazanılamaz. Alevi olduğunu söylemekten “utanan” genel başkanla seçim kazanılamaz.

Kılıçdaroğlu'nun en önemli danışmanı, bana aynen şöyle söyledi: “CHP sol parti olamaz!” Kulaklarıma inanamadım.

Türkiye CHP'siz olamaz
. CHP'nin kimliksiz ve güçsüz kılındığı Türk demokrasisi yaratılamaz. Bu büyük bir gerçektir. Ama...

Hangi CHP?

Seçim meydanlarında stratejisini yalnızca “yolsuzluk” ve “twitter yasaklanması” üzerine kuran CHP kurmaylarının, Türkiye halkının sosyolojisi hakkında zerre kadar bilgi sahibi olmadıkları ortaya çıkmıştır.

“Benim hırsızım namusludur”, “ötekiler de çalıyordu, ne olacak ki!”, “çaldıysa çaldı ama iş yapıyorlar” vbg. Bu halkın, yolsuzluk, hırsızlık hiç umurunda olmadığı gibi, “yasaklardan” da haberdar değildir.

Herkes oyların bir çuval kömüre, makarnaya, fasulyeye satrıldığını söyleyip duruyor. Bu söylemler de boşuna.

1970-1980'ler Türkiyesinde nüfusun çoğunluğu köylerde yaşıyordu. O dönemde ürün baş fiyatları temel belirleyici unsurdu. Yani hangi siyasi parti bir kuruş fazla vaadediyorsa oylar ona veriliyordu. Günümüz Türkiyesinde ise, kırsal nüfus kentlere aktı. Denge değişti.

AKP bu insanlara TOKİ kanalıyla ev verdi, taşeron işçilik aracılığıyla da olsa iş verdi, göreceli olarak sağlık hizmeti götürdüğüne inandırdı, duble yollarla göz boyadı, İstanbul'da metro ve Marmaray ile taraftarında coşku yarattı. Artık Erdoğan, onlar için Olimpos'un zirvesinde oturan “Zeus” oldu.

Seçim meydanında seçim kazanmak için, olanakların nasıl kullanılacağını iyi bilmek gerekir. Bu, ahlaksızlığı meşru görmek ve göstermek demek değildir. Ama, “akıl” demektir.

Stratejide ağırlık merkezi diye bir olgu vardır. Kısaca şu demektir; herşeyin bağlı olduğu, gücün veya hareketin merkezidir. CHP'nin kurmayları AKP'nin ağırlık merkezini doğru saptayamadıklarından nereye “hücum edeceklerini” bilememişlerdir. Başka bir değimle yanlış hedefe yönelmişlerdir. Bu nedenle de, İzmir'de pekçok ilçenin belediye başkanlığını kaybetmişlerdir. Bir başka bir örnek vereyim.

Antalya'da geleneksel hale getirilmiş olan Ramazan festivalini yapmamışlar daha sonra bira- şarap festivali yapılmıştır. Hiç kuşkusuz bu da yapılmalıydı. Seçime üç gün kala temizlik işlerini yapan taşeronun işçileri greve götürülünce de, seçimi kaybetmek “kader” olmuştur!
CHP'nin hızla yenilenmeye, kan değişikliğine, enerjiye gereksinimi vardır. Ama bu, yeni yeniden CHP zırvalığıyla olmaz.

Gençlerin İstanbul'da neden Süreyya Sırrı Önder'e yöneldiği iyi araştırılmalıdır. İstanbul'da niçin Kadıköy, Bakırköy, Şişli, Maltepe ve Beşiktaş'ta kadın başkan adayı gösterilmedi? Kılıçdaroğlu'nu kim engelledi?

2014 yerel seçimi yalnızca, belediyeleri kimin yöneteceğinin belirlendiği bir seçim değildir. Bu seçim, aslında 2019 yılı genel seçiminin provasıdır. Asıl politik hedef 2023 yılı seçimidir.

100. yılda hangi cumhuriyet?
Projesinin hayata geçirilmesinin en güçlü ön adımıdır.

Bu böyle biline!

Şimdi temel soru şudur:
2023'te kim kaybedecek?