KRİPTO PARA!..

KRİPTO PARA!..

1980 yılında 24 Ocak kararları ilan edildi…

Mimarı Turgut Özal, altına “olur” imzasını atan ise Süleyman Demirel’di… 12 Eylül darbesine yaklaşık 8 ay kalmıştı!..

Ekonomik kararlar büyük yankı yarattı; büyük bir devalüasyonun yanısıra faizler de serbest bırakılmıştı! Kısa sürede binlerce “Banker” türeyiverdi; bir örnek vereyim; yalnızca Ankara’da 870, İstanbul’da, İzmir’de ise binin üzerinde banker ortaya çıkmıştı!..

Kimdi bu bankerler, ne yiyip ne içerlerdi, asıl işleri neydi? Kısa sürede ayrıntılar ortaya çıkacak, ahali şok üstüne şok yaşayacaktı…

Mesela, Banker Yalçın vardı; 20 yaşında bile değildi ve bir çay ocağı işletiyordu. Piyasaya yıldırım gibi girmiş, “Diğer bankerler ne veriyorsa bir fazlasını veriyorum” diyerek akıl alması güç paralar toplamıştı. Sevgili Emin Çölaşan bu arkadaşın hikayesini daha sonra kitap haline getirecekti:

Yalçın nereye koşuyor!..

Asıl, bu bankerlerin kapısında kuyruk olan, evini arabasını satıp bu üçkağıtçılara yatıran ahali nereye koşuyordu, sorulması gereken soru buydu! Verilen faizler aylık yüzde 11-12-13’lerde dolaşıyor, dönem sonu alınacaksa yüzde 15’e kadar çıkıyordu! Bu, yıllık yüzde 180’lere kadar çıkan faiz oranı demekti… Bir diğer şekilde, bir ekonomistin sözleriyle anlatmaya çalışayım:

Beyaz kadın ticareti yapsan, üstüne uyuşturucu satsan bu faizi ödemen imkansızdı!

Para geldikçe işler yürüyor, faizler ödeniyor, yeni paralar geliyor döngü sürüyordu! Mesela Istanbul’daki bir gece kulübünde bir gecede 750 bin lira harcayan Banker (!), ertesi gün faizi bir puan artırıyordu.

Çalıntı mallar satan banker vardı, “Umduğumdan daha fazla para topladım, yatırım yapacak yer bulamıyorum” diye dert yanan banker vardı. Sonunda “cicim ayları” bitiverdi; Zaten topu topu 1.5 yıl sürmüş, askeri rejimin ilk aylarında da patlamıştı

Piyasanın en büyüklerinden Banker Kastelli, elinde milyarlarca liralık tahvilleri paraya çeviremediği için battı ve Tunus’a kaçtı, yakalanıp getirildi! Kastelli’yi içinde yabancı bir bankanın da bulunduğu bir kısım bankanın batırdığı söyleniyordu; Özal’ın adı da telaffuz ediliyordu…

Banker Kastelli, serbest kaldıktan sonra insanların “yeniden başla biz yine yatıralım paramızı” dediğini anlatacaktı! Bir süre sonra ofisinde intihar etti.

Dolandırıcının yeşili!..

Boşluk doldurulacaktı elbette!

Bir süre sonra Kombassanlar, Yimpaşlar, Jet Fadıllar ve daha niceleri çıktı piyasaya; yurt dışında özellikle Almanya’da ve tabii yurt içinde milyarlarca TL, döviz topladılar… Sonra çoğu “tabela şirketi” olan bu şirketler buharlaşıverdiler! Mesela Konya’da yalnızca bir handa 15 holding tabelası sayabilirdiniz!..

Ahalimiz yine büyük bir kazık yemiş, ağlaya sızlaya mahkeme kapılarında gezinmeye başlamıştı ancak yapacak hiçbir şey yoktu çünkü her kırtasiyecide satılan makbuzlara hiçbir anlam ifade etmeyen sahte imzalar atılmış, varını yoğunu yatıran Almancıya ya da para kazanma hırsıyla gözü dönmüş yurttaşlara kakalamışlardı, yani hiçbir hükmü yoktu!

Boşluk bir süre sonra yeniden dolduruldu!

ÇiftlikBank kuruldu… Kurucusu 20’li yaşlardaki Mehmet Aydın isimli tosuncuktu. Banka dediysem, bir internet sitesiydi. Sitede inekler vardı. Üstüne tıklayarak bir tane üç, beş isterseniz yüz tane alıyordunuz, tosuncuk sizler için bu inekleri “işletiyor”, size de kâr payı veriyordu!

Ahalimiz resmen atladı üzerine. Tosuncuk kısa sürede milyarlar topladı, sonra ne oldu? Pırr, Uruguay’a tüydü!..

Ahali yine kazığı yemiş, sıradaki dolandırıcıyı beklemeye başlamıştı!

Ne yaşını ne işini biliyorlar!..

O da bir süre sonra zuhur etti haliyle!

Adı Faruk Fatih Özer… Şaka gibi gelecek ama bilinen yalnızca bu; o da ne kadar doğru yakında çıkar ortaya! 27 yaşında olduğu söyleniyor; eğer doğru ise 13 yaşında genel müdür yardımcısıymış! Gülmeyin, Linkedin profilinde 2007 yılında bir şirkette genel müdür yardımcısı olduğunu yazıyor!

Ailesi kimdir, nerede oturur hiçbiri bilinmiyor… Bilinen tek şey 2017’de Thodex isimli şirketi kurup, Kadıköy’de bir yer kiralayıp bir de web sitesi (sanal borsa diyorlar!) açıp işe başladı!

Neler yaptı diye soracak olursanız, önce seksi mankenlere kıpkırmızı seksi elbiseler giydirip televizyonlarda bol bol reklam yaptı. Ekonomi programlarına sponsor olup oluk gibi para akıttı. Medyaya cakalı röportajlar verdi. Para yağdıran ahalimize çekilişle Porsche hediye etti! Kendi parasıyla mı yaptı bunları peki?

Tabii ki hayır. Müşteriler deli gibi para akıtıyordu!

Sonuç ne oldu dersiniz? Arkadaş, 20 Nisan saat 17.55’te Arnavutluk Tiran’a uçtu; 2 milyar doları cukkaladıktan sonra tabii! Ertesi gün internet sitesi duvar oluverdi! Dolandırıp geride bıraktığı insan sayısı 391 bin!

Arkadaş, gittiği yerden “Maalesef battım, intiharı bile düşündüm ama bu durumda sizlere olan borcumu ödeyemezdim. Hayatta ve yurt dışında kalıp mücadele ederek, her gün daha fazla çalışarak sizlere olan tüm borcumu ödemeye karar verdim” tadında dokunaklı bir mektup bile yazdı! Kısaca şunu diyordu aslında:

Bana dokunmayın, bekleyin!

Yerseniz tabii! Aslında aklım şunu almıyor; bu nasıl bir hırs, bu nasıl bir körlük, bu nasıl bir saflıktır birader?..

Hadi, bir, iki kişiyi anlarım da, 400 bine yakın kişi böyle bir tuzağa nasıl düşer?!.

Not: Milli bayramlarımızı özgürce ve coşkuyla kutlayacağımız günlerin özlemiyle… Tüm coçuklarımızın bayramı kutlu olsun…

https://twitter.com/umit_zileli