KİME HAVA ATIYORSUNUZ BÖYLE? MADEM ÖYLE GÖNDERİN HEPSİNİ

ANALİZ

Kime hava atıyorsunuz böyle? Madem öyle gönderin hepsini

Ne zamandır söylüyorum, yazıyorum, iktidarın kimyası bozuldu.

Dikişler attı.

Bu nedenle artık hiçbir konuda akıllı, mantıklı, herkesi ikna edecek açıklamalar yapamıyorlar, ortaya bir eylem koyamıyorlar.

Zor bir durum bu.

Yıllarca algı yönetimi ile yürüttüler işlerini.

Beyin yıkadılar.

Yaptıkları hizmetlerin görselliğini öne çıkarıp nicelik üzerinden propaganda yapmayı becerdiler.

Ama örneğin Erol Olçok’un çok şüpheli ölümünden sonra algı yönetimi, beyin yıkama operasyonları ve iktidarı tertemiz gösterme operasyonları hep başarısız olmaya başladı.

Belli ki propaganda işi “kifayetsiz muhterislerin” elinde kaldı.

Bir kişinin bile nasıl etkili olabildiğini gördük böylece.

Tabii bunların ötesinde saray yönetimi iktidarda kalabilmek için özellikle güçlü egemen devletlere kamuoyunun bilmediği sözler veriyor.

Sonra bunlar uygulama aşaması gelince elbette dikkat ve tepki çekiyor.

En son ayaklarına dolanan konulardan biri Afgan göçü…

Önce Suriyeliler için anlaşma yapıldı.

Ama onu kamuoyuna bunu anlatmak kadar zor değildi. Komşumuzda iç savaş vardı, katil Esad’tan kaçanlara elbette kucak açacaktık, dinimiz de zaten bunu emrediyordu, falan filan.

Millet bunu yuttu ister istemez.

Şimdiki Afgan göçünü ise anlatamıyorlar.

Birincisi, artık Türkiye için çok ciddi bir güvenlik sorunu haline gelen göçün neden başladığını izah edemiyorlar.

İkincisi, bunların sınırlardan nasıl geçtiğini söyleyemiyorlar.

Çok kalabalık grupların sayısız ilin emniyetini, jandarmasını atlatıp yurdun her tarafına dağılmasına mantıklı bir açıklama getiremiyorlar.

Bu gelenlerin kim olduğunu söyleyemiyorlar, neden sadece genç erkeklerin geldiğini de belirtemiyorlar.

Oysa tüm bu soruların cevabı çok basit.

Biden’in talimatı yerine getiriliyor.

Afgan göçünün talimatı bizzat Amerika Başkanı’ndan geldi.

Biden, Afganistan’da Amerikalılara yardım edenlere yardım edileceğini ama kitle halinde hepsinin Amerika’ya alınmasının şu an mümkün olmadığını, bu nedenle Türkiye’nin bu göçün ara istasyonu olmasına karar verdiğini bildirdi.

İktidar, parası karşılığı bunu kabul etti.

Anlatılanlar, diplomatik kaynaklarda konuşulanlar böyle.

Zaten böyle olmasa Afgan mülteciler ile ilgili işlem yapılır.

Yapmıyorlar, yapamıyorlar.

Ama iş hava atmaya gelince her zamanki gibi mangalda kül bırakmıyorlar.

Örneğin AKP Sözcüsü Ömer Çelik, AKP Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı sonrası yaptığı açıklamalarda, “Türkiye, hiç kimsenin göçmen kampı değildir” demiş.

Çelik, daha sonra da  “Ölümden kaçanlara kucak açıyoruz, ama bunun istismar edilmesine kesinlikle müsaade etmeyiz. Türkiye, bundan daha fazla göç yükü kaldırabilecek durumda değil” diye eklemiş.

Tamam da müsaade edilmeyecekse edilmesin, niye konuşuyorlar ki?

Bunun iki yolu var, ya hepsi toplanıp sınır dışı edilir ya da uçaklara bindirilip Amerika’ya gönderilir.

Ama yapamazlar.

Biden’a ne derler sonra?

Hem para da gelmek üzere.

Dile kolay 6.5 milyar dolar.

YENİ ÖĞRENDİM

Suriyelileri tatile Süleyman Soylu göndermiş

İktidarın giderek daha fazla patinaj yaptığının göstergelerinden biri de vatandaşın biraz daha cesaretlenmiş olması.

Çok değil, bir yıl öncesine kadar bizimle karşılaştığında bile “Aman sizi dinliyorlardır şimdi” diyerek korku belirten yurttaşlar şimdi karşılaştığımızda seslerini yükselterek “Ne zaman kurtulacağız” demeye başladı.

Bu cesaretlenme artık sarayın adamları karşısında da kendini gösteriyor.

Yangın sırasında Orman Bakanı ciddi protestoya uğradı.

AKP’li Ömer Çelik ve Futbol Federasyonu Başkanı, binlerce kişi tarafından statta yuhalandı.

En son Süleyman Soylu’yu izledim halkın karşısında.

Hep asmaktan, kesmekten dem vurarak herkesi sindiren, korkutan Süleyman Soylu’dan bile korkmuyor artık insanlarımız.

Suriyeliler konusunda öyle bir sıkıştırmışlar ki Soylu’yu, ne yapacağını bilememiş.

Tabii yine tepeden bakarak konuşmuş.

Suriye’de bir milyon kişinin şehit olduğunu söylemiş, Suriyelileri bayram ziyaretine kendisinin gönderdiğini söylemiş.

Tabii bu sözler milleti daha da kızdırmış.

Bir vatandaş, “Benim askerim, polisim öleceğine onlar ölsün. Biz mecbur muyuz ölmeye” diye bağırmış.

Soylu’yu izlerken bir iki nokta çok dikkatimi çekti.

Birincisi, “Suriye’de bir milyon şehit var” ne demek?

Ölen de öldüren de Müslüman olduğuna göre şehit kime denilecek?

İkincisi, Soylu kendini devlet olarak gördüğünü bir kere daha zikretmiş.

Suriyelileri tatile kendisinin gönderdiğini söylemiş.

Vay canına, bu ne güçtür böyle?

Üçüncüsü, Soylu’nun soru soran vatandaşa “sus işareti” yapması, “Dinle beni” demesi.

Bu nasıl bir kibirdir böyle?

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Veyis Ateş savcılığa başvurdu mu?

Zaman geçince her şeyi unutuveriyoruz.

Sedat Peker’in haziran ayında yaptığı açıklamalar, medya dünyasını fena sarsmıştı.

Habertürk televizyonunun bir dönem genel yayın müdürü olan, son dönemde de ana haberleri sunan Veyis Ateş’in kara paracı Sezgin Baran Korkmaz’ı kurtarmak için 10 milyon Euro’luk rüşvete aracılık ettiği ileri sürülmüştü.

Veyis Ateş iddiayı dolaylı doğrulamış ama kendisinin bu işten para almadığını söylemişti.

Olayın ortaya çıkması üzerine Habertürk’ten apar topar atılan Veyis Ateş, “Savcılığa suç duyurusunda bulunacağını ve mal varlığının araştırılmasını isteyeceğini” söylemişti.

Ateş, 22 Haziran günü ise bu başvurunun henüz yapılmadığını açıklayarak, “Avukat arkadaşlar hazırlıklarını yapıyor. Yakında duyarsınız” demişti.

22 Haziran, 22 Temmuz ve bugün 11 Ağustos.

Bunca zaman geçti yani.

Veyis Ateş’in mal varlığı beni ilgilendirmiyor ama kamuoyuna verilmiş bir söz var.

Acaba “avukat arkadaşlar” hazırlıklarını hâlâ tamamlayamadı mı?

ŞAŞIRDIM

Dünyaya “Bizim yangın uçağımız var hem de 5 tane” diye açıklama yapmışlar

İktidar sallıyor istediği gibi.

Nasıl olsa inanan çok.

İnanmayan da aksini ispat edemiyor.

İşte dün işsizlik rakamları açıklandı.

Sarayın emrindeki resmi kuruma göre işsizlik oranında düşme olmuş.

Ayrıca işsiz sayısı da düşmüş.

İstihdam rakamlarında da artış varmış.

Doğru mu?

Mümkün değil, bu konuda çok rahat yalan söyleyebiliyorlar.

Ama ispatı kolay değil.

Çünkü bu konudaki tüm rakamlar sadece bu kurumun elinde toplanıyor.

Böyle olunca da rakamlarla diledikleri gibi oynayabiliyorlar.

Bazen de tesadüfen öğreniyoruz.

İşte bunun son örneği Tele1’de ortaya çıktı.

Tuncay Mollaveisoğlu’nun sunduğu “Anında Manşet” programına konuk olarak katılan emekli Büyükelçi Onur Öymen, THK uçakları ile ilgili çok önemli bir bilgi paylaştı.

Öymen, hükümetin uluslararası kuruluşlara yönelik hazırladığı “Orman yangınları ile mücadelede Türkiye’nin durumu” raporundaki bilgileri açıkladı.

Öymen raporda “24 tane kiralık helikopterimizin, 5 tane de uçağımız olduğunun” yazdığını belirterek, “İçeride yok dediğimize dışarıda var diyoruz. Demek ki bizim varımızı yoğumuzu doğru tespit etmemiz gerekiyor” dedi.

Duruma bakar mısınız?

Bİ SORALIM BAKALIM

Kimin iki uçağını Yunanistan’a gönderdiler acaba?

Bu köşede dünkü yazılarımdan biri Tarım Orman Bakanı’nın Yunanistan’a yangın söndürme uçağı göndermeyi değerlendirdiğini söylemesi ile ilgiliydi.

“Fıkra gibi” demiştim bu duruma.

Çünkü bizzat bakanın daha önce yaptığı açıklamaya göre elimizde yangın uçağı yoktu.

Bakan Pakdemirli bu durumu şu cümlelerle dile getirmişti; “Yani envanterimizde yangın söndürme uçağımız yok, envanterimizde yangın söndürme helikopterimiz yok. Bu ezelden beri böyle. Ancak envantere de uçak alımı ile ilgili, Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla çalışmalara başladık. İhalesini de inşallah bu sene içerisinde tamamlıyor olacağız.

Dün Yunanistan Dışişleri Bakanı Dendias, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’na telefonda teşekkür ettiğini açıkladı.

Neden teşekkür etmiş?

Çünkü AKP iktidarı, Yunanistan’a iki yangın söndürme uçağı göndereceğini bildirmiş.

Peki, hangi uçaklar bunlar?

Bizde yoktu hani?

Ortada bir yalan mı var?

Ayrıca hangisi yalan?

Yangın uçağımız var mı, yok mu?

Ya da gönderilen iki uçak başka ülkelerden kiraladığımız uçaklar mı?

https://twitter.com/can_atakli_