KORONA GÜNLERİNDE TAKSİM ve BEYOĞLU

BAŞIMDAN GEÇENLER

Korona günlerinde Taksim ve Beyoğlu

İki günlük sokağa çıkma yasağının konduğu cuma günü öğle saatlerinde Taksim’e gittim.

Normal zamanlarda birilerine çarpmadan yürümenin bile zor olduğu İstiklal Caddesi’ni bir baştan bir başa yürüdüm.

Hayatımın hiçbir döneminde Taksim ve Beyoğlu’nu böyle görmemiştim.

1 Mayıs’larda Taksim ve çevresi güvenlik kuvvetleri tarafından tamamen kuşatılır.

İçeri bir kişi bile sokulmaz.

Tepede sürekli dolaşan helikopterler nedeniyle kuş bile uçamaz Taksim çevresinde.

Öyle günlerde de gazeteci kimliğimle Taksim Meydanı ve İstiklal Caddesi’ne girmiştim hep.

O günlerde bile Taksim bu kadar ıssız değildi.

Çünkü en azından yüzlerce üniformalı/sivil polis görece bir kalabalık oluşturuyordu.

Bütün dükkanlar kapalı.

Bankalar, kaymakamlık, iki ya da üç tane şekerlemeci dışındaki bütün dükkanların kepengi inmiş durumda.

Caddeye girdiniz, ilaç için bir şişe su bile bulamazsınız.

Galatasaray’a vardığımda caddenin en iyi kebapçılarından Münhasır’ın sahibi Faruk Altun’a rastladım.

Yakalamışken “Nedir durumunuz, çalışanlar ne yapıyor?” diye sordum.

“Hepsine izin verdim, bu ay maaşlarını ödedim. Mayısta da öderim herhalde ama ondan sonra ne olacak ben de bilemiyorum” dedi.

Beni en etkileyen yerlerden biri de Balık Pazarı oldu.

Bir tarafı Çiçek Pasajı olan Balık Pazarı, bomboş olunca insanın içini ürpertiyor.

Yola saçılmış dükkanlar, midyeciler, manavlar ve balıkçı tezgahları olmayınca sokak bütün sihrini yitirmiş gibi.

Sordum, “Bütün dükkanlar ortak karar alıp mı kapandı?” diye.

Hayır, ortak karar alınmamış. Dükkanlar peyderpey kendiliklerinden kapanmışlar.

Bölgede tuhaf bir sessizlik hakim.

Kimse mutlu değil, diğer yerlerde olduğu gibi.

Tek umut korona musibetine birilerinin bir çare bulması ve kabusun sona ermesi.

Peki, kimi dükkan temizliği yapan, kimi fırsat bu fırsat ufak tadilatlara girişen esnaf ışığı ne zaman göreceğini umuyor?

Genel inanış “Abi bu bahar da yaz da öldü, sonbahara inşallah” şeklinde.

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

Bir doktordan, hayatın en ince noktalarına vuran sözler

Korona nedeniyle alkışlarımız başta sağlıkçılar olmak üzere bu zor dönemde insanların hizmetine koşan herkese olsun.

Bugün sizlere bir büyük doktordan söz etmek istiyorum.

1984 yılında yitirdiğimiz 1921 doğumlu Profesör Doktor Sami Zan’ın derslerinde kullandığı bazı cümleleri sunmak istiyorum.

İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin efsane hocalarından Sami Zan, anatomi derslerine girerdi.

Hocaların hocalarının hocası olarak tanınan Zan’ın verdiği dersler, tıp fakültesinden olsun olmasın, onlarca öğrenci tarafından takip edilirdi.

İşte bu derslerde söylediği ve çoğu öğrencileri tarafından not edilip sonra paylaşılan cümlelerinden bazıları.

1. Yıkılmayan ağacın yeri belli olmaz!

2. Meyvesi çamura düşüyor diye ağaca lanet edilmez!

3. Hekim, hastasını genellikle teselli eder, nadiren de tedavi.

4. Üniversiteye girip de çıkamayanlara profesör denir.

5. Okumak sanatı esasları hatırlamak, ayrıntıları unutmaktır.

6. Bence en acınacak insan, görevinde ücretten başka bir şey alamayandır.

7. Hayat denklemi: Çalışma (10) x Doğruluk (10) x Bilgi (10) x Güzellik (10) x Şans (0) = 0

8. Biz idrarla pislik arasından dünyaya geldik, övünmemiz nedendir?

9. Hayat, üstü pamuklarla örtülü bir kazık tarlasıdır.

10. Hayatta bütün setler, üzerinden geçilmek için yapılmıştır, önünde durulmak için değil!

11. Dilediğin gibi yaşa, nasılsa öleceksin!

12. Yükselmek için kendi ayaklarınızı kullanınız, başkalarının sırtı ve ellerini değil!

13. İyilik belki unutulur ama ölmez. Kötülük ölür ama unutulmaz.

14. Göz medeniyetler yapar fakat medeniyetler göz yapamaz.

15. Moloz alma adam al. Adam yoksa hiç kimseyi almamak hırdavat almaktan iyidir.

16. Sevmek, oturup birbirine bakmak değil, belki beraberce aynı yöne bakmaktır.

17. Söndüremeyeceğin ateşi yakma!

18. Gülme bunlara, doktor gülmez, tebessüm eder!

19. Herkesin ter kokusu ayrıdır, parmak izi gibi.

20.Yüksek makamlar, yalçın kayalara benzer. Oralara nadiren kartallar, çoğunlukla kertenkeleler çıkar.

21. Yolun ilerisini göremiyorsanız dönemece gelmişsiniz demektir.

22. Aşk, hayatta her yaşta insana musallat olan bir hastalıktır.

23. Kader size bir limon verdiyse, ondan limonata yapacaksınız!

24. Hekim olmak her konuya hakim olmaktır.

25. Mutluluk; insanın sevdiği işi yapması değil, yaptığı işi sevmesidir.

26. İbret al, ibret olma.

27. Hastalık randevu ile gelmiyor ki sen hastaya randevu veresin.

28. Doktorluğunuz kalbinize oturmadıkça doktor değilsiniz.

29. Zaman paraya benzer, lüzumsuz sarf edilmedikçe yeter.

30. Elzem, lazımdan önce gelir.

31. Felakete dayanamamak büyük bir felakettir.

32. Geleceğin en iyi habercisi geçmiştir.

33. Aşağıda olan düşmekten korkmaz.

34. Hiçbir zaman çıktığın kapıyı hızlı kapatma, geri dönmek isteyebilirsin.

35. Mezar üstünde oturmak, gebe kadın üstünde oturmak gibidir.

36. Kapıyı kilit, kadını yiğit tutar.

37. Gönlün yuvandaysa ne ala, yoksa yürümez bu evlilik.

38. Dünyada değeri en zor anlaşılan şey doğru sözdür.

39. Gerçek kalp her şeyi affeder.

40. Her aşk layık olduğu kadar yaşar.

41. Büyük mutluluklar acı çekmeden elde edilmez.

42. Tehlike geliyorum, namus gidiyorum demez.

43. Ana baba, evladını yeryüzüne getirir ama onu gökyüzüne hoca çıkarır.

44. Hayatta nasihatçi olarak ölüm yeter.

45. Para iyi bir uşak, kötü bir efendidir.

https://twitter.com/can_atakli_