KÜRESELLEŞMENİN GÖZ KAMAŞTIRAN BİLANÇOSU!..
Küreselleşmenin tüm dünyadaki işbirlikçi silahşorları ne kadar övünseler, ne denli gurur duysalar yeridir; azımsanmayacak destekleri sayesinde efendileri, dünyanın tüm zenginliklerini denetimleri altına aldılar… Artık onların oluru olmaksızın dünyanın hiçbir yerinde yaprak bile kımıldayamıyor!.. Tüm madenler, bankalar, şirketler, hükümetler, parlamentolar, sivil toplum örgütleri, insanlar, toplumlar onların kontrolünde… Kanlı küresel dayatma, yaratılan savaşlarda ölen milyonlarca insan, 182 ülkede satın alınan işbirlikçiler sonunda büyük zaferi getirdi…
Küreselleşmenin bu büyük zaferi tam 815 milyon aç insanın omuzları üzerinde tüm haşmetiyle yükseliyor…
–Tebrikler!..
İşte Olimpos kadar yüksek, ihtişamlı küreselleşme zaferinin bilançosu:
–Bugün itibarıyla dünyada 815 milyon kişi açlıkla savaşıyor. Bunun 300 milyonu çocuk… Her 4 saniyede bir insan açlıktan ölüyor… Yani günde 24 bin insan açlık nedeniyle yaşamını yitiriyor…
–Dünya üzerinde tam 3 milyar insan günde iki doların altında gelirle yaşamaya çabalıyor. Her yıl 12 milyon çocuk yetersiz beslenme ve buna bağlı hastalıklar yüzünden ölüyor…
-Birleşmiş Milletler verilerine göre 1990 yılında en yoksul ülkeler grubunda 36 ülke varken, bu sayı 2000 yılında 48’e yükseldi…
–Dünyadaki en zengin 200 kişinin toplam serveti 2.5 milyar insanın toplam gelirini aşıyor!.. Dünyanın en zengin üç Amerikalı patronunun eriştiği zenginlik, en yoksul 48 ülkenin toplam servetinden fazla!..
–Dünya Bankası verilerine göre, dünya nüfusunun yarısından fazlasını oluşturan yoksul ülkelerin milli gelirleri toplamı dünya toplamının yalnızca yüzde 6’sını oluşturuyor… Buna karşılık dünya nüfusunun yalnızca altıda birini oluşturan gelişmiş ülkeler dünya zenginliklerinin yüzde 80’den fazlasını alıyor!..
–Savaşlardan etkilenen ülke sayısı 1980’lerde yılda ortalama 5 iken bu rakam 2000’de tam 22’ye çıktı!.. Son 10 yılda tam 5 milyon insan savaşlarda can verdi…
Alın size Küreselleşme!!!
Soysuzlaşan insanlık!..
Hayır, daha bitmedi!..
Dünyadaki aç insan sayısını 2015 yılına dek en azından yarı yarıya azaltabilmek için gerekli olan para ne kadar biliyor musunuz?..
–24 milyar dolar!..
IMF’in Güney Kore’yi boyunduruğa geçirmek için verdiği kredinin yarısı!.. Türkiye’yi “hizaya getirmek” için harcadığı paradan bile az!.. Bu parayla 400 milyon insanın, 150 milyon çocuğun yaşamı kurtulacak…
–Ama vermiyorlar!..
BM Tarım ve Gıda Örgütü (FAO) Genel Direktörü Jacques Diouf, gelişmiş ülkelerin verdikleri sözleri tutmadıklarını daha geçen gün Dünya Gıda Zirvesi’nde açıkladı. BM Genel Sekreteri ise daha açık konuştu; zengin ülkelerin FAO’ya bir eliyle verdiği bağışı diğer eliyle aldığını söyledi!..
Peki, küreselleşme sürecinde dünyadaki askeri harcamaların ulaştığı parasal boyutu biliyor musunuz?.
–800 milyar doların üstünde!..
Gelişmiş ülkelerin dünya silah satışındaki payı ise yüzde 90’ın üstünde!.. Yani 400 milyon insanı açlıktan kurtaracak paranın tam 40 katı silahlanmaya harcanıyor ve bu paranın neredeyse tamamı yine zengin ülkelerin cebine giriyor!.. Açlıktan ölen yüz milyonlarca insana 24 milyar doları çok gören küreselleşmenin patronları, yoksul ülkelerin elindeki, avucundakini de silah satarak alıyor!..
Daha dört gün önce İskoçya’da yayımlanan Sunday Herald Gazetesi, İngiltere’nin uluslararası hukuku hiçe sayarak, 26 ülkeye kitle imha silahlarının yapımında kullanılan ve TCP olarak adlandırılan kimyasal maddeleri sattığını yazdı. Bu ülkelerin içinde insanları, çocukları açlığın, yoksulluğun pençesinde olan ülkeler önde geliyor!..
İşte, satılık kalemlerin, benliğini pazara çıkarmış işbirlikçilerin “dünyaya mutluluk getirecek, Türkiye’yi 21. yüzyıla kazandıracak” dediği küreselleşmenin rakamlarla, istatistiklerle ortaya konan gerçek yüzü bu… Tüm bu veriler zengin efendilerin nasıl bir dünya yaratmak istediğini tüm çıplaklığı ile ortaya koyuyor…
Ama biliyorum; bütün bu gerçekler, işbirlikçi silahşorların gözünde sıkıcı, tamamıyla demode, yani “out!..”
–Soysuzlaşmak, köleleşmek, en kârlı kapıya bağlanmak ise günün modası, yani “in!!!”
O günleri bile arayan bir dünya!..
Bu yazı kaleme alındığında AKP’nin iktidara gelmesine yalnızca 6 ay kalmıştı… Yani neredeyse 20 yıl önce yazıldı!
2002 yılının yaz aylarında dünya yukarıda anlattığım trajediyi yaşıyordu… Meğer o günler henüz iyi günlerimizmiş!..
Yukarıda verdiğim korkunç rakamların üzerine yüz milyonlarca çocuğun kanı henüz eklenmemişti… Açlıktan, hastalıklardan kıvranan, ölen insan sayısı henüz milyar rakamıyla tanışmamıştı!.. Zengin ülkeler, çokuluslu şirketler, patronlar henüz bu denli semirmemiş, bu denli gaddarlaşmamıştı…
Türkiye nüfusunun neredeyse yarısı açlık ve yoksulluk sınırının altıyla henüz tanışmamıştı!.. Milli zenginlikler henüz “bit pazarına nur yağdı” modeliyle ona buna peşkeş çekilmiyordu!.. Cumhuriyetin “ruhuna fatiha” böylesine açık, böylesine hırs ve yüzsüzlükle yazılmıyor, söylenmiyordu!..
Ülke, bataklığa batarcasına bir vekalet savaşının içine çekilmemişti!.. Toplum bu denli ayrımcılığın, ötekileştirmenin, düşmanlığın karanlığına teslim olmamıştı…
Ve bugün muhalefete büyük, çok büyük bir görev düşüyor; bu millete gerçekleri olanca açıklığı ile anlatmak, meydanlara inmek, bu karanlıktan nasıl kurtulacağımızı gerçekçi programlar açıklayarak anlatmak…Bu ülkenin namuslu, onurlu, yurtsever insanlarının ise yalnızca bir tek seçeneği var:
–Birlik olmak, el ele, omuz omuza kendi geleceğini kurmak!
Yani tabanda birleşmek, yani karanlığı, elbirliği ile yarattığı aydınlığın içinde boğmak!.. –Çünkü gelinen noktada aramızdaki nafile tartışmalar, farklı bakış açıları , çocuklarımızın geleceğinin çok gerisinde kalmıştır!..
Not: Sevgili okuyucularım 1 hafta sonra görüşmek üzere…
https://twitter.com/umit_zileli