KUKLALARIN DÜNYASI!
Tarihsel bagajını, diplomatik derinliğini, kordiplomatik düzeyini dünyanın kabul ettiği, ama bazılarının bi türlü kabullenemediği Büyük Atatürk bu hafta yine birilerinin gündeminde idi!
Şöyle ki; Mustafa Armağan, Yavuz Bahadıroğlu, Süleyman Yeşilyurt nam üç zat “Atatürk’ün gönül galerisi” diye izahı güç, anlaşılması kolay bir dalış yaptılar yine! Adı geçenler öncelikle ve özellikle şunu iyi bilsinler ki bu çalıp söyledikleri kof sözler duvara çarpıp un ufak olur dağılır bir! Önüne vatanını, arkasına ulusunu, yanına bilgisini, omuzlarının üstüne o ulaşılmaz devlet adamlığını ve sırtına Kurtuluş Savaşı’nı alan bir lider için söylenen bu zırvalar sinek vızıltısından öte geçmez iki! Büyük Atatürk’ün attığı her adımın, yaptığı her şeyin bazılarına ağır geldiği yıllardır biliniyor üç! Programlarının adını “derin tarih!” koyanlar, kimin derin, kimin dip olduğu ayan beyan ortadadır dört! Yedi düvelin yenemediği bir liderle baş edemezsiniz beş! Aynı ideolojik hamur içinde yoğrulmuşların iftira atmak, hakaret etmek, inkâr etmekten başka bir şey bildikleri yoktur altı!
Şimdi 15 yılda geldiğimiz yeri daha iyi anlamak için gerilere gitme, 10. Yıl Nutuk’una göz atma zamanıdır.
“Büyük Türk Milleti! Az zamanda çok ve büyük işler yaptık… On beş yıldan beri giriştiğimiz işlerde muvaffakiyet vadeden çok sözlerimi işittin. Bahtiyarım ki, bu sözlerimin hiç birinde milletimin hakkımdaki itimadını sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım…”
Dört dörtlük olan bu sözler üstüne ne söylense az kalır, ne yazılsa hafif kalır. Gören bilir, görmek istemeyen kendi bilir! Ancak tarih her zaman kuklaları da, kuklacıları da, onların ağa babalarını da yerleştireceği yeri bilir ve değerlendirir. Dünü, bugünü, yarını merak edenlerde açar okur.
Şimdi sırada eloğlunun değerlendirmesi var, yeri gelmişken atlamak olmaz! ABD’li Profesör Arnold Ludwig dünyanın kaderini etkileyen 377 lider arasında en üst sırada yer alan Atatürk için değerlendirme gerekçesinde şunlara yer verir; “Ülke yaratma, ya da kurtarma, savaş kazanma, toprak genişletme, ekonomiyi geliştirme, ahlaki örnek oluşturma.”
Kendi dilinden ve batının dilinden bu iki değerlendirmeyi dip not sayın lütfen! Üstelik korku imparatorluğu yaratılmamış, itaat kültürü yerleşmemiş, hile hurdayla tanışılmamış. İftira atmak, hakaret etmek, parmak sallamak siyasete bulaşmamış yıllara ait iki dip not...
Sonuç ve özet olarak; Cumhuriyet’in ilk 15 yılına sığdırılanlara bakalım. Son 15 yılda geldiğimiz ve götürüldüğümüz yere bakmaya çalışalım. Hele de Atatürk’e hakaret etmenin sağladığı para, ün, kazanç, makam, itibar, şan şöhret ve adam yerine konmaya içimiz acıyarak bakmaya çalışalım. Sonrada özel gün olsun olmasın, ulusal bayram olsun olmasın Anıtkabir’e sel gibi akanlara dönüp dönüp bakalım. Daldan dala atlasam da sonuç olarak derim ki; Atatürk bu ülkenin şansı ve tek adresidir. Aramızdan ayrılalı 79 yıl geçmesine rağmen O’nu düşünmediğimiz, O’nu anmadığımız, O’nu aramadığımız gün var mı?
Ve de Atatürk’e hakareti milli spor haline getirenlerin söyledikleri, O’nun yaptıkları karşısında sinek vızıltısı gibi kalmaz mı?