MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
Kudüs’e asker ne zaman gidiyor?
İsrail askerleri, Mescid-i Aksa’nın çevresinde terör estiriyor.
Erdoğan saldırıları kınadı, ilk gün ne olup bittiğinin farkına bile varmayan iktidar medyası ancak ondan sonra uyandı.
Ortalık yine hamasi mesajlardan geçilmiyor.
İsrail’e haddini bildireceğiz, İsrail döktüğü kanda boğulacak, bunun hesabı mutlaka sorulacak, falan filan.
Bundan tam üç yıl önce, 22 Mayıs 2018 günü Dışişleri Bakanı, o günkü iktidar medyasının deyimiyle “tarihi bir konuşma” yapmıştı.
Amerika’nın İsrail Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşımasını asla kabul etmeyeceklerini belirterek, “İşte Amerika’nın aldığı karar, Kudüs’ü İsrail’in başkenti yapma kararını kabul edebilir miyiz? Herkes bizim gibi cesur değil, bizim gibi sesini çıkaramıyor. Doğruyu ne zaman söyleyeceğiz, öldükten sonra mı söyleyeceğiz? Her gün korkudan ölecek miyiz? İnsan bir kere ölür, bin kere ölmez” diye başlamıştı konuşmasına.
Kudüs’ü İsrail’e bırakamayacaklarını belirten Çavuşoğlu, “Bu, dünyadaki ümmetimiz için çok önemlidir” dedikten sonra asıl bombayı patlatmıştı.
“Ve ilk defa İslam dünyası bir karar aldı. Filistinli kardeşlerimizin Kudüs’ün korunması için oraya uluslararası bir güç göndereceğiz. İsrail bundan sonra istediği zaman Filistinli kardeşlerimize saldıramayacak. Ve tabii ki bunu uluslararası camiayla BM ile birlikte yapacağız.”
Çavuşoğlu hızını alamamış ve Kudüs’te elçilik açacak ülkelere de yaptırımlar uygulayacaklarını söylemişti.
Bu sözlerin üzerinden üç yıl geçti.
Böyle bir uluslararası güç kuruldu mu?
Hayır.
Peki iktidar kanadından bir kişi bile merak edip “Nerede bu uluslararası güç, askerimizi Kudüs’e ne zaman gönderiyoruz?” diye sordu mu?
Hayır.
Kudüs’te elçilik açan ülkelerden, başta Amerika olmak üzere hesap soruldu ve yaptırım uygulandı mı?
Hayır.
Ama İsrail’in, Filistinlilere yönelik her operasyonundan sonra “Hesabını sorarız, başlarına geçiririz, hadlerini bildiririz” türü laflar etmek çok hoşlarına gidiyor.
Bu tür söylemler iktidarın hoşuna gidebilir ama toplumun en az yarısının bunu her seferinde yemesini bir türlü hazmedemiyorum.
NOT: Diyanet İşleri Başkanı, İsrail’den hesap sorulacağını açıkladı dün. “Bu sefer lafta bırakmasalar” diyeceğim ama yine öyle olacak kuşkunuz olmasın.
SORDUM ÖĞRENDİM
Filistin bayrağı Osmanlı’ya karşı Arap ayaklanmasının sembolüdür
AKP iktidarının pek sevdiği Filistinliler acaba Türkiye’yi ve Türkleri aynı oranda seviyorlar mı?
Çok emin değilim, çünkü dostluk ve kardeşlik uluslararası ilişkilerde gösterir kendini.
Uluslararası platformda acaba Filistin devleti kaç kere Türkiye’nin yanında yer aldı, bunu biliyor muyuz?
Filistinliler, AKP ve siyasal İslamcılar tarafından “mazlum ulus” oldukları için mi, yoksa Arafat’tan sonra şeriatçı bir yapıya dönüştükleri için mi çok seviliyorlar?
Adı devlet olsa bile henüz tam anlamıyla devlet haline gelmemiş olan Filistin’in sembol olarak seçtiği bayrağın anlamını bilirler mi acaba?
Filistin bayrağı, 1916’da Arapların bağımsızlık için Osmanlı’ya karşı ayaklanmalarını sembolize eder.
Bayrak İngiliz diplomat Sir Mark Sykes tarafından çizilmiştir.
En üstteki siyah şerit Abbasileri, ortadaki beyaz şerit Emevileri, yeşil şerit ise Şii Fatimileri temsil eder.
Üçgen biçimindeki kırmızı ise Osmanlı’ya İsyan eden Haşimilerin bağımsızlık için döktükleri kanın sembolüdür.
Şu sıralar siyasal İslamcıların, ellerinde “Osmanlı’dan kurtulmanın sembolü olan bayrağı” sallayarak dolaştığını görünce aklıma geldi de yazdım.
CANIMI SIKAN ŞEYLER
Erdoğan’a yine ağır hata yaptırdılar
Bazen iyi niyetli okurlarım “Danışmanların kalitesizliğini yazıyorsun sık sık, ne yani Erdoğan iyi, çevresi mi kötü?” diye soruyorlar.
Elbette öyle bir kastım yok.
Çevresini de bizzat Erdoğan oluşturdu.
Bu çevrenin asli görevi, her konuda Erdoğan’ı bilgilendirmek, yürüteceği politikalar konusunda ayrıntılar sunmak.
Yani bu danışmanların işi Erdoğan’ın daha başarılı olmasını sağlamak…
Ama onlar ne yapıyor?
Erdoğan’ı her gün biraz daha batırıyor, biraz daha zora sokuyor hatta küçük düşürüyor, rezil ediyorlar.
Erdoğan’ın hemen her konuda fazla bilgili olmadığı, entelektüel düzeyinin vasatın bile altında olduğu herkesin malumu.
Yani danışmanlar çok önemli.
Ama öyle olmuyor, Erdoğan’a hata üzerine hata yaptırıyorlar.
Son garip hatayı Anneler Günü kutlamasında yaptı.
Dedi ki;
“Vatanını ve yurdunu ‘ana’ sıfatıyla adlandıran bir milletin evlatları olarak, dünyada hiçbir yerde Anadolu var mı? Yok. Ama bizde bak Anadolu var. Biz ne demişiz, ‘Anadolu’. ‘babadolu’ değil, ‘Anadolu’ demişiz. Bu topraklar ana sıfatıyla sıfatlanmış.”
Şimdi yine soruyorum, çuvalla maaş alan danışmanların biri bile Anadolu’nun ne demek olduğunu söylememiş mi Erdoğan’a?
Anadolu’nun ana ile ilgisi yoktur.
3-4 bin yıl önce Yunanlılar bugünkü Anadolu toprakları için “Anatolia” yani “güneşin doğduğu ülke” diyorlardı.
Türklerin buraya gelmesinden sonra Anatolia, Anadolu olarak söylenmeye başlandı. Anadolu’nun “ana” ile bağlantısı hiçbir tarihi belgede ve hatta söylentilerde yoktur.
Sadece Kırmızı Ebe hikayesi biraz da zorlama ile “ana” bağlantısı kurmaya çalışmıştır.
Burada uzun uzun anlatmayacağım, merak eden açar bakar, Selçuklu İmparatoru Alaattin Keykubat’ın askerleri, Ankara Kızılcahamam yakınlarındaki Taşlıca köyüne gelirler. Burada Kırmızı Ebe isimli kadın, askerlere ayran ikram eder. O ayran hiç bitmez, Kırmızı Ebe, “Doldurun gazilerim” der, askerler “doldur ana” diye cevaplar, söz gide gele “doldur ana, ana dolu” haline gelir.
Bİ SORALIM BAKALIM
Süleyman Soylu bu sözlerin neresine itiraz ediyor?
Son günlerin en popüler ismi Sedat Peker…
Art arda ifşaatlarda bulunuyor Sedat Peker ve belli ki iktidarı ciddi sıkıntıya sokuyor.
Bakalım sonu nasıl olacak?
Sedat Peker’in ilk açıklamalarından sonra CHP Genel Başkanı, konunun kendisine sorulması üzerine şöyle konuşmuştu;
“Devleti yönetememe. Bazı çevrelere teslim olma. Değişik mafya örgütleri var Türkiye’de, bunlar zaman zaman bir araya geliyorlar, zaman zaman da çatışma içindeler. Sedat Peker, yurt dışına giderken bunlar ne kadar suçlu olup olmadığını bilmiyorlar mıydı? Biliyorlardı. Pasaport verildi mi? Verildi. Gönderildi mi? Gönderildi. Bir başka mafya lideri, bir ülkenin siyasal partisinin lideri olan bir kişi tarafından hapishanede ziyaret edildi mi? Edildi. Serbest bırakıldı mı? Bırakıldı? Onunla ilgili özel düzenleme yapıldı mı? Yapıldı. Eski bir içişleri bakanı bunlarla beraber bir fotoğraf verdi mi? Verdi. Şimdi kendi aralarında kavga var ve devlet seyirci. Garip olanı bu… İçişleri Bakanı, bu tartışmalara sadece seyirci.”
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Kılıçdaroğlu’nun bu sözlerine çok öfkelenmiş.
Peker’in iddiaları hakkında konuşacağına, dönmüş CHP Genel Başkanı’na vurmuş.
Soylu şöyle yazmış Twitter hesabından; “Bir ülkede ana muhalefet partisi genel başkanı, Kırmızı Bülten talep edilen organize suç örgütü yöneticisinin, güvenlik güçlerimize yönelik iftira ve akla sığmayan ithamlarına sığınarak siyaset yapar mı? Acizlik, çürümüşlük. Mafyaya neler yaptığımızı, nasıl çökerttiğimizi, bu bağırtıların neden çıktığını sorarsan anlatırım. Mafya konusunda tek yapamadığımız, her seçimi kaybeden siyaset mafyasının Türk siyasetine musallatlığına çaresiz kalmaktır.”
Merakım şu;
Kılıçdaroğlu’nun söylediklerinin neresi yanlış? Bu bir…
İki; Sedat Peker mafya ise Erdoğan için şehir şehir gezip miting yaparken ve oluk oluk akacak kanlardan söz ederken, neden bu bakanın kılı bile kıpırdamadı?
Üçüncüsü; Peker’in söyledikleri için “iftira bunlar” diyerek geçiştirmek mümkün mü?
KOMİK
128 tuhaf tesadüflerle yoluna devam ediyor
Muhalefetin 20 yılda en akılda kalan ve en etkili olan söylemi “128 milyar dolar nerede?” sorusuydu bana göre.
AKP’liler ve saray ilk kez bir soruya cevap vermekte çok zorlandı, verilen cevaplar da hem çok saçmaydı hem de hepsi birbiriyle çelişti.
Bu da müthiş espriler üretilmesine neden oldu.
Tabii halkın bu kadar espri üretmesi aslında iktidarın yarattığı korku ortamına bir tepki olduğu gibi, bundan kurtulmaya başladığının da bir habercisidir.
Bir gün içinde biraz da ilahi tesadüf belki ama 128 konusunda müthiş iki espri üretti.
Birincisi; yılın 128’inci günü Kadir Gecesi’ne denk geldi.
Pek çok kişi, “Bu size ilahi bir uyarıdır, ayağınızı denk atın artık” dedi sosyal medyada.
Türkiye Birinci Futbol Ligi’nde iki takım şampiyonluğunu ilan etti. Biri Adana, diğeri Giresun.
Adana’nın plaka numarası 1, Giresun’unki ise 28... Yan yana gelince 128 oluyor.
Açıkçası hem gülüyorum hem de “Bu kadarı tesadüf mü yoksa gerçekten ilahi bir mesaj mı?” diyorum ister istemez.
https://twitter.com/can_atakli_