KONU YENİ DEĞİL ama TAM da YERİ…

KONU YENİ DEĞİL ama TAM da YERİ…

Ne diyordu CB: “Sıkıntıya düşen insanlarımız, esnafımız, çalışanımız olduysa hepsinden helallik istiyoruz!” Estağfurullah! O nasıl söz! Siz rahat olun, yok böyle bir şey! Ne sıkıntıya düşen var, ne iflas eden esnaf, ne işsiz kalan yurttaş var, ne intihar eden var, ne ülkeyi terk etmek isteyenler var! Herkes mutlu mesut yaşayıp gidiyor.

Sadece çok küçük bir sorun var! Ülke olarak mutlu olmaya ve mutluluğun resmini yapacak olan ustalara özlem duyuyoruz o kadar! Çünkü dünya mutluluk raporunda Bangladeş ve Gine’nin altına inerek 104.sırada yer aldığımız için biraz moralimiz bozuldu da…

Bu arada küçük bir ayrıntı daha var! Avrupa Birliği İstatistik Ofisi’nin açıklamasına göre son 5 yılda Türkiye’den Avrupa’ya göç ve ilticalar yüzde 506 artmış. 250 bin Türk genci ABD’ye gitmek için resmi başvuruda bulunmuş. Daha ne olsun?

Daha küçük bir ayrıntı da şu! Ülkemizde 4 gençten biri işsiz, işsiz olan her 3 gençten biri üniversite mezunu. Fırsatını bulan yurtdışına gitmek istiyor, bunun nedenlerinden biri plansızca açılan tabela üniversitelerin işsiz gençlik ordusu yetişmesine sunduğu katkı olmasın! Boşta gezen genç oranında birinci oluşumuz, ne istihdamda, ne de eğitimde olanların oranıyla OECD ve AB ülkeleri arasında ilk sıralarda yer alışımız başka nasıl açıklanır?

Küçük ayrıntıya TÜİK’in ilavesi şu! Ülkemizde yüksek eğitimli olmasına rağmen evde oturan genç oranı yüzde 37. Genç işsizlik oranı yüzde 25.3. Bu oran erkeklerde yüzde 22, kadınlarda yüzde 31.7 imiş. Devletin resmi kurumunun açıklaması bu!

En minik ayrıntıya gelince! O da şu! Yabancılara konut satışı geçen yıla göre yüzde 416 artmış. Yatırımcılar başta İstanbul olmak üzere Antalya, Ankara, Mersin ve Bursa’dan ev alıyorlar. Başı da İran, Irak, Rusya, Afganistan yurttaşları çekiyor. Herhalde amaçları yatırımdan çok bizim mutluluğumuzu yerinde görmek olmalı! Kendilerine teşekkür ediyoruz, daha ne isteriz?

Gelelim sorulara! Toplum büyük ölçüde kendisini umutsuz ve çaresiz hissederken, bir insanın ömrüne omurga olabilecek umut ilkesini çökertmek niye? Kurumları ve kavramları yerle bir edip yıpratırken tehdit diliyle gözdağı vermek niye?

Teşvik etmek varken, tahrik etmek niye? Ahlaki, insani, vicdani tavır sergilemek varken, doğal ve doğru hassasiyetleri bırakıp kişiye özel değil, herkese eşit davranmak varken ayrıştırmak niye?

İstanbul’u çok seven, “ona ihanet ettik” diyen, bir dönem kendileri de belediye başkanlığı yapan CB’nin deneyimlerini ve önerilerini paylaşma adına da olsa aylardır randevu bekleyen İBB Başkanına zaman ayırmaması! Dünya mirası sayılan kenti yok etme pahasına Kanal İstanbul inadı! Rize’de doğayı yerle bir eden taşocağı ısrarı, doğaya yönelik hışmı niye?

“Okumak istiyorum!” “Ah okuyabilseydim!” diyen 2 milyondan fazla çocuk işçiye sahip bir ülke olarak bu çocukların feryadına kulak tıkamak niye? 18 milyonu aşkın öğrencinin ancak yüzde 60’ı uzaktan eğitim alabildiği, kısaca eğitimin ne uzaktan ne yüz yüze yürüyemediği ülkemizde tüm bunları başarı diye sunmak, okulları sık sık açıp kapatarak, EBA’yı yaygınlaştırmayarak, eğitimden soğutan kararlar alarak gelinen noktayı MEB’in üstün başarısı gibi göstermek niye?

Yazılıp çizilenler için; “Hepsi iddia, hepsi iftira, hepsi çekememezlik, hepsi tesadüf, hepsi abartı, hepsi dış güçlerin uydurması, hepsi size öyle geliyor!” diyerek bunca şeyi görmezden gelip, yok sayarak sıyrılmak niye?

Bu toz duman arasında arafta kalan sessiz seyircileri görünce aklıma CB’nin muhalefete söylediği sözleri geldi. “Gözleri var görmezler, kulakları var duymazlar, dilleri var hakikatleri konuşmazlar.” Ey muhalefet! Bu suskunluk niye?

Konuyu neden buraya bağladığımı son cümlede şöyle anlatayım:

Genel tablo buyken Ulaştırma Bakanının bir süre önce Rize’nin İkizdere ilçesinde taş ocağı yapılmasın diye günlerdir direnen halka seslenişini hatırladım! Ama ne sesleniş! “Amacımız burada istihdam sağlansın, bölge insanı ailesinin yanda çalışsın. Bizler gibi kalkıp İstanbullara gidip iş aramak zorunda kalmasınlar!” demiş. Pardon Sn. Bakan “iş aramasın derken!” siz iş aramamışsınız, iş gelip sizi bulup bakanlık makamına oturtmuş! Mesele bu kadar basit…

Sayın bakanın bu özlü açıklamasından ben şunu anlıyorum ulaştırma bakanı makamını sevmemiş! Sizce?